Brüksel’de meydana gelen terör olayları, Avrupa Birliği’nin göçmenlere ve Suriyeli sığınmacılara yönelik poltikasını değiştirir mi? Bu trajik olaylar Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan ve 20 Mart’ta yürürlüğe giren göçmen ve mültecilerle ilgili anlaşmanın uygulanmasını etkiler mi?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan şu değerlendirmelerde bulundu.
"Ben açıkçası Brüksel’de meydana gelen terör olaylarının Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan mülteci anlaşmasını etkileyebileceğini düşünüyorum. Çünkü korku iklimi hakim şu anda, yani Avrupa Birliği ülkelerinde de, Türkiye’de de bir korku iklimi var. Tabi bunlardan önce şunu belirtmek istiyorum. Bütün bu saldırıları kınıyorum ve bu saldırılarda yaşamını yitiren insanları da anmak istiyorum. Şimdi bakın, Avrupa Birliği’nin ulaştığı bir asgari demokrasi seviyesi var. Dolayısıyla o ülkelerde yaşayan insanlar daha fazla mülteci istemeyeceklerdir. Çünkü bu saldırılar onları tedirgin ediyor. Dolayısıyla böyle bir iklim oluşacaktır.
Çünkü bakın Anayasal vatandaşlık dahi özellikle yargı alanında atılması gereken reform adımları dahil birçok temel değişiklik yapılması lazım Türkiye’de. Ama Türkiye şu anda kendi içinde bir savaş yaşıyor. Yani şu anda Türkiye’nin güneydoğusunda bir savaş var, kentler abluka altında. Bakın şu anda, şu konuştuğum dakikalarda Hakkari Yüksekova’da, Mardin Nusaybin’de, Şırnak il merkezinde çatışmalar yaşanıyor. Ve yine Türkiye içerisinde ciddi bir Kürt göçü var. Şimdi Kürt göçünün olduğu bir yerde Avrupa Birliği Türkiye’ye vize muafiyeti hakkı tanımaz. Çünkü Türkiye’de Kürt sorunu çözülmediği sürece Türk vatandaşlarının Avrupa’ya vizesiz gitmesi hayal gibi bir şey. Çünkü milyonlarca insan Avrupa’ya gitmek isteyecektir.
Elbetteki özellikle radikal cihatçı dinci örgütler, dinci çete yapılanmaları Brüksel’de gerçekleştirdikleri gibi bu saldırıları sürdürdüğü sürece korkarım ki, Avrupalıların, özellikle müslümanlara karşı olan tutumunda olumsuz gelişmeler yaşanacaktır, ayrımcılık artabilecektir. Bunlar müslümanlar bakımından elbette ki kabul edilebilir hususlar değildir."