Jeofizik mühendisi olmasına rağmen, mühendislik yapmayan, bunun yerine Türk edebiyatına peş peşe romanlar ve öyküler kazandıran Hakan Karakaşoğlu, sayısal bilimlerle uğraşırken edindiği analitik zekanın, roman kurgusunda işine yaradığını, bu sayede kitabı, zamanlara ayırma ve olay örgüsünü şekillendirmede başarılı olduğunu söyledi.
"Yazarlığı öğrenmek, insanın tek başına kalıp çabalaması gereken bir iş" diyen Karakaşoğlu, şu an halihazırda devam eden ‘yaratıcı yazarlık atölyelerine' inanmadığını belirtti.
'YAZAR ADAYININ MENFAATİNE DEĞİL'
"Birinin çıkıp, yazarlıkla ilgili teknikleri öğretmesinin, yazar adayının menfaatine olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden atölyeler ve workshopların insanların yazarlığına bir katkısı olacağını sanmıyorum. Yazar olmak isteyen birinin asıl yapması gereken, oturup yazması ve kendi dilini, kendi sesini oluşturmasıdır. Bu sebeple yazarlık atölyelerinin faydalı olduğunu düşünmüyorum."
'YAZARLIK EMEK İSTEYEN BİR YAŞAM'
"Yazarlığın özenilecek bir hayat olduğunu düşünmüyorum" diyen Karakaşoğlu, "Yazarlık, benim daha önce hayal ettiğim gibi değil. Çok emek isteyen bir yaşam. Ortaya çıkardığınız ürün, aslında çoğu zaman emeğinizi karşılamıyor" diye konuştu.
Yazdığı romanlarda, ‘sıradan insanların başlarına gelen sıra dışı olayları' anlattığını söyleyen ve son kitabında emektar mekanik saat ustalarının yaşamına da giren Karakaşoğlu, "Dijital dünyanın götürdüklerinden memnun değilim. Saatlerin dijitalleşmesiyle birlikte antika saat tamirciliği yapan birçok insan işinden oldu" diye konuştu.
'TÜRK EDEBİYATINDA HİÇBİR ZAMAN DÜŞÜŞ OLMADI'
Üreten çok olduğundan, Türk edebiyatının iyiye gittiğini söyleyen Karakaşoğlu, "Türk edebiyatında hiçbir zaman bir düşüş olduğunu düşünmüyorum ama okur sayısında bir düşüş var. Çünkü insanlar sosyal medyada gezinmeyi, kitap okumaya tercih ediyorlar" dedi.