Soçi Kongresi'nin anlamını ve son gelişmeleri Moskova Devlet Üniversitesi'nden Kerim Has ile konuştuk.
‘SOÇİ SİYASİ SÜRECİN BAŞLAMASINI HEDEFLİYOR'
Kerim Has'a göre Soçi ile asıl hedeflenen Cenevre ve Astana süreçlerinde yer alan gruplarla bir şekilde siyasi süreci başlatmak ve bu sürecin uluslararası meşruiyetini de sağlayarak Cenevre'yi hareketlendirmek:
"Soçi'de düzenlenecek kongrede asıl hedeflenen, öncelikle Suriye rejimiyle, sahada bulunan silahlı muhalifler ve bununla birlikte yine sahada bulunmayan silahsız muhalifler veya yurt dışında bulunan, Cenevre toplantılarına katılan silahsız muhalif grupların birlikte katılımıyla bir şekilde siyasi sürecin başlatılması olmuştu. Nitekim Cenevre'deki toplantılarda silahlı muhalif grupların temsilcileri çok yer almadı. Astana'da ise Cenevre'de yer alan gruplar değil de sahada bulunan, en ılımlısından en radikaline kadar birçok muhalif grup yer almıştı. İşte Rusya bunların birleştirilip bir şekilde siyasi sürecin konuşulmasını istiyordu. Ekim ayında Putin bu teklifi yani Soçi kongresi fikrini gündeme getirmişti. Bu sürecin her halükârda Astana'dan Cenevre'ye taşınması lazımdı. Çünkü uluslararası bir meşruiyet de gerekiyordu. Sadece üç ülkenin yani Rusya, İran ve Türkiye'nin çözebileceği bir sorun değildi bu. Dolayısıyla Astana'da tabiri caizse 'yemeğin pişmesi' gerekiyordu. Bunu da Soçi'de hazırlayıp Cenevre sürecini hareketlendirip, canlandırıp burada da son noktayı koymak istiyordu. Ancak gelinen noktada, son aylarda, sahada ciddi değişimler söz konusu oldu. IŞİD'i yendiğini ilan etti Rusya —ki bu büyük oranda doğru- ve şu an IŞİD çok büyük güç, toprak hakimiyetini kaybetmiş durumda. Ancak özellikle İdlib bölgesinde El Nusra'nın bir hareketliliği var. İdlib'in haricinde biliyorsunuz ay başında yaşanan Rus üslerine yönelik saldırılar söz konusuydu."
Kongrenin birden fazla kez düzenlenmesi söz konusu olduğu için şu an katılım göstermeyen grupların diğer toplantılara katılmasının mümkün olduğuna dikkat çeken Has'a göre Afrin operasyonu PYD'nin katılımını fiziksel olarak engellese de PYD ve Kürtlerin çıkarları da bu kongrede konuşulacak:
"Bunun haricinde Türkiye'nin başlattığı Afrin operasyonu var. Burada PYD'nin de katılması söz konusuydu. PYD de sahada bir şekilde toprak hakimiyeti olan bir örgüt, Türkiye terör örgütü olarak kabul etse de Rusya bu görüşte değil. Dolayısıyla yüzde 20-25 Suriye'nin topraklarını kontrol eden bir grubun katılımını da amaçlamıştı Rusya. Ancak Afrin operasyonu ile birlikte PYD temsilcileri fiziksel olarak yer almayacak. Rus yetkililerin ifadelerine baktığımızda muhtemelen PYD fiziksel olarak yer almasa bile Soçi'de PYD'nin çıkarlarının veya taleplerinin de konuşulduğu bir format söz konusu olacak. Bu anlamda, genel olarak sadece PYD değil, ancak Kürtlerin de münferiden temsil edildiği bir format söz konusu bugün başlayan kongrede. Belki burada Rusya'nın planlarını zedeleyici bir durum, Suudi destekli Yüksek Müzakere Heyeti'nin katılmama kararı. Katılım konusunda yaptıkları oylamada 34 kişiden 24'ü katılmama konusunda oy kullanmış, dolayısıyla 25'i eğer bu şekilde oy kullanmış olsaydı belki bundan sonra hiç katılımları söz konusu olmayacaktı. Ancak Soçi Kongresi'nin bundan sonra birden fazla düzenlenmesi söz konusu olduğu için ilerleyen süreçte bu Yüksek Müzakere Heyeti Soçi Kongresi'ne tekrardan katılabilir."
Has'a göre kongreye Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi De Mistura'nın katılımı Rusya'ya istediği uluslararası meşruiyeti sağlama imkânı verirken, sahadaki şartlar dikkate alındığında kongrenin böyle bir katılımla ve böyle bir içerikle toplanabilmesi bir başarı sayılabilir:
"Suriye konusundaki Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Staffan De Mistura'nın da katılımı da söz konusu. Bu da bir anlamda Soçi Kongresi'ne Rusya'nın istediği uluslararası meşruiyeti sağlama imkânı verdi. Bu açıdan tabii ilk etapta Ekim ayında Rusya'nın planladığı bir Soçi Kongresi ile karşı karşıya değiliz ancak her halükârda sahadaki şartlar dikkate alındığında böyle bir toplantının şu aşamada bu içerikle, bu katılımcı listesiyle gerçekleşmiş olması da neticede bir başarı sayılabilir."
‘ESAD'LA İLGİLİ SÖYLEMİ GEÇERSİZ KILIYOR'
Kongrenin çeşitli kesimlerden 1600 kişinin davet edilmesiyle toplanmasının, Esad'ın görevden ayrılması yönündeki söylemleri geçersiz kıldığı yorumunu yapan Has, kongrede anayasa ve seçimlerin gündeme geleceğini belirtirken Türkiye'nin yürüttüğü Afrin operasyonunun ise kaçınılmaz olarak kongrenin gidişatını etkileyeceği fikrini dile getirdi:
Has, Türkiye ile Rusya'nın Afrin operasyonu bittikten ve belli hedeflere ulaşıldıktan sonra buranın Esad yönetimine devredilmesi konusunda fikir birliği içerisinde oldukları görüşünü dile getirirken, Moskova'da 'Afrin'de başarısızlık' ihtimalinin de göz ardı edilmediğini belirtti:
"Türkiye, Afrin operasyonu konusunda Rusya ile bir mutabakata varırken muhtemelen bu operasyonun gidişatı konusunda da bir mutabakata varılmıştır. Bunun öyle olduğunu düşünüyor ve biliyorum. Türkiye Afrin'e operasyon gerçekleştirdikten sonra ve Rusya ile belirlenen hedeflere ulaştıktan sonra bu bölgenin kontrolünü Esad yönetime devretmesi konusunda zannediyorum ki Moskova ile bir fikir birliğine varmış durumda. Zaten bu öngörüyle bir anlamda Moskova'da Afrin operasyona ‘yeşil ışık' yakmıştı. Dolayısıyla Moskova'nın Afrin'in veya Kürtlerin veya özel anlamda PYD'nin tamamen yok edilmesi şeklinde bir yaklaşımı yok. Öte yandan Türkiye'nin tabii Afrin'de ilerlemesi ne şekilde başarı sağlayacağı da önemli. Başarısız olma ihtimali de Moskova tarafından göz ardı edilmiyor. Birçok Rus askeri uzman bunu dile getiriyor. Ancak her halükârda büyük oranda askeri kapasitesini Afrin'e yoğunlaştırırsa burada başarı sağlaması söz konusu olabilir. Tabii bundan sonrası süreç nereye evirilecek? Eğer Afrin'den sonra Türkiye'nin Menbiç'e yürümesi konusunda bir yaklaşım söz konusu olursa benim tahminlerime göre Moskova burada Türkiye'nin ABD ile karşı karşıya gelmesinden çok fazla rahatsız olmaz. Bu durum Rusya'nın kısmi oranda işinde gelebilir."
Has'a göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı ‘İdlib'e de yürüyeceğiz' açıklaması ile buradaki gözlem noktalarının arttırılmasını ve terör örgütleriyle diğer grupların birbirinden ayrılmasını kastetmiş olabilir:
"İdlib meselesinde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde bir açıklaması olmuştu. Kısa bir açıklama olduğu için içerikte tam ne kastetti emin değilim. Ancak şu söz konusu olabilir. İdlib'teki cihatçı grupların, terör örgütlerinin birbirinden ayrılması, Rusya ile iş birliği içerisinde bir çatışmasızlık bölgesi bağlamında bu sözler söylenmiş olabilir. Burada TSK dört gözlem noktası kurmuştu. Buradaki grupların buradan bir şekilde elimine edilmesi gerekiyor. Ya bir şekilde Türkiye'nin operasyon yürüttüğü Afrin bölgesine ya da Fırat Kalkanı bölgesine Tel Rıfat üzerinden bir koridor açılarak buraya transfer edilecekler veya buradaki cihatçı muhalif gruplar şu anda Suriye ordusunun Rus Hava Kuvvetleri desteğiyle İdlib'e yönelik şu anda yürüttüğü operasyon ile yok edilecekler. Bu da ayrı bir sıkıntı. En son Lavrov'da ifade etmişti Türkiye'nin İdlib'te 24 tane gözlem noktası kurması gerekiyordu bunun sadece dördü kuruldu. Erdoğan bu sayının arttırılmasını kastetmiş olabilir ya da bu grupların bir şekilde koridor açılarak Türkiye'nin operasyon yürüttüğü bölgelere taşınması söz konusu olabilir. Burada da Esad'ın, Rusya'nın bir şekilde özellikle Rus üslerine yönelik tehdidin hissedildiği İdlib'teki konumunu güçlendirmesi amaçlanıyor olabilir."
'MOSKOVA, İDLİB'İN BİR AN ÖNCE ŞAM'IN KONTROLÜNE GEÇMESİ YÖNÜNDE YAKLAŞIMA SAHİP'
Türkiye'den İdlib konusunda yapılan açıklamaların Rusya'da ‘fetih operasyonu' olarak anlaşılmadığını söyleyen Has'a göre Rusya, İdlib'in bir an önce Şam'ın kontrolüne verme yönünde bir yaklaşıma sahip, zaten Afrin'e yeşil ışık yakılmasının sebeplerinden birisi de bu:
"Yani bu Türkiye'nin fetih operasyonu olarak anlaşılmıyor. Ben İdlib'in Türkiye'nin kontrolüne geçmesi yönünde bir ifadeyi Rusya'da ne uzmanlardan ne de yetkililerden duydum. Tam tersine Rusya, Afrin'e yeşil ışık yakarken amaçlarından birisini burayı Esad yönetimine vermek istemesiydi. Dolayısıyla Moskova, İdlib'in bir an önce Şam'ın kontrolüne geçmesi yönünde bir yaklaşıma sahip. Rusya'nın üsleri de zaten bu İdlib bölgesine yakın olduğu için olası saldırıların ve tehditlerin bertaraf edilmesi içinde bir şekilde Şam'ın kontrolüne geçmesi gerekiyor. Bu anlamda bir söylem dillendirilmiş olabilir."
Has, Afrin konusunda Rusya'nın PYD ve Şam arasında çabalarının devam ettiğini söyleyip bu operasyon konusunda Rusya'nın iki tarafında yıpranarak kendi çizgisine gelme hedefi güttüğü belirtti ve ardından ABD ile Türkiye'nin yeni bir kriz yaşamasının Moskova'nın çok da karşı çıkmayacağı bir durum olduğunu sözlerine ekledi:
"Rusya zaten Afrin operasyonunda önce de PYD ile görüşmelerde bulunmuştu. Hatta Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan'ın Moskova ziyaretinden sonra yaşanan 48 saatlik bir sessizlik söz konusu olmuştu. Bu süreçte Moskova, Afrin'deki PYD yönetime Afrin'in bir an önce Suriye yönetimine, Şam'a devrilmesini ve buna karşılık da Türkiye'nin operasyonuna engel olma yolunda bir pazarlık ile gitmişti ancak bu reddedilmişti. Bunun reddedilmesine rağmen anladığımız kadarıyla görüşmeler hala devam ediyor. Yani bu kesin nihai bir reddetme veya Rusya'nın da çabalarını sonlandırma anlamına gelmiyordu. Şu anda günümüzde de hala devam eden bir süreç var. TSK hala Afrin merkezine girmiş değil. Bir süreç devam ediyor. Dolayısıyla burada Rusya tarafı Türkiye'nin yaklaşımına tepki göstermeyerek hem bir taraftan PYD'yi kendi şartları çerçevesinde Şam ile masaya oturtmaya çalışıyor hem de yaşayabileceği kayıpların artarak, Türk ordusunun yıpranarak Rusya'nın ileride PYD konusunda, Suriyeli Kürtler konusunda atabileceği ve yapmak istediği adımlara yönelik Türkiye'nin tepkisini minimalize etme hedefi güdüyor olabilir. Dolayısıyla bu tabiri caizse bir ‘kıvam' meselesi; hem PYD'yi kendi şartları çerçevesinde Şam ile masaya oturtmak hem de bu masaya oturttuğu takdirde Türkiye'nin buna yüksek perdeden ses çıkarmaması noktasında bir hedef güdülüyor anladığım kadarıyla. Bir de tabii Türkiye'nin ilerleyişine göre, bu operasyon bittikten sonra Türkiye Menbiç'e yürüyecekse, Fırat Kalkanı üzerinden yürüyecek, bu anlamda Türkiye'nin iç politikada elini rahatlatması da amaçlanmış olabilir. Zaten bu Afrin operasyonu ile birlikte de böyle olmuştu. Bundan sonra da aynı şekilde Menbiç'e operasyon yapılacaksa, Türkiye'nin ABD ile karşı karşıya gelmesi söz konusu olacaksa burada benim tahminim —tabii şu aşamada öngörmek çok mümkün değil tam anlamıyla ama ancak- ABD ile Türkiye'nin yeni bir krize girmesi Moskova'nın çok da karşı çıkmayacağı bir durum olabilir. Ancak dengeler sürekli değişiyor. Ancak bu denklem Türkiye'nin Afrin operasyonunu ne ölçüde başarılı yürüteceği ile de çok yakından alakalı diye düşünüyorum."
‘AFRİN'DE BAŞARILI OLUNURSA RUSYA'NIN KÜRT VİZYONUNUN GERÇEKLEŞMESİ KOLAYLAŞACAK'
Kerim Has son olarak Afrin'deki ilerleyiş hakkında Rusya'da farklı yorumlar yapıldığını anımsatırken, Türk ordusunun başarı sağlaması halinde Rusya'nın Kürt vizyonunun gerçekleşmesi daha kolaylaşacağı görüşünde. Has'a göre aksi halde ise ABD'nin vizyonu daha kolaylaşacak:
"Türk ordusunun Afrin'deki ilerleyişi konusunda Rus uzmanlar arasında negatif yaklaşıma sahip olanlar var, pozitif yok belki ama neticede Türkiye ile iş birliğinin devam etmesinin önemli olduğunu düşünenler var. Ancak genel olarak bakıldığında Rusya'daki genel kanaat Türkiye'nin Afrin'de biraz yıpranması olarak öngörülüyor. Bu açık, bu bütün uzmanlar tarafından kabul edilebilen bir durum. Bir şekilde yıpranarak belki Rusya'nın arzu ettiği Suriye Kürtleri vizyonuna yaklaşması hedefleniyor. Benim anladığım kadarıyla Türkiye şöyle bir tabloyla da karşılaşabilir eğer zaten Türkiye, Afrin operasyonunda başarılı olursa da Rusya'nın Suriye Kürtleri vizyonunun gerçekleşmesini kolaylaştırmış olacak. Zira bu toprakların Esad yönetimine geçmesi telkin edilecek Ankara'ya bir an önce ve eğer yeterli başarıyı göstermezse de Türk ordusu —umarız tutmaz- ABD'nin Kürt vizyonunu gerçekleştirmesini kolaylaştırmış olacak. Dolayısıyla çok kırılgan bir süreçte ilerliyoruz."