'ESAD'IN AĞIRLANMASI ABD'YE DE DOLAYLI BİR MESAJ'
Soçi'nin siyasi geçiş sürecinin başladığı bir dönemde kritik bir kavşak olduğu yorumunu yapan Gürcan, Suriye Devlet Başkanı Esad'ın zirve öncesi Soçi'de yakın bir ilgiyle karşılanmasının gelecek süreç açısından ABD'ye bir mesaj niteliği taşıdığı görüşünde:
"Soçi'den tam bir mutabakatın çıktığını söylemek güç olur. Fakat özellikle IŞİD sonrası Suriye'de siyasi geçiş sürecinin başladığı bir dönemde Soçi kritik bir kavşak noktası oldu. Burada sembolik olarak önemli gelişmeler oldu. Öncelikli olarak bu kritik zirveden önce Suriye Devlet Başkanı Esad'ın Putin tarafından Soçi'de misafir edilerek, çok yakın bir ilgiyle karşılanması bu açıdan önemli bir adımdı. Uluslararası ortamda böyle kritik bir toplantıda Esad'ın yıllar sonra ilk kez gün yüzüne çıktığı gördük ve bu aslında bir yandan da Rusya'nın mesajı olmuş oldu. Suriye'de gelişen sürecin Esad'la mı yoksa Esad'sız mı olacağı çok tartışılıyordu. Bu ziyaret ile beraber en azından bir süre daha Esad ile beraber gidilmesini yönünde Rusya'nın ABD'ye dolaylı bir mesaj verdiğini algılayabiliriz."
'GÖRÜŞMELERDE CENEVREDEN DAHA TUTARLI SONUÇ ÇIKTI, ABD GÖRMEZLİKTEN GELDİ'
Soçi'den Cenevre sürecine kıyasla daha tutarlı sonuçların çıktığını belirten Gürcan'a göre bu çaba zirveye dair pek fazla yorum yapmayan ABD tarafından da desteklenmeli:
"Soçi'deki görüşme artık Suriye'de silahlı çatışmaların bitmesi ve sorunların masa başında müzakere ile çözülmesi yönünde sembolik önemi olan olumlu bir görüşme oldu. Bu görüşmelerde ortaya Cenevre'den daha tutarlı bir sonuç çıktı. Bu nedenle Rusya, İran ve Türkiye'nin silahlı şiddetin bitmesini yönünde gösterdiği çaba ABD tarafından desteklenmelidir. Bu konuyla alakalı ABD kaynaklarına baktığımızda görmezlikten gelme ve yorum yapmama olduğunu, ilgi göstermede düşük bir profil sergilendiğini görüyoruz. Belli ki ABD'de bir bekleyiş var."
'RUSYA, PYD'Yİ ŞAM'A İTTİRİP ONUNLA ANLAŞMIŞ BİR AKTÖR OLARAK MASAYA OTURTMAK İSTİYOR'
"Soçi'de en önemli konulardan biri olan PYD konusunda herhangi bir uzlaşma sağlanamadı. Burada 'Suriye Halkları Kongresi' bir 'Diyalog kongresi' haline geldi. Bu konuda Rusya, Türkiye'nin PYD konusundaki çekincesini de dikkate alarak bir orta yol bulmaya çalışıyor. Bu orta yol nasıl bir şey olabilir? Bunun işaretlerini yavaş yavaş görüyoruz. Rusya'nın bu konuda PYD'yi 'Diyalog Kongresi'nde ayrı bir aktör olarak oturtmak yerine onu biraz daha Şam'a doğru ittirip, onun gölgesi altında ve Esad ile anlaşmaya varmış bir aktör olarak masaya getirme gibi bir stratejisi olduğunu değerlendiriyorum. Rusya bu sayede hem Suriye Kürtleri ile Şam arasında çevre-merkez ilişkisinde önceden arabulucu rol oynayan ABD'den rol kapmış olacak hem de bu konuda temel aktör haline gelecek. IŞİD sonrası dönemde siyasi geçiş sürecinde en önemli husus Suriye anayasası ve nasıl bir merkez-çevre ilişkisinin tanımlanacağı konusudur. Bu noktada Esad ile PYD arasında kritik görüşmelerin gerçekleştirilmesinde Rusya arabulucu rolünü üstlenerek ABD'den rol kapıyor ve Ankara'nın bu konudaki çekincesini de bir anlamda gidermiş oluyor. Önümüzdeki dönemde beklenilen şey PYD'nin daha düşük bir profille Esad yönetiminin gölgesi altında ayrı bir aktör olarak olmasa da bir şekilde bu görüşmelere dahil edilmesidir. Rusya'nın da arabulucuğu ve zorlamasıyla ABD'nin de bu hususu görmemezlikten gelmesini bekliyorum. Suriye'deki Kürt sorununun Ankara'nın net tavrı ve direnci sayesinde Moskova-Şam ilişkileri ve bu aktörlerin PYD ile geliştireceği pratikler üzerinden çözüleceğini düşünüyorum."
'RUSYA, FIRAT'IN BATISINDAKİ ÜÇ AKTÖRLE DE İLİŞKİYİ SICAK TUTTU'
"Şu anki durumda PYD'yi kırmadan ve ABD'nin kucağına tamamen itmeden, Türkiye'yi de masadan kaybetmeden bir çözüm isteniyor. Fırat'ın doğusunda ABD üç senedir bir koltuğa üç karpuzu sığdıramadı. Sığdıramadığı güçler kimlerdi? Türkiye'yi, PYD'yi ve Esad'ı bir koltuğa sığdıramadı. Ama Fırat batısında bir koltuğa üç karpuzu sığdırmayı yani aynı anda Esad, PYD ve Ankara ile ilişkilerini sıcak tutmayı ve onları masada tutmayı Rusya başardı. Fakat bu konuda bundan sonra daha zorlu bir süreç bekleniyor. Fakat 'günün sonunda', IŞİD sonrası dönemde PYD ile Ankara'nın arasındaki ilişkinin niteliği yeni Suriye'yi tanımlayacak. Bu ilişkilerde de temel faktör ABD ile Rusya olacak. ABD ile Rusya arasındaki sistemsel düzeydeki rekabet ortada. Bu rekabet özellikle şu an Ortadoğu'da artmış durumdadır. ABD bölgeye girmek istediği için değil bölgeden çekildiği için ve bundan dolayı ABD'nin bölgede gücü azaldığı için ABD açısından böyle olaylar gerçekleşiyor. ABD yeni bir vizyonla yeni bir Ortadoğu stratejisiyle bölgeye yönelirse —benim kişisel korkum budur- Türkiye'nin özelde Suriyeli Kürtler ile olan ilişkisinin genelde de bölgesel anlamda Türkiye ve Kürtler arasındaki ilişkinin ABD ile Rusya arasında sistem düzeyinde bir güç 'ilişkisinin' araçları haline gelmemesi gerekiyor. Böyle olursa iş daha karmaşıklaşır, daha çözülmez hale gelir."
'ABD'NİN SURİYELİ KÜRTLERLE İLİŞKİSİNDE SİYASİ VİZYON HENÜZ YOK'
ABD'nin, Suriyeli Kürtlerle savunma odaklı bürokratlarla daha çok taktik düzeyde, askeri bir ilişki kurduğunu, diplomasi kesiminden ilişki geliştiremediğine dikkat çeken Gürcan'a göre, Washington bu ilişkide siyasi bir vizyona sahip değil:
"ABD ve Rusya'nın Suriye Kürtleriyle daha doğrusu PKK bağlantılı YPG ile askeri güç olarak sahada, PYD ile siyasi güç olarak diplomatik masada kurduğu ilişkiyi birbiriyle kıyaslarsak, ABD'nin ilişkisinin daha taktik düzeyde, daha IŞİD'la mücadele kapsamında sınırlı ve askeri nitelik taşıdığı görülüyor. Mesela Suriye'de Sunni muhaliflerle CİA eğit-donat programları ile ilişki kurarken, Suriye Kürtleri ve YPG ile doğrudan Pentagon ilişki kurardı. ABD'nin bürokratik gerçekliğinde, Pentagon ilişkilerinde mevzulara daha derin ve daha köklü bakar. Ama ABD, Suriyeli Kürtlerle ilişkisinde bence askeri taktik düzey ilişki ve IŞİD'le mücadele ötesinde bir siyasi vizyona henüz sahip değil. Bu konuyla alakalı görüşmeler yok. Bu düşünceye nereden varıyoruz? Suriyeli Kürtlerle ilişkide olan ABD'li bürokratlara baktığımızda savunma-askeri odaklı kişiler olduklarını görüyoruz. Yani ABD Dışişlerinin, diplomasi kesimininin çok da fazla ilişki geliştiremediğini görüyoruz. Hatta ABD'nin sahada YPG ile ilişkisi çok iyi ama PYD ile ilişkisinin siyasi ve diplomatik düzeyde iyi olduğunu düşünmüyorum."
'RUSYA'NIN KÜRTLERE YAKLAŞIMI DAHA UZUN VADELİ BİR ŞEKİLDE SİYASİ ALANA YOĞUNLAŞIYOR'
"Ama Rusya, sahada askeri bir birliktelikten ziyade daha uzun vadeli bir stratejiyle, siyasi-diplomatik alana yoğunlaşıyor. Rusya, Suriyeli Kürtlerden 'nasıl bir anayasa istiyorsunuz?' gibi bir yaklaşımla anayasa taslağı istedi ve bence bu ABD'den önce yapılmış çok kritik bir adım. PYD'nin ABD'de bildiğimiz kadarıyla ofisi yok ama Moskova'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 3 defa söylemesine rağmen açık bir PYD ofisi var ve bu ofis şu an çok yoğun bir şekilde çalışıyor. Yani Rusya siyasi diplomatik düzeyde pazarlıklar açısından —sahadaki bazı gerçeklikler açısından her ne kadar ABD'ye bırakmış olsa da-, PYD'yi düşük profilde tutarak (bu da diplomatik açıdan bir başarıdır) kapalı kapılar arkasında çok ciddi müzakereler yürüttüğünü görüyoruz."
'KÜRTLER AÇISINDAN 150 YILLIK BÜYÜK BİR KAVŞAK NOKTASI'
Yaşanan sürecin Kürtler açısından da önemine ve Suriyeli Kürtlerin anayasal düzeyde nerede duracakları konusunda tartışılan konulara dikkat çeken Gürcan'a göre önümüzdeki günlerde Suriyeli Kürtlerin diplomasi alanında göstereceği tutum birçok konuda belirleyici olacak:
'ANKARA'YI SİYASİ MÜZAKERE SÜREÇLERİ AÇISINDAN ÇOK ZORLU GÜNLER BEKLİYOR'
Suriye'de yaşanan ve yaşanacak olan gerçekliğin Türkiye'nin yüzleşmesi gereken bir durum olduğuna vurgu yapan Gürcan'a göre Türkiye açısından sahada silahlı mücadele açısından işler kolaylaşırken siyasi müzakere süreçleri açısından Ankara'yı zor günler bekliyor:
"Suriye'deki bu gerçeklik gelecek senelerde Türkiye'nin yüzleşmesi gereken bir durum olabilir. Yani Suriye'de ne yaşanıyorsa biz önümüzdeki senelerde bununla yüzleşmek zorunda kalacağız. Tam da bu nedenle bence Türkiye bu akıntıyı dışarıdan seyretmek yerine, bu akıntının içerisine girip çatışma süreciniyle birlikte geçiş sürecini nasıl dönüştürürüm diye kafa yormalıdır. Bu süreci dönüştürmekle alakalı da bir kurgu ve senaryo varsa bu senaryonun mutlaka bir yerinde dönüştürürken de dönüşmek gerçeğini dikkate almak lazım. Yani aslında şu anda sahada silahlı mücadelede Türkiye için işler biraz daha kolaylaşırken, çoğu zaman kapalı kapılar ardında, diplomasi seviyesinde giden siyasi müzakere süreçleri açısından Ankara'yı çok zorlu günler bekliyor."
'TÜRKİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ FIRAT KALKANI CEBİ PARADOKSU'
Gürcan'a göre Türkiye, bir yandan Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı duyuyoruz diyerek diğer yandan Afrin'e genişleme iddiasında bir Fırat Kalkanı 'cebini' elinde tutarak bir paradoks içine girmiş oluyor:
"Soçi'de Genelkurmay Başkanlarının üçlü zirvesi de önemsecek bir mevzudur. Çünkü bu üçlü zirvede en önemli husus İdlib mevzusuydu. İdlib bölgesinde Tahran ile Ankara arasında genel itibariyle Halep bölgesi ve İdlib'in güney ve güney doğusu ile alakalı problemleri vardı. Tahmin ediyorum o problemler Soçi'de giderilmiş durumda. Neticede Ankara'nın paradoksu Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu söyleyip diğer yandan Cerablus, el-Bab, el-Rai üçgeninde batıya Afrin'e doğru genişleme iddiasında olan bir Fırat Kalkanı cebine sahip olmasıdır. Bu Fırat Kalkanı cebini 'günün sonunda' eğer mutlaka Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyorsanız bir şekilde bunu devretmek zorundasınız. İşte devir teslim meselesi Fırat'ın batısında patron olduğundan dolayı bence Rusya'nın arabuluculuğunda gerçekleşebilecek bir durum."
'RUSYA, AFRİN ÜZERİNDEN FIRAT'IN DOĞUSUNDAKİLERE MESAJ VERİYOR'
"Bence Rusya şöyle bir oyun kurguluyor: Fırat batısındaki patron Rusya, Esad'ı, Ankara'yı ve PKK bağlantılı PYD'yi aynı anda bir koltukta ve müzakere masasında tutabiliyor. Bunu nasıl yapıyor? Afrin konusunda, Rusya'nın Afrin'i rehin aldığı söylenebilir. Fıratın doğusunda PYD'nin ABD ile ilişkileri daha fazla geliştirmemesi, derinleştirmemesi için Ankara'nın Afrin'e harekat söylemini kullanılarak, Suriye Kürtlerinin iradesinin rehin tutulduğunu düşünüyorum. Yani Rusya, Afrin'i bu şekilde elinde tutuyor ve bu sayede Fırat'ın doğusundakilere 'Bakın ilişkileri derinleştirmeyin, Ankara ham yapar' tarzında bir mesaj veriyor."
'SINIRLI HAREKATA İZİN ÇIKSA DA BURALAR ESAD'A VERİLİR'
Rusya, Ankara'ya Afrin konusunda sınırlı bir harekat izni verse bile Ankara'nın bu harekat sonunda alacağı toprakları Esad'a devredeceğini söyleyen Gürcan, Rusya'nın Soçi'yi Fırat'ın batısındaki 'vidaları' biraz daha sıkmada iyi bir koz olarak kullandığını belirtti:
"İkinci husus olarak Rusya, Ankara'nın sürekli Afrin konusunda söylemini canlı tutması sayesinde de, yani Ankara'ya da bir koz vermiş oluyor. Bu koz neyin karşılığında veriliyor? Rusya, belki Afrin'in güneyinde yüzde 20'lik bir kesimi Ankara'ya yani Fırat Kalkanı batıya doğru genişletmesi şekilde izin verebilir. Ama Rusya bununla aynı anda Esad güçlerini de bu genişlemeye paralel ve senkronize bir şekilde kuzeye yanaştırarak Afrin'in yönetiminin günün sonunda Şam'a devredilmesiyle alakalı bir oyun hazırlığı içerisinde olabilir. Belki Afrin'in güneyinde yüzde 20'lik Tel Rıfat'ı ve Mınık havalimanını alacak ve Afrin'in güneyini kuşatacak şekilde Türkiye'ye çok istediği tam da iç siyasi tüketime yönelik çok arzuladığı askeri zaferi elde edilecek küçük bir operasyon penceresi açabilir. Fakat bunun hemen sonrasında biz Afrin'deki yönetimin olması gerektiği gibi Esad güçlerine devredildiğini haberlerini okuyabiliriz. Ama biz o askeri zaferle 'coşkusal gerçekliğimizi' yaşarken diğer haber de çok önemsiz bir ayrıntı olarak gündemimizden düşebilir. Burada temel ve hassas nokta Fırat batısında Rusya'nın bu oyunu oynayabilmesi için ABD'nin bir müddet daha etkisiz eleman olarak Fırat batısına müdahale etmemesi ve Ankara'nın Rusya'nın kendisine önerdiğinden fazlasını yapacak bir cürete, bir cesarete, "bir deliliğe" yönelmemesi lazım. Şu anda da Soçi'de bu durum sıkılandı. İran yanlısı Şii milisler de sıkılandı. Özellikle Hizbullah biraz daha kontrol dışı bir aktör olarak Halep civarında hareket ediyordu. Bunun başıbozukluğu da Soçi de sıkılandı. Ben aslında Soçi'yi Rusya'nın Fırat batısındaki vidaları biraz daha sıkmak için iyi bir koz olarak kullandığını ve bunu da başardığını düşünüyorum."
'ANKARA'YA RADİKAL UNSURLARIN AYRILMASINDA BÜYÜK BİR GÖREV BİÇİLİYOR'
"Radikal unsurlarının temizlenmesinden önce şöyle kritik bir sorunsal var: Radikal unsurlarla 'iyilerle', 'kötülerin' birbirinden ayrılması lazım. İşte bu 'iyilerle', 'kötülerin' birbirinden ayrılmasında bence Moskova, Ankara'ya büyük bir rol biçiyor. Yani Ankara'ya 'sen zaten bunların bir şekilde içindeydin, 2011'den bu yana olan süreci de iyi biliyorsun, haydi bunları bir ayır bakalım' deniliyor. Yani teröristlerle 'iyi niyetliler', 'ılımlılar', 'iyilerle' 'kötüler' birbirinden ayrılsın deniliyor. İşte Ankara'nın buradaki performansı da önemli. Şu ana kadar İdlib operasyonu çerçevesinde değerlendirdiğimde-İdlib içine henüz girilmedi- İdlib'in kuzeyinde ve güneyinde işler iyi gidiyormuş gibi duruyor ama günün sonunda Nusra etkisinde HTŞ şemşiyesi altındaki radikal grupların en radikalleri ne yaparlar belirsiz. Bunlara önerilen şey çok açık: Ya silahlarını bırakıp sivil hayata geçeceksin ya da tercihinin karşılığına katlanacaksın. Bu da bence ilerisi için zor bir süreç."
'ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA DA BU YAPILARI KONUŞACAĞIZ'
Gürcan son olarak Suriye ve Irak'taki selefi-cihatçı yapıların 2002'den bu yana yenildiklerini hissettiklerinde halk arasına girerek düşük yoğunluklu bir terör dalgası izleme yoluna girdiklerine işaret edip, önümüzdeki yıllarda da bu tarz yapıların konuşulmaya devam edileceğini ekledi:
"Ben kısa vadede büyük bir çatışma, IŞİD'inkine benzer kalkışma beklemiyorum. Bu yapılar da buharlaşacaklardır. Zaten Suriye ve Irak'taki silahlı selefi cihatçı yapıların en iyi bildiği şey 2002'den bu yana yenildiklerini hissettikleri anda hemen buharlaşmaları, halk içine çekilerek daha düşük yoğunluklu bir terör dalgası içinde ama kararlılıklarını da bozmayarak mücadeleye devam edebilmeleri olduğunu görüyoruz. Şu anda bu yapılarda tam da o refleksi görüyoruz. Yani ne yazık ki önümüzdeki 5-10 yılda Suriye, Suriye Kuzeyini, terörü, cihatçı yapıları, IŞİD benzeri yapıları konuşuyor olacağız."