'BÜTÜN ENERJİ SİSTEMİNİN MATEMATİKSEL MODELİNİ KURDUK'
"Benim bütün eğitim araştırmalarım enerji ekonomisi üstünden gitti. Türkiye'de enerji ekonomisi derneğini 2005 yılında kurduk. Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği'nin Türkiye koludur. 2016 dönem başkanlığını da ben yürüttüm. Enerji sektörü rüzgar, güneş, nükleer olsun teknolojik olarak baktığımızda genelde sığ tartışmalar üstünden dönüyor. Oysa bütün ülkenin büyük bir enerji sistemi, teknolojik dönüşümü var. Yatırımların maddi değeri yüksek. Yıllar süren ve geri dönüşü olmayan bir karar aldığınızda Türkiye'nin 20-30 yıllık sürecine damga vuran yatırımlar oluyor. Bu açıdan bunların ilişkileri içinden ülkenin ihtiyaçları ve önümüzdeki uzun dönem gelişimi dikkate alınarak ortaya konup kararlar alındığında çok daha sağlıklı olacaktır. Yaptığımız çalışmalarda bütün enerji sisteminin matematiksel modelini kurup karmaşık ilişkileri bilgisayar ortamında anlamak mümkün. Bu başka türlü anlaşılamaz. Türkiye'nin talebi nasıl gelişecek, tek tek sanayi sektörlerinde 30-40 yıllık bir üretim portfolyosunu görebilmek lazım. Teknolojik alternatifler 30-40 yıl içinde nasıl gelişecek, verimlilik nasıl gelişecek, yatırım maliyetleri nasıl gelişecek görebilmek lazım. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz zaman bunların farklı sektörlerle yaşayacağı geçişlere baktığınızda çok ayrıntılı, çözünürlüğü yüksek bir modelleme ortaya çıkıyor. Bunları basit bir şeyle söylemek mümkün değil. Bu enerji seçimi ve kararları sadece enerji değil aslında ülkenin emisyon gelişimine de damga vuracak, katkıda bulunacak. Emisyon azaltım hedeflerimiz var. Buna erişmek için karbondioksiti yüzde 20 azaltmak için şunu yap diyebiliriz. Hatta karbon salınımı arttı bunu azaltmak için hemen şunu yap da diyebiliriz. Ama bizim hemen dediğimiz, bugün yapayım deseniz en hızlı yatırım rüzgar türbini kurayım deseniz izinlerle beraber iki yılı buluyor. Akkuyu 2023'e yetiştirilmeye çalışılıyor, o halde bile 5 yılda yapılabiliyor.
'İNSANLAR KARBON VERGİSİ KONARSA ELEKTRİKLİ ARAÇLARA DÖNÜYOR'
Enerji modellemeleri içine politik süreçleri de ekleyebiliyoruz. 2023 yılındaki politik kararlılık bunu gösteriyor diyoruz. Veya YEKA dediğimiz yenilenebilir enerjide verilen teşvik rakamları. Bütün bunları siyasi otorite veya bakanlığın aldığı kararları dahil edebiliyoruz. Benzinli araçların motorları bir çevrim teknolojisidir mesela. 53 teknoloji var, 7 farklı araç grubu üstüne. Elektrikli olanlar da bunlardan bir tanesi. Modellerimizi çalıştırdığımızda elektrikli araçlara ilk başta yönlenmiyor. 30 dolarlık bir karbon vergisi koyduğumuzda herkes elektrikli araçlara dönüyor. Elektrikli araçlarda karbon emisyonu Türkiye'deki durumumuzda azalmıyor. Bizim elektrik üretim kompozisyonumuz şu anda doğal gaz ve kömür santrallarla karbondioksit emisyonu ortaya çıkarıyor. Elektrikli araç kullanmadığınızda arabadan çıkan emisyonunu elektrikli araçlarda elektrik üretimine veriyorsunuz. Bu ikisini karşılaştırdığınız zaman elektrikli araca geçişten dolayı azalan emisyon olmayacak ama bu rakamların elektrikli araçların santrallarda yarattığı emisyonla karşılaştırdığınızda yine karşımıza büyük bir rakam çıkıyor. Norveç elektrikli araçlarda bir numara ama orada elektriğin yüzde 98'i hidroelektrik zaten. Türkiye'de bunun üstünde çalışmak lazım. Güneş destekli, enerjinin bir kısmını güneşten alan şarj istasyonları nerede nasıl olmalı gibi konulara bakmalı. Biz bunun yerlerini tespit ettik. Türkiye'nin şu andaki elektrik üretim kompozisyonu elektrikli araçlarının emisyonlarını azaltıcı değil artırıcı bir etkisi var. Sırf şu an için değil gelecek yıllarda da bu böyle olacak. Akkuyu tüm üniteleriyle devreye girdiğinde toplam elektrik üretimimizin yüzde 5-6 gibi bir düzeyine tekabül edecek. Türkiye'nin elektrik ihtiyacı hızla artıyor. Uzun vadeli artış oranlarına baktığınızda yüzde 7'ler mertebesinde yıllık olarak artıyor. İlave kapasite artış ihtiyacı var. Özellikle nükleer santrallar devreye girdiğinde eski emisyonu yüksek santralları kapatalım diye bir şey bildiğim kadarıyla olmayacak."