BBA General Subjects dergisine konuşan MGU Biyoloji Fakültesi Prof. Dr. Boris Jivotovskiy, "Otofajinin, besinlerin kısmen kısıtlanmasından kaynaklandığı biliniyor. Bunun arkasında nelerin durduğu sorusu bizim ilgimizi çekti. İşte bu olgunun mekanizmasını araştırdık" dedi.
Jivotovskiy ve meslektaşları birkaç yıldır, hücresel açlığın kanserin davranışı üzerindeki etkisini araştırıyor ve bu tür etkileri, sinyal molekülleri ve çeşitli gen terapileri yardımıyla nasıl elde edebileceklerini anlamaya çalışıyor.
Biyologların dikkatini, kendini yok etme sisteminden sorumlu Mcl-1 geni ile aynı adı taşıyan protein çekti. Tüm sağlıklı ve birçok kanser hücrelerinde bulunan bu sistem, bir kısmı hücreyi apoptozu (hücre intiharı süreci) tetiklemesine neden olan onlarca protein moleküllerinden oluşuyor. Protein moleküllerinin bir kısmı da aksine apoptuzu bastırıyor.
Sağlıklı hücrelerde ‘ölüm proteinleri' ile Mcl-1 ve diğer benzer moleküller arasında denge korunuyor. Ama kanser oluşunca bu denge Mcl-1 lehine kayıyor, bu yüzden tümör hücreleri, genelde intihara zorlayan çok büyük DNA hasarlarına rağmen ölmüyor.
Benzer etkinin, Mcl-1'in ‘montaj talimatını' içeren moleküllerin ‘okunmasını' engelleyen çeşitli kimyasal ilaçların yardımı ile elde edilebileceği kaydedildi. Son yıllarda bu türden birkaç madde üretildi. Bir kısmı, örneğin ABT-293 maddesi, ABD'deki düzenleyici kurumların denetiminden geçti.