Gezi Parkı olaylarının başlamasından önce Türkiye'de faiz oranlarının yüzde 4.84 olduğunu ifade eden Kurtulmuş, daha sonra 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı süreçte özellikle döviz kurları üzerinden birtakım spekülasyonların yapıldığını kaydetti.
Türkiye'nin ekonomisi üzerinde yapılan saldırılara karşı o günün şartlarıyla gerekli cevapları vermeye gayret ettiğini belirten Kurtulmuş, Türkiye ekonomisinin son üç yıldır bir faz değişikliği içerisinde olduğunu söyledi.
'SPEKÜLATİF HAREKETLERİN ARKASINDA, TÜRKİYE'NİN ÜRETİM GÜCÜNÜN KIRILMASI NİYETİ VAR'
Para üzerindeki spekülatif hareketlerin arkasında Türkiye'nin üretim gücünün kırılması niyeti bulunduğunun altını çizen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
- Türkiye ekonomisinde kurun bu kadar hızlı bir şekilde oynak olması sadece içeride teknik tabiriyle oynak olması bireysel spekülatörlerin yaptığı işlerin sonucu da değildir. Burada Türkiye ekonomisine karşı planlı hareketin olduğu anlaşılıyor. Ekonomiyi yöneten kurum ve kuruluşların elinde enstrümanlar kullanılıyor, kullanılacaktır. Türkiye ekonomisinin yapısal olarak bazı sorunları olsaydı, diyelim ki mali yapısı bozuk, kamu borçluluğu çok ağır olsaydı, enflasyon oranları 2012 öncesindeki gibi yüksek olsaydı bütçe dengelerinde olağanüstü büyük bir bozukluk olsaydı, bir ekonominin ana yapısını oluşturan bu rakamlarda bozukluk olsaydı bu spekülatif dalgalanmalardan endişe edilirdi.
'BU DALGA ATLATILIR'
Türkiye ekonomisinin yapısal yönden sağlam olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:
- Bugünkü karardan sonra bir miktar daha aşağıya inecek. 24 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye'de ekonomi dünyasında da ciddi bir güven ve istikrar yakalandığı zaman bu tür spekülasyonları yapanların da hiçbir sonuç almayacağını görüyorum. Geçici bir dönemdir, vatandaşlarımızın da endişelenmesine ve telaşlanmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Kısa süre içerisinde spekülatif hareketler de tamamıyla göğüslenecek, Türkiye ekonomisi kendi tabii aksında yoluna devam edecektir.
- Sağdan soldan bütün bu spekülatif hareketlere bakıp, el ovuşturup Türkiye'nin yeniden IMF'ye yeniden muhtaç hale geleceği günleri arayan bazı yorumların yapılmakta olduğunu görüyoruz. Bunun son derece yanlış bir heves olduğunu ifade etmek isterim. Hiç kimse, Türkiye'yi IMF'nin önünde diz çökecek bir noktaya getiremeyecektir. Bu istikamet devam ettiği sürece, Türkiye'nin ekonomisinde milli gücünü artırma hevesleri sürdüğü sürece Türkiye ekonomisi yapısını sağlamlaştırarak yolunu devam ettirdiği sürece Allah'ın izniyle o dönemlere geri dönüş olmayacaktır. Birilerinin böyle bir hayallerinin olduğunu yavaş yavaş görmeye başlıyoruz. Bu dalga atlatılır, Türkiye çok daha kuvvetli bir şekilde yoluna devam eder.
'BAHÇELİ'NİN DURDUĞU YER BELLİ'
"AK Parti ile MHP birleşip tek parti olarak seçime girmiyor. AK Parti ve MHP, seçim programları da, parti programları da, siyasi öncelikleri de, stratejik bakış açıları da birbirinden farklılıklar içeren iki farklı siyasi parti bir seçim ittifakı yapıyor. MHP'nin kendi öncelikleri var, istediği gibi hareket eder. Şimdi Sayın Bahçeli niye öyle bir fotoğraf verdi? Tamamen kendisinin bileceği iş, kendisinin vereceği bir karar, buna bizim söyleyecek bir şeyimiz yok. Biz bir koalisyon yapmıyoruz, bir seçim ittifakı yapıyoruz. Partilerin farklılıkları kendilerini bağlar. Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, ben de, af konusuyla ilgili görüşlerimizi söyledik. Bizim görüşümüz belli, Bahçeli'nin durduğu yer belli. Dolayısıyla birbirimizin bu konudaki önceliklerini değiştirecek noktada değiliz."