Türkiye Emekli Subaylar Derneği Başkanı emekli Hava Korgenerali Dr. Erdoğan Karakuş'a göre NATO'dan yapılan bu açıklama ve benzerleri son derece "anlamsız." S-400'lerin taarruz silahı olmadığının altını çizen Karakuş "S-400'ler bir taarruz silahı değil, hava savunma silahıdır ve Türkiye'yi hedef alabilecek bir füzeyi ve ülkeye saldıran bir uçağı engelleyecek olan hava savunma sistemidir. S-400'ler Türkiye'yi koruyacakken, ABD veya diğer NATO ülkeleri bu silahtan neden rahatsız oluyor?" dedi.
Bir diğer NATO üyesi olan Yunanistan'ın da elinde S-400'ün bir önceki modeli olan S-300 füzelerini bulundurmasına karşın NATO'nun Atina'ya hiç bir zaman Ankara'ya yönelik tepkisine benzer bir tepki göstermediğini söyleyen Karakuş "Yunanistan şu an Girit'te S-300'leri kullanıyorlar. NATO, Yunanistan'ın S-300 almasından memnunken, bizim S-400 almamızdan neden mutsuz? Ben bunu anlamıyorum" ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE'NİN RUSYA'YLA İYİ İLİŞKİLER İÇİNDE OLMASI, NATO VE RUSYA'YI DA YAKINLAŞTIRIR'
Fransa'nın ürettiği silahların hiçbirinin sisteminin NATO ile uyumlu olmadığının altını çizen Karakuş "Fransa kendi füze, gemi, top, tüfek, radar ve her tür silahını kendi üretiyor ve ürettiği silahlar da NATO'nun veya ABD'nin sistemine uyumlu değil. Biz de S-400'leri milli olarak alıyoruz. NATO, Fransa'ya bir şey söylenmezken, bize neden söylüyor? Şimdi, bir de Rusya'nın Türkiye'yi NATO'dan uzaklaştırmaya çalıştığını söylüyorlar. Rusya neden öyle bir şey yapsın? NATO'da kalıp Rusya'yla iyi ilişki kurmamız, Rusya ve NATO'yu yakınlaştırır. Rusya'nın Türkiye'yi NATO'dan uzaklaştırma gibi bir siyaseti olduğu tezini ben kabul etmiyorum. Bunu böyle görmek lazım" diye ekledi.
‘ABD, TÜRK-RUS YAKINLAŞMASINI TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR ÇÜNKÜ BU EKSEN ABD'NİN ÇIKARLARINA AYKIRI'
Gazeteci Mehmet Ali Güller de, başka NATO üyesi ülkelerin de Rus savunma sistemini kullanıyor olduğunu hatırlatarak, ABD'yi asıl rahatsız edenin "Türkiye-Rusya yakınlaşması" olduğuna işaret etti:
"ABD'nin Türkiye'nin Rusya'dan S-400 alımına karşı kullandığı ‘NATO silahlarıyla uyumsuzluk' gerekçesi, ikinci hatta üçüncü sıradaki tali bir gerekçedir. Zira daha önce Rus savunma sistemi almış NATO üyesi ülke bulunmaktadır. Buradaki asıl mesele, ABD'nin Türk-Rus yakınlaşmasını stratejik tehdit görmesidir. Ankara-Moskova ekseni neden ABD için stratejik tehdittir? Çünkü bu eksen Balkanlar'da, Karadeniz'de, Kafkasya'da, Orta Asya'da ve Ortadoğu'da ABD'nin çıkarlarının karşısındadır. Çünkü Moskova'yla yakınlaşan Ankara, Montrö'yü (Montrö Boğazlar Sözleşmesi) uygular ve ABD'nin Karadeniz'e girmesini sınırlar, yerleşmesini engeller. Çünkü Moskova'yla yakınlaşan Ankara, ABD için Orta Asya'ya açılan pencere olmaktan çıkar. Çünkü Moskova'yla yakınlaşan Ankara, Hazar bölgesinde ABD merkezli enerji hamlelerinde rol almaz. Çünkü Moskova'yla yakınlaşan Ankara, Ortadoğu'da ABD'nin İran karşıtı planlamasında taşeron olmaz."
Türkiye'nin Rusya'yla yakınlaşmasının "taktikselliğin ötesine" geçmesi gerektiğini savunan Güller "Ankara'nın zayıf karnı hükümetidir. Zira mevcut hükümet için Moskova'yla yakınlaşma stratejik değil taktikseldir. Erdoğan hükümeti Moskova'yla ilişkisini, Washington'la ilişkisinin bir enstrümanı olarak değerlendirmeye çalışmaktadır. O nedenle de başta Suriye konusunda olmak üzere ilişki, kör topal ilerlemektedir. Şam'la anlaşmayan, dahası Esad'ı yıkma hedefini sürdüren, Suriye'nin kuzeyi düzleminde ABD'yle ‘paylaşım ortaklığı' yapmaya hevesli bir Ankara, Moskova ve Tahran'la ilişkisini taktik seviyeden stratejik seviyeye çıkaramamaktadır, çıkaramaz" dedi.
Türkiye'nin, ABD'nin İran'ı hedef aldığı bu dönemde, Washington tarafından kendi eksenine çekilmeye çalışıldığına işaret eden Gazeteci Güller "ABD, İran'ı hedef almaya başladığı bu yeni süreçte, Ortadoğu'da inşa etmeye başladığı İsrail-Suudi Arabistan-Mısır ekseninin ‘askeri güç' düzleminde yetersiz olduğunu görmekte ve Türkiye'yi en azından topraklarını kullandırma boyutunda bu eksene zorlamaya çalışmaktadır. Kürecik radarının, ABD/NATO üslerinin önem kazanacağı bu süreçte Türkiye, ABD için yeniden değerlenmiştir. Washington bu nedenle Menbiç'te bir ölçüde ‘Kürtleri satma' pahasına Ankara ile bir mutabakatı kârlı görmüştür. Erdoğan hükümeti ise ABD'ye karşı oluşan ‘yeni siyasi değerlenmeyi' sıcak paraya, ekonomik kaynak bulmaya, kredi derecelendirme kuruluşlarından iyi not almaya çevirmeye çalışacak ve bu yolla toplamda iktidarını konsolide etmeye uğraşacaktır. ABD diğer yandan Ankara'yla Suriye'nin kuzeyinde bir ‘paylaşım ortaklığı' yaratarak, zaten Şam'la anlaşmamakta direnen Erdoğan hükümetini, Moskova ve Tahran'la karşı karşıya getirmeye çalışacaktır, çalışmaktadır" dedi.
‘F-35 PROJESİ İÇİN S-400 ALIMINI KURBAN ETMEK ASKERİ AÇISINDAN GERİ DÖNÜLMESİ ZOR BİR HATA OLUR'
Güller "Bu noktada F-35 karşılığında S-400 kartından vazgeçmeye kalkacak bir Ankara, aslında büyük taviz vermenin ötesinde, elindeki çok önemli bir karttan mahrum kalacaktır. Meseleye salt askeri boyutta baktığımıza ise karşımızda şu gerçek vardır: Türkiye her durumda S-400 savunma sistemini alarak hem silah envanterini çeşitlendirmeli, hem de tek bir silah bloğuna bağımlı olmaktan kurtulmalıdır. Oldukça sorunlu olduğu bilinen F-35 projesine S-400 alımını kurban etmek, askeri bakımından telafisi zor bir hata olacaktır" diye ekledi.