Oğuz Atay'ın ölümünün 40. yılı anısına Gündem Dışı'nda ‘Oğuz Atay Özel Yayını' yapılarak, Atay'ın biyografisi, eserleri ve edebiyata getirdiği yenilikçi bakış açısı ele alındı.
Serhat Sarısözen'le Gündem Dışı ‘Oğuz Atay Özel Yayını'na, 10 yıl önce Oğuz Atay'ın ölümünün 30. yılında 13 Aralık 2007'de geniş katılımlı bir sempozyum düzenleyen Prof. Dr. Handan İnci katıldı.
O zamanki edebiyatın köy edebiyatına endeksli olmasından dolayı Oğuz Atay'ın dilinin, söyleminin, içeriğinin takdir görmesinin mümkün olmadığını belirten Prof. Dr. İnci, "Bu yüzden Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ı yayınevlerine verdiğinde, kitabını ‘deli saçması', ‘bir akıl hastasının ürünü' diyerek basmadılar" dedi.
‘YILDIZ ECEVİT'İN ÇALIŞMASI ÇOK DEĞERLİ, AMA…'
Prof. Dr. Yıldız Ecevit'in Oğuz Atay'ın biyografisini yazdığı ‘Ben Buradayım' isimli eserinden de faydalanıldığı yayında, Prof. Dr. Handan İnci, "Ülkemizde biyografi yazmak üzere yola çıkanların işi zordur. Çünkü yeterli yazılı materyal yoktur ayrıca hakkında biyografi yazılacak kişilerin etrafındakiler de yeterli bir gözlem ile yazarı değerlendiremezler ya da bu konuda konuşmak istemezler" dedi.
Yıldız Ecevit'in Atay'ın biyografisini yazarken, Atay'ın eserlerinden yola çıktığını vurgulayan İnci, Ecevit'in çalışmasına ilişkin olarak, "Bu çalışma, çok değerli bir çalışma ama Oğuz Atay'ın bütün kitapları okunmadan okunmaması gerekir. İlk önce biyografi okunursa, kitapların içinde kalması gereken auranın bozulduğunu düşünürüm. Ancak külliyat bitirildikten sonra okunabilir. Biyografi yazmanın biçimi, yazarın eserinin içinden yazarı aramak değildir. Tutunamayanlar'ı, Oğuz Atay otobiyografisi olarak algılamaya karşı çıkarım" diye konuştu.
‘OĞUZ ATAY, GERÇEK DEĞERİ, BÜYÜKLÜĞÜ KAVRANMAMIŞ BİR YAZARDIR'
Handan İnci, şöyle devam etti: "Oğuz Atay'ın ‘büyüklüğü', onun nitelikli okumalara tabi tutulmasıyla ortaya çıkan bir gerçektir. Geniş okur kesiminin, Oğuz Atay'ı büyük bir yazar diye bütün meseleleriyle kavradığını düşünmüyorum. Sadece onun çok çarpıcı cümlelerinin sosyal medyada kullanılması ve çok indirgenerek okunması, bazı davranış ve düşünce modellerine indirgenmesi yanlış. Oğuz Atay, çok okunuyormuş gibi gözüken ama aslında gerçek değeri, büyüklüğü kavranmamış bir yazardır. Atay, metinlerini fark eden sınırlı bir eleştirmen kitlesinin ve bu kitlenin etrafındaki okurlarca nitelikli olarak okunup, üzerine yazıldıkça ortaya çıkmıştır. Bu kitle dışındakilerin Oğuz Atay'ı anladığını düşünmüyorum. Kendi toplumuyla ilgili bir şey söylüyor, oradan evrensel bir şeye ulaşıyor. Oğuz Atay, bu yüzden bu kadar büyük bir yazardır. İnsanın varoluş mücadelesine değinir, yazdığı eserler de dünya çapında çok önemli metinlerdir."
‘ARTIK ÖNSÖZLERİ GÖRMEK İSTEMİYORUM, ÇERÇEVEYİ HİÇBİR ŞEY BOZMAMALI'
"Çok değerli bazı kitapların önünde artık önsözleri görmek istemiyorum" diyen Prof. Dr. İnci, sözlerini şöyle sürdürdü: "Zamanında önsözlerin çok değerli işlevleri olmuştur. Oğuz Atay'da önsözler olmamalı, okur, metne girer girmez, yazarın metniyle karşılaşmalı. Biz artık elimize aldığımız Tutunamayanlar'ı tek başına Tutunamayanlar olarak okumalıyız, başka hiçbir kelime, hiçbir cümle olmamalı. Artık işlevini bitirdi bu önsözler. Onara çok şey borçluyuz ama artık Ömer Madra ve Enis Batur'un önsözlerinin çıkarılması gerekir. Tutunamayanlar'ı elimize aldığımızda, Atay'ın ilk kelimesiyle başlayalım okumaya. Çerçeveyi hiçbir şey bozmamalı."
‘OĞUZ ATAY YERLİDİR AMA AYNI ZAMANDA EVRENSELDİR'
"Atay'ın en fazla atıf yaptığı yazar (Rus yazar Fyodor Mihayloviç) Dostoyevski'dir ama Oğuz Atay'ın dokuması yerlidir" diyen Prof. Dr. İnci, "Oğuz Atay yerlidir ama aynı zamanda evrenseldir de. Kullandığı tekniklerin dünya edebiyatında başka yazarlarca da kullanılmasından dolayı zaman zaman devşirme bir yazar gibi de görüldü. Ama Oğuz Atay'ın büyüdüğü kültüre ilişkin bir birikme halidir" ifadelerini kullandı.
‘ATAY'IN ANLATTIĞI ŞEYLER, O DÖNEMİN İHTİYAÇLARINA HİTAP ETMİYORDU'
Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı bitirip yayınevlerine verdiğinde, yayınevlerinin ‘deli saçması', ‘akıl hastasının ürünü' diyerek kitabı basmadığını söyleyen İnci, "Tutunamayanlar'ın basıldığı sırada Oğuz Atay'ın dilinin, söyleminin, içeriğinin takdir görmesi mümkün değildi, edebiyat, köy edebiyatına endeksliydi. O dönem herkes köy edebiyatını ve şive taklidini tartışıyordu. Edebiyatı kurtuluş çaresi olarak görüp, edebiyata toplumu biçimlendirme görevi verilmeye çalışıldığı bir dönemde Oğuz Atay, başka bir edebiyat yaptı. Anlattığı şeyler, o dönemin ihtiyaçlarına hitap etmiyordu, iklim öyle bir iklim değildir. Oğuz Atay'ın bunu anlaması gerekiyordu, Atay'ın yakınmasını anlamıyorum. Siz okurunuzu arıyordunuz, ama içerik, okuyucunun ilgisini çekmiyordu. Bu içerik, 80 sonrasında bireyin, önem kazanmasıyla, edebiyatın toplumsal kurtuluşun aracı olamayacağı, edebiyatın başka paradigmaları olduğu fark edildiğinde önem kazandı" dedi.
‘BU ÜLKEDE BÜYÜMENİN BİR RUH AKRABALIĞI VAR'
Handan İnci, "Ahmet Hamdi Tanpınar'la Oğuz Atay arasında akrabalık olduğunu düşünenlerdenim. Bu ülkede büyümenin bir ruh akrabalığı var. Aynı ülkede yaşayıp aynı acıyı paylaşanların durumu bu. Her iki yazarın da yalnızlıkları, günlüklerinde aynı edebiyat ortamından aynı nedenlerle şikayet etmeleri, iyi okur olmaları onları büyük bir edebiyat akrabalığında birleştiriyor. Kadın konusunda da aşağı yukarı iki yazar da aynı yaklaşımdadır. İkisi de kadını entelektüel dünyalarında istemiyor, her iki yazarda da hep erkek konuşur, kadın hiç konuşmaz" dedi.
Atay'ın ‘Demiryolu Hikayecileri-Bir Rüya' isimli hikayesinin, Atay'ın son yazdığı metin olduğunu açıklayan Prof. Dr. Handan İnci, "Bu hikaye ölümünden sonra Türk Dili dergisinde yayımlanıyor. Dergi, dil politikasına uymadığı için, hikayeyi, ‘Demiryolu Öykücüleri, Bir Düş', diye değiştiriyor; bununla yetinmiyor, bütün metni sadeleştiriyor ve Oğuz Atay'ın yayınladığından bambaşka bir metin olarak yayınlıyor. Bu bir skandal, bu bir edebiyat skandalıdır" diye sözlerini sürdürdü.