Yeni senede Türkiye-Avrupa ilişkilerini gerek Ankara gerekse Berlin başta olmak üzere Avrupa'daki bakış açısını Evrensel gazetesi yazarı, gazeteci Yücel Özdemir ile konuştuk:
‘SCHRÖDER'İN GİZLİ ZİYARETİ'
"Son geziden ve açıklamalardan anlaşılan o ki Türkiye, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa ile ilişkileri normalleştirmek istiyor. Çünkü önümüzdeki dönemde Türkiye ile Rusya ve Türkiye ile ABD ilişkilerinin geleceği duruma baktığımızda Avrupa ile yakınlaşma adeta bir zorunluluk oldu. Bu nedenle hızlı bir şekilde Avrupa ile normalleşme çabasına girişildi. Tabii ki Cumhurbaşkanı bu normalleştirmeyi doğrudan Almanya üzerinden kendisi yapmadı. Dışişleri bakanını gönderdi. Geriye dönüp baktığımızda bu normalleşme için Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder'in Türkiye'ye yapmış olduğu ve sonradan ortaya çıkan gizli ziyaret bu ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda bir başlangıç oldu. Çünkü bu ziyaretle bu şekilde bir gerilimi her iki ülkenin fazla götürmeyeceği konusu orada ifade edildi. Zaten Schröder'in ziyaretinden sonra Büyükada davasından tutuklanan Peter Steudtner ardından da Alman vatandaşı Meşale Tolu serbest bırakıldı. Türkiye cezaevlerinde bulunan Alman vatandaşlarının serbest bırakılması ve yurtdışına çıkması konusunda bir esnemeye gidildi. Bu esnemeyle birlikte geçtiğimiz hafta Çavuşoğlu'nun Almanya'ya yapmış olduğu ziyaret olağanüstü yumuşak bir ortamda geçti. Halbuki biz birkaç ay öncesine baktığımızda Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile Çavuşoğlu neredeyse birbirine bağırıp çağıran iki dışişleri bakanıydı. Şimdi Çavuşoğlu, Gabriel'i evinde ziyaret etti ve çay ikram ederken çekilmiş görüntüleri medyaya yansıdı. Bu durum Alman diplomasi çevresinde pek görülebilecek bir durum değil. Yani evinde birisini ziyaret etmek, ağırlamak… Bunu Schröder, Putin'e yapmıştı daha önce, doğum günü partilerine çağırmıştı. Putin de özel hediyelerde evine gitmişti ama şimdi ikinci kez tabii Sigmar Gabriel'in Çavuşoğlu'nu kendi evine davet etmesiyle tekrar böyle bir olay oldu. Gabriel'in Çavuşoğlu'nu seçim bölgesinde dolaştırması ve tabii bunun öncesinde de Antalya'da daha önce ikilin bir araya gelerek görüşmeleriyle karşılıklı olarak söylenen şu: Biz bu bütün gerilimleri arkada bırakıp, iki ülke arasında ilişkileri normalleştirmek istiyoruz. Fransa'da da Cumhurbaşkanı'nın yapmış olduğu görüşmelere bakarsak orada da bir yumuşama var. Böylece Türkiye Almanya ve Avrupa ilişkileri 2018'de yumuşama ile başladı diyebiliriz."
‘AB ÜYELİĞİ BAĞLAMINDA CANLANMA YOK'
"Türkiye'nin AB üyeliği bağlamında bir canlanma olmayacak. Zaten bunu Çavuşoğlu-Gabriel görüşmesinde de dile getirildi. ‘AB'yi parantez içerisine alıyoruz' dendi. Çünkü AB'ye Türkiye'nin üyeliği konusunun şu anki koşullarda hem Türkiye'den kaynaklı hem de Avrupa'nın iç dinamiklerinden, kopuş eğilimlerinden kaynaklı koşullardan dolayı bunun gerçekçi bir vizyon olmadığını hepsi biliyor. Onun için Çavuşoğlu bunu bir paranteze alalım diyor. Bu parantez ne kadar sürer? Bence uzun bir süre sürer. Çünkü sadece Türkiye ile ilgili değil. Türkiye ilgili bölüm ise şu: Türkiye'nin AB normlarını yerine getirmemesi, insan hakları, demokrasi, temel değerler gibi pek çok konuda zaten AB Komisyonu Başkanı Juncker'den diğer yetkililere hepsi 'Türkiye Avrupa değerlerinden uzaklaştı' şeklinde açıklama yapıyor."
‘DIŞ POLİTİKADA YALNIZLAŞAN TÜRKİYE PRAGMATİST DAVRANIYOR'
"Ama bütün bu açıklamalar yapılmakla birlikte Türkiye ile ilişkilerin daha da sertleşmesi, Türkiye'ye daha fazla yaptırımlar uygulanması konusuysa şu anda gündemde değil. Her ne kadar Almanya krediler konusunda yani Türkiye'de iş yapacak olan Alman firmalarına verilecek Hermes kredilerinin şartlarında bir değişiklik yapsa da özünde Alman ekonomisi fazla değişime uğramadı. Silah ticaretinde de izin alma konusunda bazı daraltmalar getirildi. Şimdiki kriterlerden birisi ve Alman basınında da Cuma gününden beri en çok konuşulan konu ise Gabriel'in bir radyo kanalına verdiği röportajda 'Deniz Yücel serbest bırakılırsa, Türkiye'ye silah satışımızı yeniden gözden geçiririz' demiş olması. Şöyle tercüme edelim: Deniz Yücel serbest bırakılırsa, biz Türkiye ile silah satışlarımıza kaldığı yerden devam ederiz demiş. Burada en önemli konu olarak Almanya'nın en büyük silah tekellerinden birisi olan Rheinmetall'in Endonezyalı bir firma ile birlikte Türkiye'de bir Leopard Panzer fabrikası yapmak istemesine değinebiliriz. Bu son gerilimden bu proje sonra rafa kaldırılmıştı. Diğer satışlar da öyle olmuştu. Son durumla birlikte şimdi Deniz Yücel'in avukatının Türkiye Anayasa Mahkemesine yapmış olduğu başvuru ve başvuruya verilen yanıt Die Welt gazetesinde yer aldı. Deniz Yücel konusunda bir hızlanma olabilir. Çavuşoğlu Alman haber ajansına yaptığı açıklama da Deniz Yücel'in iddianamesinin hazır olmamasına ilişkin 'benim de kabul etmediğim bir durum' demişti. Önceden Sigmar Gabriel de Deniz Yücel konusunu çok sert bir biçimde dile getirmişti ve adeta bir kırmızı çizgi olarak kabul etmişti. Kırmızı çizgi kabul ettiği kişi hakkında Türkiye'de somut bir ilerleme olmadan kendi evinde ağırlaması pek normal gelmiyor diplomatik açısından. Perde arkasında basına yansımayan birçok şeyin olduğunu, pazarlıkların yapıldığını zaten tahmin ediyoruz. Orada iki tane ana konu önemli. Birincisi Almanya-Türkiye ile ticari ilişkilerini, silah ticaretini ve Türkiye üzerinde bölgesel planlarından vazgeçmiş değil ve bu bağlamda bazı fırsatları kullanmak istiyor. İkincisi ise Türkiye dış politikada giderek daralıyor ve yalnızlaşıyor. ABD'deki davayı da göz önünde bulunduralım. Onun için şimdi hızlı ve pragmatist bir şekilde yüzünü Avrupa'ya dönüp ilişkileri normalleştirmeye çalışıyor."
‘İLİŞKİLER KONUSUNDA AVRUPA DA PRAGMATİST'
"Tabii ki Avrupa bu konuda Türkiye'den de daha pragmatist aslında. Almanya'da Türkiye ile girişilen bu yumuşama konusunda eleştiriler var. Merkel bu konuda açıklama yapmadı ama partisinden Parlamento'da Dışişleri Komisyonu Başkanı olan bir politikacı açık bir şekilde Gabriel'in bu şekilde Türkiye'de otoriterleşme devam ettiği sürece, insan hakları konusunda uygulamalar devam ettirdiği sürece ilişkilerin bu şekilde normale çevrilmesini kabul etmeyiz deyip, eleştirdi. Sol parti, Yeşiller, Cem Özdemir bu konuda açıklama yaptı. Özelikle Türkiye'nin ekonomik gidişatının Almanya ile ilişkisini hızlandırdığını söylüyorlar. Sol Partiden Sevim Dağdelen bu konuda açıklamalar yaptı. Yani Almanya içinde de eleştiriler var. Burada seçimlerin geride kalması partilerin özellikle de hükümet partilerinin elini kolaylaştırmışa benziyor. Eğer bir seçim ortamında olmuş olsaydık bu kadar hızlı bir normalleşme olmayacaktı. Hatırlarsak seçim öncesinde hem Schulz hem Merkel açık bir şekilde Türkiye ile AB müzakereleri bitirilsin diye konuşuyorlardı. Ama şu an ikisi de Dışişleri Bakanının yapmış olduğu bu politikaya pek bir şey söylemiyor."
‘TRUMP SONRASI ABD-AVRUPA İLİŞKİLERİ SICAK DEĞİL'
"Avrupa açısından da ABD ile ilişkiler çok sıcak değil. Özellikle de Trump'ın gelmesiyle bu böyle oldu. Çünkü Avrupalı liderlerinin çoğu Trump'ın gelmesini istemiyorlardı. Bunu açıkça söylemişlerdi. Ama sonra belli ölçüde normalleştirildi ve ikili ilişkiler sürdürüldü. Fakat yine de ilişkiler çok sıcak değil. Çünkü sonuçta Trump kendi politikasına göre hareket ediyor ve başkasına danışma ihtiyacı olmadan ağzına geleni söylüyor veya twitterdan yazıyor. Bu bakımından böylesine bir ilişki düzlemi şu anda AB-ABD arasında yok. Trump iş başına geldiğinde Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı antlaşmasını iptal etmişti. Avrupa buna büyük umut bağlıyordu. Diğer bir önemli bir konu olarak gündemde Trump'ın İngiltere'ye ziyareti var ama İngiltere'den tepkilerden dolayı o ziyaret bir türlü gerçekleşmedi. Korkuluyor, özellikle kadınların şimdiden 'biz Trump geldiğinde sokağa çıkacağız' demesi hükümeti korkutuyor. O yüzden de Trump şu anda İngiltere'yi ziyaret edemiyor."
‘TÜRKİYE ORTADOĞU'DA KURUCU AKTÖR DEĞİL'
''Suriye'de Kürt meselesi ya da Esad rejiminin geleceği konusunda esas belirleyici olan aktörler olan ABD ve Rusya arasında belli bir anlaşma var mı bilmiyoruz ama kendi aralarında Suriye'de bir sistem kurmak istedikleri ortada. Bu yeni sistemde asıl kurucu aktör ise Rusya ve Putin. Bu aktörler bölgede Kürtlerin de bir şekilde var olması, kurulacak yeni Suriye'nin içerisinde isterseniz bir bölge ister federatif sistem diyelim değişik senaryolar var. Bu gelişmeler bir şekilde olacak ve bu oluşum Türkiye'nin kabul etmediği bir model olacak. Anlayabildiğimiz kadarıyla Erdoğan bu konuda Putin ve Rusya'nın ikna çabalarına rağmen pek ikna olmuş değil. Geçtiğimiz günlerde Esad'a terörist demesi bu konudaki görüş ayrılığını ortaya koydu. Ama Rusya kendi bildiği planı uygulayacaktır. IŞİD temizlendikten sonra yeni bir Suriye'nin kurulması ve bütün kesimlerin bir şekilde sistem içerisinde yer alması politikası sürecek bu konuda Türkiye oyun kurucu olmayacak ve bence sahanın dışına çıkarılacak. Cerablus'ta Türkiye askerlerinin bulunması açısından ise Rusya kendisi kendi askerlerini Suriye'den çektiğinde başka bir ülkenin orada askerlerini bulundurmasına tahammül etmeyecektir denilebilir. Onun için Suriye'nin geleceği konusundaki gelişmelerde Türkiye ile Rusya arasında bir görüş farklılığı olacak ve bu gerilecek. ABD ile zaten gerilimli ilişkiler var. İşte Erdoğan ve hükümetinin bu gerilim ortamında ekonomi de kötüye gidiyor. Başkanlık seçimleri tartışması da başladı, dış politikadaki sıkışıklığı şimdi Avrupa ile bir yakınlaşmaya giderek nefes almaya çalışarak aşmayı deneyecek. Aslında bunu hep yaptı."
‘AVRUPA, AB OLARAK DÜNYA SİYASETİNDE AKTÖR DEĞİL'
"Avrupa, AB olarak dünya siyasetinde bir aktör değil şu an. Almanya ve Fransa etkili olmaya çalışıyorlar ama şu anda Ortadoğu bunlar oyun kurucu değiller ve bölge üzerinde bir rolleri olmadığı için fazla bir etkileri yok. Onlar sadece Türkiye üzerinden bir hareket yapmak istiyorlar. Almanya'nın özellikle İncirlik'te asker göndermesi söz konusuydu ama o plan bozuldu. Önümüzdeki dönemde bence Türkiye, Ortadoğu yeniden dizayn edilirken kendi iç sınırları içerisine çekilecek ve Avrupa ile pragmatist bir ilişkiye girecek. Seçim ve referandum öncesinde aslında Batı karşıtlığının epey prim topladığını görmüştük. Benzer konular çıktığında Türkiye yine bir dış düşman bulup iç siyaseti harekete geçirebilir. Tabii Avrupa ile Türkiye arasında özellikle Almanya ile Türkiye arasında çıkar farklılığı çok fazla özellikle Almanya'daki Türklerin kimin kontrolü altında olacağı kimin etki alanı içerisinde olacağı konusu hiçbir zaman bitmeyecek ve uzun süre devam edecek."