Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de Orman Bakanlığı toplu açılış töreninde konuştu:
'HABERİN VAR MI KILIÇDAROĞLU? EY KILIÇDAROĞLU, DUY DUY, KULAĞIN VAR DUYMAZSIN, GÖZÜN VAR GÖRMEZSİN'
Ülkemizde daha önce hiç olmayan hızlı tren hatlarımızın uzunluğu şimdi bin 213 kilometreyi buldu. Haberin var mı Kılıçdaroğlu? Yakında yeni hatlarla daha da uzayacak. Mevcut 26 havaalanımızın üzerine her biri gayet modern bir şekilde inşa edilmiş 29 havaalanı daha ilave ettik. Marmaray gibi, Avrasya Tüneli gibi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi, Osmangazi Köprüsü gibi, Ilgaz Tüneli gibi, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı gibi dev projelere biz imza attık ve hayata geçirdik. Haberin var mı Kılıçdaroğlu? İstanbul'un yeni havalimanı başta olmak üzere pek çok önemli proje şu anda devam ediyor. Yeni havalimanın inşallah önümüzdeki yılın sonuna ilk etabı bitecek ve yılda 90 milyon yolcu kapasitesiyle hizmete girecek.
Ekonomide, buraya iyi dikkat et, sen bundan da anlamazsın, senin vergici olman filan beni pek ilgilendirmiyor… Ekonomide biz geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye olan borcu 23.5 milyar dolardı. 2013, Türkiye'nin IMF'ye borcu yok. Kılıçdaroğlu, bundan haberin var mı? Biz bir daha IMF'den borç almadık. Göreve geldiğimiz Merkez Bankasında döviz ve altın olarak sadece 28 milyar dolar rezervimiz vardı. Bunu 136 milyar dolara kadar çıkardık. Şu anda 117-120 milyar dolar arasında seyrediyor. Ey Kılıçdaroğlu, duy duy. Kulağın var duymazsın, gözün var görmezsin, ağzın, dilin var hakkı hakikati konuşamazsın.
'O KAĞITLARIN NE OLDUĞUNU BİR KENDİSİ BİR DE ONLARI BU ZATIN ELİNE TUTUŞTURANLAR BİLİYOR'
(CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan'ın ailesinin Man Adası'ndaki bir şirkete milyonlarca dolar gönderdiğine ilişkin açıklamasına dair) Bu zat 'Cumhurbaşkanı ve ailesi yurtdışındaki hesaplara milyonlarca dolar para gönderdi' diye iddia ortaya attı. Dün çıktı 'Yurtdışındaki bir şirkete bu kişi bu kadar para gönderdi' diye sözler söyledi, 'İşte dekontları bunlar' dedi. Dekont dediği kağıtları ne gazetecilere ne adli makamlara vermedi. Avukatlar "Bunu ilgili savcılığa veriniz, medyaya veriniz" dedi. O kağıtların ne olduğunu şimdilik bir kendisi bir de onları bu zatın eline tutuşturanlar biliyor. Aynı zatın elinde belge olmadan ilk yalan söyleyişi iftira atışı değil. Bir ara şahsımla alakalı İsviçre'de hesaplarım olduğunu söyleyip durdu, belge gösteremedi, rezil kepaze oldu. Dedim ki "İspat et, bu görevi bırakacağım, başbakanlıktan çekileceğim."
'MADEM BELGELERİN VAR, SAVCILIKLA PAYLAŞ'
- İspat et, ispat ettiğin anda siyaseti, cumhurbaşkanlığını bırakacağım ama sen de bu milletin başına bela olmaktan çekil. Aynı çağrıyı tekrarlıyorum. Madem belgelerin elinde olduğunu söylüyorsun, kürsüden sallamayı bırak. Milletimizle ve ilgili mercilerle paylaş. Git savcılığa teslim et. Bugüne kadar o kürsüden salladığın her kağıt ya yalan ya yanlış çıktı. Bizim için önemli olan şahsımıza ve ailemize yapılan saldırının cevapsız kalmamasıdır. İsimlerin çoğu 30-40 yıldır önemli işler yapmış iş adamlarıdır. Tayyip Erdoğan belediye başkanı değilken de bu insanlar işlerle uğraşıyordu.
'BAYKAL'I DA SIKINTIYA SOKTU'
(Eski CHP lideri Deniz) Baykal'ı da sıkıntıya soktu, "Ben siyasete girmeyeceğim" dedi, siyasete girdi. Ertesi gün "Baykal'ın kasetini gördüm "diye bir şeyler geveledi. Millet buna 'çarkçı Kemal' diyor.
'SIKIYORSA GEL BAK BAKALIM NASIL BİR ALTINDAN KLOZET VAR'
- Cumhurbaşkanlığı Külliyesi için ilk hizmete girdiğinde bu eseri karalamak için altın klozet iddialarına kadar aylarca diline pelesenk etmişti. Özür dilemeyi aklında bile geçirmedi. Böyle vicdansızlık olur mu? Sıkıyorsa gel bak bakalım nasıl bir altından klozet var.
'ABD'DE KURULAN KUMPASIN BİZZAT İÇİNDELER'
Şimdi Amerika'da FETÖ'cü milletvekillerinin hangi partiden olduğu ortaya çıkıyor, CHP'nin FETÖ'cü milletvekilleri. Bunun adı siyaset, muhalefet olamaz. Bunun adı ana muhalefet değil ana hıyanettir. ABD’de kurulan kumpasın bizzat içindeler. Bunun adı, daha ileri gitmeyeyim.
'İNSAN MİNDERE ÇIKTIĞI ZAMAN ELİNE GELEBİLECEK BİR RAKİP GÖRMEK İSTİYOR'
Türkiye gibi bir ülkenin ana muhalefet partisini bu hale getirmenin kimsenin hakkı yok. Aslında ana muhalefetin içinde debelendiği bu sefil durum işimize geliyor ama ülkemiz için üzülüyoruz. İnsan mindere çıktığı zaman eline gelebilecek, dengi sayılabilecek bir rakip görmek istiyor. Karşınızda bir karikatür tipli birini buluyorsunuz.
'KAFAYI SURİYELİLERE HARCANAN PARAYA TAKMIŞ'
Kafayı neye takmış? Suriyelilere harcanan paraya takmış. Madem o kadar merak ediyor, biz de söyleyelim. Türkiye, Suriyeliler için AFAD eliyle 2.3 milyar dolar, belediye hizmetleri olarak 6 milyar dolar, sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla 1.2 milyar dolar harcama yapmıştır. Bunun dışında sınırlarımız içinde ve dışında verilen eğitim ve sağlık hizmetleri ki bunlar sınırsız olmuştur. Bunun dışında verilen hizmetler için görevlendirilen personelin şüphesiz ki maliyeti vardır, kamu düzeni ve güvenliği için yapılan işlerin maliyeti vardır, amortisman ve diğer maliyetler vardır.
Suriyelilere sadece kamu kuruluşları, belirli sivil toplum örgütleri yardım etmiyor, asıl büyük yardımı milletimiz yapıyor. Kayıtlara girmemiş olan gönüllü kişiler ve kuruluşlar yapıyor. Tüm bunları topladığımızda karşımıza uluslararası standartlara göre yapılmış yaklaşık 30 milyar dolarlık bir meblağ çıkıyor. Bu rakamların hepsi de AFAD, Maliye Bakanlığı, TÜİK gibi kurumlarımızın hesaplama yöntemleriyle ortaya çıkmaktadır, yani öyle kafadan atılmıyor.
'MUSTAFA GÜNDOĞAN HİÇBİR ZAMAN ÖZEL KALEM MÜDÜRÜM OLMADI'
- Eski özel kalem müdürüm diye ifade ettiği o şahıs benim özel kalem müdürüm hiçbir zaman olmadı. Zerre kadar sende şahsiyet varsa Mustafa Gündoğan ne zaman özel kalem müdürlüğü yaptı, ispat et.
Aslında ticaretle uğraşan birisi yurtiçinde de yurtdışında da şirket kurar, satar, para havale eder, alır. Bu 5 isim asla o zikrettiği şirkete veya yere para göndermiş de değil. Tam aksine mevcut şirketleri satlamaları sebebiyle onlara para geldi. İddia edildiği gibi yurt dışına giden tek kuruş yok, bu zatın söylediği yalan. Yüzü kızaracak mı bilmiyorum, kendisinde manda derisi gibi yüz var.
Burada ismi geçen kardeşlerim, eniştem, dünürüm ve diğerleri, üst düzeyden zaten davalarını açacaklar ve hukuki olarak bu işin mücadelesini verip yakasından bu adamın düşmeyecekler.
'HAKİKATLER GÜN GİBİ ORTADA'
- Hakikatler gün gibi ortada. Ticaretle uğraşmak, kendisi kazanırken ülkesine de kazandırmak asla utanılacak şey değildir. Asıl utanılması gereken, böyle bir geçmişe sahip olmasına rağmen, yalanla sahtekarlıkla insanları itham etmektir.
'MİLLETİMİN VAKTİNİ BÖYLE BİR KONUYLA ALDIĞIM İÇİN HAKKINIZI HELAL ETMENİZİ İSTİYORUM'
Bizim de milletimizin de eli her zaman bu zatın yakasında olacaktır. Şu anda beş kişilik, ismi geçen beş kişi (Mustafa Erdoğan, Ziya İlgen, Mustafa Gündoğan, Osman Ketenci, Ahmet Burak Erdoğan) beş arkadaşımız onlar en üst düzeyden zaten davalarını açacaklar ve hukuki olarak bu işin mücadelesini verip yakasından bu adamın düşmeyecekler. Yargıda bu hak aranacaktır.
'BEN DE AYRICA DAVA AÇACAĞIM'
- Ve ben de ayrıca tekrar buna yeniden bir dava açacağım. Ben de hukukta hakkımızı yeniden aramanın peşinde olacağım. Sizlerin ve milletimin vaktini böyle bir konuyla ve zatla aldığım için haklarınızı helal etmenizi istiyorum.
