Evrensel gazetesinden Birkan Bulut'un sorularını yanıtlayan eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, sivillere yargı muafiyeti getiren düzenlemeyi eleştirirken, Kürt sorunundan ekonomiye Türkiye'nin gündemini değerlendirdi.
Kanun Hükmünde Kararnameler ile ilgili özellikle sivillere yargı muafiyeti getiren düzenlemenin sonuçları ne olabilir?
Türkiye'de konusu suç olan eylemler çıktığında bunu derdest edecek mekanizmalar var. Polis, asker yargı safhasında hakim ve savcılar var. Onların da hareket mekanizmalarının ölçüleri vardır. Polis bir suçluya karşı orantılı güç kullanmak zorundadır, kullanmazsa suçlu olur. Hakim ve savcıların yargılama süreçlerine yönelik kuralları vardır, ihmal edemezler. Bu düzenlemeyle asla böyle bir yetki verilemeyecek kişiler yetkili hale getirilirken, Emniyet güçlerinin hareket sınırlarını da aşan bir yetki veriliyor. Silahsız insanlara, sadece demokratik gösteri yapan insanlara palalarla, silahlarla, satırlarla, makinelilerle saldırma hakkı veriliyor ve bundan dolayı da ‘sorumsuzsun' deniliyor. Bunun da ötesinde kıyıda köşede yuvalanmış çetelere ve mafya oluşumlarına yeni faaliyet alanları açıyor. Bunun adı ‘suça teşvik, suça özendirme'dir. Bununla bazı insanlar suç işlemeye özendirilmekte ve geleceğe yönelik bir af ilan edilmektedir. Konusu suç olan bir eylemi geleceğe yönelik olarak KHK ile değil kanunlarla bile düzenleyemezsiniz.
Cumhurbaşkanının konumu ayrıdır, vatana ihanet dışında sorumluluğu yoktur. Ama bu kararnamenin altında imzası bulunan Başbakan ve bakanlar böyle bir kararname düzenlemek suretiyle suç işlemişlerdir. Onun için yeni bir kararname ile bu kararnameyi yürürlükten kaldırmalarını tavsiye ederim.
Dediniz ki bir takım çete ve mafya oluşumlarına faaliyet alanı açıyor. Biraz daha açarsak muhalefet, ‘iç savaş' uyarıları yapıyor. Bu KHK'ların sonuçlarını düşündüğümüz zaman bu ifadeyi kullanmak doğru olur mu?
Hükümet cephesinden yapılan açıklamalarda diyor ki 15 Temmuz'a yönelik olarak çıkarılmıştır. Hayır değildir KHK ile af olmaz. Anayasa diyor ki affı Meclis çıkarır. Bir kere yetki tecavüzü var. Üslup da geleceği kapsıyor. Biz biliyoruz ki Cumhurbaşkanı da Başbakan da kendisini eleştiren hangi eylem ortaya çıkmışsa, bir takım demokratik gösteriler de dahil hemen terör nitelemesinde bulunuyor son derece tehlikeli bir şey.
KHK'daki düzenlemelerden biri de tek tip kıyafet. Bu uygulama ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
HDP milletvekilleri cezaevinde, milletvekillikleri düşüyor. Osman Baydemir Kürdistan dediği için ceza alıyor. AKP, Kürt politikasında ne yapmaya çalışıyor, bu çözümsüzlük sürecinin bir sonu var mı?
Ama yok ben Türkiye'de nereden bakarsanız bakın 15 veya 20 milyon kaç derseniz Kürt vardır ve buradan gelen sesleri talepleri duyarlılıkları yok sayarım, bastırırım, yok ederim diye yola çıkarsanız, büyük yanlış yaparsınız. Bu vatandaşlarımız bizim vatandaşlarımızdır, bu ülkenin gücü, kaynağı, geleceğidir. Birlikte Kurtuluş Savaşı yapmışız, Anadolu'yu birlikte vatan haline getirmişiz. Böyle bir ortamda ayrışmaya gitmek Türkiye'yi tehlikeli bir serüvene sokmak demektir.
'HDP YASAL BİR PARTİDİR'
15 Temmuz'dan sonra bildiri yapılıyor HDP'yi bunun dışında tutuyorsun. Yenikapı mutabakatı diyorsun bütün partilerle birlik beraberlik gösterisi diyorsun. Nasıl bir birlik beraberlikmiş bu ülkenin yüzde 20'sini yok saydığın zaman bu ülkede birlik beraberlik olur mu? Bu tür ayrıştırıcı görüntüler bu ülkeye verebilecek en büyük zarardır.
Kısa zamanda bu politikalardan vazgeçilmesi lazım. HDP'nin yasal bir parti olduğunu görmeleri lazım. Yasal bir partiye nasıl davranılıyorsa öyle davranmaları lazım. Ama 15 yıldır dokunulmazlıklara değinmeyen siyasi iktidar HDP milletvekilleri hakkındaki fezlekeler yoğunlaştıktan sona 15 senedir kaldırmadığı dokunulmazlıkları kaldırmak suretiyle sadece bir partiye yönelik olarak dokunulmazlıkları Mecliste kaldırıyor ve de yargı sürecine itiyor.
'DOĞUDA BAŞKA, BATIDA BAŞKA HUKUK OLMAZ'
Ülkenin hukuk yapısına uymayan şeyleri ülkenin bir köşesinde yaparsanız ve oradaki seçmen taleplerini bastırmak niyetiyle bunu yaparsanız, ayrışmayı derinleştirirsiniz ve bu son derecede yanlış bir şey olur. Şu anda iktidarın bu politikasını baştan sona yanlış görüyorum.
Kürt sorunu konusunda hükümetin yeni bir yol haritası çizmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Barışçıl, uzlaşmacı, ayrıştırmayı bir kenara bırakan…
Sonra baktı ki; bu süreç kendi lehine işlemiyor, siyaseten kendi lehine işlemiyor diye bir süreç bozulmaz. Siyasetçinin önce şunu gözetmesi lazım ülkesinin menfaatine olan şey kendi zararına dahi olsa bunu gerçekleştirmek için mücadele etmelidir. Ama şimdi ülkenin menfaatine bile olsa kendi menfaatine olmayan bir şeyi baltalamaya çalışmıştır. Kızdığım şey bu…
'DAĞA ÇIKMIŞ İNSANLARI ÖLDÜRMEKLE BU SORUN HALLEDİLEMEZ'
Yasal Kürt siyasi hareketini bir suç odağı gibi takdim etmek ona göre üzerine gitmek son derece yanlıştır. Hem Anayasa'ya hem yasaya aykırıdır hem de siyaseten yanlıştır. HDP yasal bir partidir, milletvekilleri vardır, Mecliste grubu vardır, belediyeleri vardır. Genel hukuk düzeni dışında bir takım yaptırımlarla boğmaya çalışmanın bir mantığı yoktur. Bana kalırsa HDP'nin varlığı Türkiye'nin geleceği açısından bir şanstır, bu şansı değerlendirmek lazım yok saymak yerine.
Selahattin Demirtaş şu an cezaevinde, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selahattin Demirtaş'ı HDP hareketinin Türkiyelileşmesi açısından çok uygun ve başarılı bir siyasi figür olarak izledim her zaman. Ama sanki birileri bu hareketin Selahattin Demirtaş ile birlikte Türkiyelileşmesini de istemiyor, bastırılıyor yok sayılmaya çalışılıyor.
Erken seçim senaryoları konuşuluyor Ankara'da… Sizce erken seçim ufukta var mı?
Olabilir ama ben erken seçim olmayacak gibi düşünüyorum.
Zamanında yapılırsa önümüzde bir buçuk yıl var. Muhalefetin ya da hayır cephesinin bir araya gelebileceğini düşünüyor musunuz? Nasıl bir seçime girecek Türkiye…
Bazıları şöyle kurguluyorlar. Bir kere bir hayır cephesi oluşmuştur. Tayyip'in karşısına kimi koyarsak bu hayır cephesi orada toplanacak, Cumhurbaşkanı da değişecek diye bakıyorlar. Bu imkansız bir şey. Yani Anayasa değişikliğinde hayırda yer almadığı halde eğer kendi kendini hayırın temsilcisi ilan eden birinde bazı seçmen kesimleri kendi aradıklarını bulamadıkları taktirde o hayır kesiminin temsilcisi olmaz, ortada kalır. Buna karar verecek olan adayın kendisi veya adayı çıkaranlar değil, buna karar verecek olan seçmenin kendisidir. Diyarbakır'daki, Hakkari'deki, Van'daki seçmene sormak gerekir, ‘Kime oy verirsin?'; İç Anadolu seçmenine, Akdeniz, Karadeniz, Trakya'ya, farklı seçmen odaklarına sormak gerekir. Ya da CHP'nin teşkilatlarına, HDP'nin teşkilatlarına, SP'nin teşkilatlarına sormak gerekir, ‘Sence en uygun aday kimdir?'. Çünkü o teşkilat mensupları kendi halk tabanlarını da yansıtır.
Muhalefet toparlanamazsa Erdoğan'ın bu seçimleri kazanma şansının olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Öyle düşünmüyorum. Parti demek kurumsal yapı demektir. Türkiye'nin nabzını tutan en iyi kurumsal yapılardır. HDP, CHP iyi çalışır ve sonuç almak isterlerse kimi niye çıkaracaklarını tespit ederler ve ortalığı boş bırakmazlar. Ama 2014'teki gibi, yanlış tercih, rastgele tercih yaparlarsa 2014'te yaşadığımızı yine yaşarız.
Siyasi iktidarın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bu sürdürülemez. Hem ekonomik olarak hem de siyaseten sürdürülemez. En kısa zamanda bir dost olarak söylüyorum iktidar sahiplerine, vaktiyle beraber olduğumuz bu insanlara en kısa zamanda ya Hükümet etme biçimlerinizi değiştirin ya bu işi bırakın.
Ekonomi iyi gidiyor mu?
Ekonomi iyi gitmiyor. Ekonomik göstergeler bozuk. Ekonomi dediğiniz insan demektir. Bir takım veriler açıklanıyor, ekonomik rakamlar ona bakmayın.
Yüzde 11 milli gelir artmış demek Birleşmiş Milletlere üye ülkeler içerisinde ekonomisi en fazla büyüyen ülke bizim ülkemiz demektir. O zaman ben asgari ücretliye soruyorum, senin gelirin dünyanın en fazla gelir artışı sağlayan ülkede yaşayan insanınkinden daha fazla mı arttı. Çiftçiye, esnafa soruyorum; dünyanın en fazla gelir artışı sağlayan çiftçisi esnafı sen misin? Böyle bir şey yok ki. Madem yüzde 11 milli gelirde artış var, enflasyon da yüzde 12'dir. Asgari ücrette en az yüzde 23'lük artış yapması lazım. Yaptı mı? Asgari ücreti 2 bin TL olarak belirleyebiliyor musun?
'BEN BIRAKIRKEN DOLAR 1.1 TL'YDİ'
Eski AKP'lierden eleştiriler geldi. Örneğin Abdullah Gül'ün çıkışını nasıl karşıladınız?