Erken seçim de gündeme gelirken, bunun AfD'ye yarayacağı düşünülüyor. Dikkatler Merkel ile Sosyal Demokratlar'ın yeniden ‘büyük koalisyona' girişmesinde.
Almanya'da koalisyon görüşmeleri ve yaşanan krizi Birgün gazetesi yazarı İbrahim Varlı ile konuştuk:
‘GÖÇMENLER MESELESİ BELİRLEYİCİ'
"Alman medyasına baktığımızda Merkel'in henüz tam bir darbe yemediğini görüyoruz. Bundan sonraki politikaları gidişatı belirleyecek. Türkiye'den baktığımızda Almanya'da yaşanılan sorunlar çok küçük gibi gözükebilir ama bu tarz durumlar Almanya gibi ülkelerde büyük krizlere yol açabiliyor. Koalisyon kurulamadı ve en büyük belirleyici konulardan birisi de göçmenler ile sığınmacılar meselesiydi."
‘ERKEN SEÇİM ALMAN AŞIRI SAĞCILARA YARAR'
"Merkel açısından sorun olan nokta da bu. Merkel, mülteciler konusunda vereceği herhangi bir esnekliğin herhangi bir tavizin geriden gelen aşırı sağcılara yarayacağını biliyor. Bu durum Alman siyasetini korkutuyor. Çünkü Alman sağcıları yani neo-Naziler, İkinci Dünya Savaşından bu yana ilk kez meclise girdiler. Herkesin çok şaşkın olduğu bir durum söz konusu. Şu anda Alman Parlamentosunda ilk kez 6 partili bir siyasi durum söz konusu ve bununda şaşkınlığı bulunuyor. Şimdi verilecek her tavizin AFD'ye yani aşırı sağcılara yarayacağı ve bunun AFD'yi daha da büyüteceğinin farkındalar. Çünkü Almanya mülteciler konusunda en büyük yükü ve sorumluluğu taşıyan ülkelerden birisidir. Son iki yılda bir milyondan fazla Suriyeli mülteci aldılar. Bunları ülkenin dört bir tarafına yaydılar, dağıttılar ve bu mülteci akını her gün binleri bulan bir şekilde devam ediyor ve bu durum Almanya kamuoyunda ciddi bir korku ve endişe kaynağı yaratıyor."
‘ALMAN BURJUVAZİSİ AVRUPA'YI YUTTU'
"Aslında Almanya bu durumdan ekonomik olarak çok da etkilenmiş değil. Hatta bu işlerine yarıyor. Göçmenleri işgücü olarak kullanıyorlar. Almanya'da bugün nüfus azalıyor bu duruma karşı her yere belli oranlarda mülteci alınması gerektiğini kendileri de söylüyor. Kapitalizmin yapısal krizinden etkilenmeyen tek ülke Almanya oldu. Bundan güçlenerek çıktılar. ABD, Rusya gibi ülkeler bile etkilendi fakat Almanya 2008'den bu yana devam eden krizden güçlü bir şekilde çıktı. Alman burjuvazisi bütün Avrupa'yı yuttu. Yunanistan'ın her köşesini satın aldı. İtalya'da, İspanya'da Portekiz'de verdikleri kredileri misliyle geri aldılar. O ülkeleri tabiri caizse ekonomik anlamda sömürge ülke haline getirdiler."
‘ALMANYA DİKEN ÜSTÜNDE'
"Yani mülteci sorunu ekonomik olarak etkilemese bile politik ve kültürel olarak ciddi bir geri dönüşü sağlıyor. Çünkü mültecilerin neden olduklarını düşündükleri güvenlik sorunu, uyum sorunu, entegrasyon sorunu gibi konular Merkel'in elini kolunu bağlıyor. Yakın dönemde Berlin'de özellikle IŞİD'in birkaç saldırısı oldu. Bu saldırılardan sonra Almanya diken üstünde. Bu diken üstünde olma halini Almanya'yı ziyaretlerimizde gördük. Her an bir 'kara kafalı' dedikleri Asyalı, Ortadoğulu kim nerde ne saldırıda bulunacak gibi bir bekleyiş var. Hepsi arkalarını gözlüyor korkuyorlar. Her an bir saldırı olabilir endişesi, sadece Almanya için olmamakla birlikte Almanya'da da baskın bir şekilde yaşanmaya başladı."
‘KOALİSYON KRİZİ VE GÖÇMEN AKINI AŞIRI SAĞ AFD'YE YARIYOR'
"Normalde Merkel, göçmen politikalarında daha katı davranabilirdi ama aşağıdan-geriden gelen ırkçı sağcı parti AFD'nin yani Almanya için Alternatif Partisinin varlığı dolayısıyla, Merkel bu konularda çok fazla kıpırdayamadı. Çünkü atacağı her adım kendisine dezavantaj sağlayacak bir oy kaybı olarak dönecek. Zaten eğer Almanya'da hükümet krizinden dolayı erken seçime girilirse AFD'de muhtemelen ikinci parti olarak meclise girebilir. Çünkü bu koalisyon krizi ve artan göçmen akını AFD'ye çok yarıyor. Bu durumu muazzam bir şekilde kullanıyorlar. Zaten şu an ellerini ovuşturmuş durumdalar, erken seçime gidilmesini istiyorlar. Bizzat parti liderlerinin 'bu işten biz faydalı çıkacağız, oylarımız artacak' şeklinde bir ifadesi var."
‘SPD'YE KOALİSYONA GİRMESİ YÖNÜNDE BÜYÜK BASKI VAR'
"Alman sermayesi ile burjuvazisi erken seçime gidilmemesi için ve azınlık hükümeti kurulmaması için bastırıyor. Alman Sermayesinin istediği son 4 yıldır olduğu gibi yani sosyal demokratlarla, Hristiyan demokratların oluşturacağı bir büyük koalisyon. Bugün Alman sermayesi onların TÜSİAD'ı olarak değerlendirebileceğimiz Alman sermayesinin sözcüsü bir kişi 'Biz azınlık hükümeti istemiyoruz, erken seçime gidilmesini istemiyoruz, büyük koalisyon istiyoruz' diye bir açıklama yaptı. Bu konuda Cumhurbaşkanı Steinmeier de girişimlerini hızlandırdı. Onun üzerinden zorluyorlar çünkü Steinmeier sosyal demokrat yani SPD kökenli bir siyasetçi. Sosyal demokratlarda koalisyona biraz mesafeli olduğu için Steinmeier, Martin Schulz ve SPD içindeki diğer aktörler üzerinde etkisini kullanmaya çalışıyor. Etkili olmaya da başladı diyebiliriz. Dün SPD lideri Martin Schulz ve Cumhurbaşkanı Steinmeier çok uzun bir görüşme yaptılar. Sonrasında SPD ileri gelenleri kendi içerisinde görüştü ve bu görüşmeden koalisyona yeşil ışık yakan bir takım mesajlar ortaya çıktı. Bu mesajlar koalisyona kesinlikle kapalı değiliz, görüşmelere açığız, masaya oturabiliriz şeklinde oldu. Oysa seçimden sonra SPD lideri Martin Schulz kesin bir şekilde biz koalisyon yapmayacaklarını söyleyip, koalisyonun kendilerini erittiğini söylemişti. Geçtiğimiz seçimde SPD'nin oylarında büyük kayıp vardı. Bu büyük koalisyon. Hristiyan Demokratlar ile SPD'nin koalisyon yapması, AKP ile CHP'nin koalisyon yapması gibi bir şey. Orada hep muhafazakârlar yani ‘Merkelgiller' baş ortak olduğu için, hani olası bir AKP-CHP koalisyonunda CHP ne kadar etkili olabilirse SPD'de Almanya'da o kadar etkili oluyor. SPD Dışişleri bakanlığı ile yetiniyor zaten onu da Merkel'in çizdiği sınırlar içerisinde yapabiliyorlar. SPD bu koalisyondan zararlı çıktığını biliyor ve buna son vermek istiyor. Ama SPD içerisinde de iki kanat var. Liberal sol kanat ve daha sağcı kanat. SPD'nin sağ kanadı koalisyonu istiyor. Bugünkü Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'de bu kanadın başını çekiyor. 2013'te koalisyonu kuran da o dönem parti başkanı olan Sigmar Gabriel'di. Ama Martin Schulz ve partideki daha sol kanat 'koalisyona girmeyelim' diyorlar. Erken seçimse erken seçim, zaten bundan daha kötü sonuç alamayız diyorlar. Ya da Merkel gitsin Yeşillerle veya liberallerle azınlık hükümeti kursun ama bizden uzak dursun şeklinde bir söylem geliştiriyorlar. Ama şimdiki durumda Cumhurbaşkanı Steinmeier, büyük sermaye kesimleri ve medya SPD'ye koalisyon kurması yönünde baskı yapıyorlar. SPD'ye yapılan bu baskı medyada tarihsel sorumluluktan kaçamazsın şeklinde, 'önce memleket' tarzında gelişiyor. 'Önce parti mi memleket mi' şeklinde Alman gazetelerinde yorumlar çıkıyor. Sağ dünyanın kafası 'önce vatan' diyerek her yerde aynı çalışıyor. Çifte bir kıskaç var ve bunun muhtemelen bir sonucu olacak."
‘HRİSTİYAN DEMOKRATLAR VE SPD BAŞARISIZ OLURSA ASIL KRİZ O ZAMAN'
"Asıl krizin koalisyon kurulamayıp erken seçimlere gidildiğinde iki partinin de (Hristiyan Demokratlar ve SPD) daha başarısız sonuç alıp koalisyon kuramayacak duruma gelmeleriyle olacağı biliniyor. Hakikaten aradan aşırı sağcılar (AFD) sıyrılabilir. Birinci parti olmasa da yüzde 15-20lere yani SPD'nin üzerine geçip %30'ları zorlayabilir. Bu da Almanya tarihinde görülmemiş bir durum olur. Bu tarz şeyler Almanya için büyük heyecanlar demek. Başka ülkelerde böyle geçişkenlikler olabilir ama Almanya istikrarlı belli bir düzende giden bir ülke. Bir de Almanya dışarıdan bakıldığında farklı gözüküyor olabilir ama hep koalisyonlar hükümetiydi. Yıllarca Helmut Kohl döneminde liberallerle koalisyon yapıldı. Sonra sosyal demokratlar hep yeşillerle yaptılar. Sonra Merkel 4 dönemdir hep birileriyle yeşiller ya da sosyal demokratlarla yaptı. Şimdi tekrardan liberaller ve yeşillerle yapmak istendi ama masa bir şekilde tıkandı."
‘JAMAİKA KOALİSYONUNUN ENGELLERİNDEN BİRİSİ DE TÜRKİYE BAŞLIĞI'
"Jamaika koalisyonu 4 temel sorun yüzünden dağıldı. Bunlardan birisi diğer maddeler kadar etkili olmasa da Türkiye'nin AB müzakereleri konusu koalisyon görüşmelerinin ana maddelerinden birisiydi. Orada artık Merkel ve Hristiyan Demokrat Partisi Türkiye ile müzakerelerin artık sonlandırılmasını istiyorlar. Yeşiller ise burada daha farklı yaklaşıyordu ve bu anlaşmazlığın nedenlerinden bir tanesiydi."
‘MISIR'DA GERÇEKLEŞEN TARZDA KATLİAMLARA DAHA SIK RASTLAYACAĞIZ GİBİ GÖRÜNÜYOR'
"Irak ve Suriye coğrafyasında IŞİD askeri olarak yenilmiş olsa da bu IŞİD ve onun gibi radikal selefi örgütlerin bittiği anlamına gelmiyor. Tehlike olmaya devam edecekleri gerçeği, bizim için de, bölge ülkeleri için de, Avrupa ve dünya ülkeleri için de geçerlidir. Mısır'da geçtiğimiz günlerde gerçekleşen katliama benzer olaylara önümüzdeki günlerde daha sık rastlayacağız gibi görünüyor. Bu sorunu bölge halklarına ve insanlığın başına açan aktörlerin buna dair hiçbir çözümleri de yok. Bu belanın çözülmesi konusunda fazla irade gösterdiklerini söylemek de mümkün değil. Her şey oluruna bırakılmış durumda. Biz her katliam döneminde bunları yeniden hatırlamak durumunda kalacağız."