Türkiye'nin ABD başta olmak üzere Batı ile sancılı ilişkilerinde yeni kriz NATO üzerinden yaşandı. İttifakın Norveç'te düzenlediği tatbikatın senayosunda Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın düşman liderler arasında gösterilmesi Ankara’nın sert tepkisine yol açtı. NATO iki ayrı olayın personel kaynaklı olduğunu belirterek özür diledi. Ancak Ankara yatışmış görünmezken, Türkiye’de NATO üyeliğinden çıkış tartışılmaya başlandı. Türkiye-NATO ilişkilerinin geleceğini Cumhuriyet Gazetesi yazarı, araştırmacı Orhan Bursalı ile konuştuk:
Orhan Bursalı, NATO'nun arasında zaten birçok sorun bulunan Türkiye ile ilişkilerine zarar verme pahasına, tatbikatında liderlik kademesini hedef seçmesinin bilerek yapmayacağı görüşünde. “Öncelikle NATO tatbikatında olanların alçakça olduğunu belirtmek gerekiyor. Kurumsal olarak NATO'nun böyle bir olayı tezgahlayarak zaten arasında bir sürü mevcut sorun olan Türkiye ile arasını daha da açacak bir şeye başvuracağını düşünmüyorum” diyen şu değerlendirmede bulundu:
“Medyaya baktığımız zaman NATO'nun Türkiye'yi dışlayacağını ve atacağını ileri süren görüşler var fakat Türkiye'nin atılmasında NATO için bir fayda görünmüyor. O yüzden bu atılma söylemi gerçekdışı bir söylemdir. Atmanın ve istememenin tersine Türkiye'nin kendi çıkarları doğrultusunda Rusya ile Ortadoğu'da kurmuş olduğu bir takım ittifaklar ve bunun ötesinde S-400 alma girişimleri, NATO'yu belli ölçülerde endişelendiren gelişmeler olarak kayda düşüldü. Yani bu ‘Türkiye'yi NATO'dan atmak istiyorlar, sonra da saldıracaklar ve parçalayacaklar’ düşüncesi şu aşamada görülen durum ve eldeki veriler açısından hiç anlamlı gözükmüyor ve bu düşünce tartışılmaya girmeye gerek olmayan bir düşüncedir.”
NATO tatbikatında yaşanılanların bilinçsizce, tesadüfen yapılmış ve sorumlu iki personelin atılmasıyla bitecek bir durum olmadığını söyleyen Bursalı, olayın askeri casusluk ihtimalinin dahil olmak ciddi bir şekilde araştırılması gerektiğini vurguladı:
“Bu olay NATO tatbikatında içeriden ya da dışarından birtakım ellerin Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı düşman olarak gösterip bunu tüm NATO'ya mal etme girişimi olabilir fakat bu durum hiçbir şekilde bilinçsizce ve tesadüfen yapılan bir şey değil. Burada birileri var, onların açığa çıkması gerekiyor. Olayda rolü olan iki kişiden bahsediliyor. Onlar bunları niçin yaptılar ve ilişkileri nelerdir? NATO'nun bunu ciddi bir şekilde araştırması gerekir. NATO, o personeli attık diyerek bu durumu geçiştiremez. Çünkü ortada çok büyük bir siyasi skandal var ve bu skandal NATO'nun müttefikleri arasındaki ilişkileri şapa oturtacak türden bir girişim. Onun için o personeli attık ve iş çözüldü demek olmaz, soruşturulmanın derinleştirilmesi lazım. NATO bunu yaparsa Türkiye ile ilişkilerine önem verir gözükebilir. Bu olayın askeri casusluk meselesi açısından bile araştırılması gerekiyor. Orada bir savunma tatbikatı yapılıyor ve birtakım eller bunu akamete uğratmak için çalışıyor. Başarılı bir tatbikat yapılmaya çalışılıyor bu müttefikler arası krize yol açan başarısızlıkla sonuçlanan bir sanal tatbikat dönüyor. Bu açıdan askeri casusluk meselesi yönünün de atlanmaması gerekiyor. Bunun sorumluları kimlerse ortaya çıkarılması gerekiyor.”
'AKP, ŞU AŞAMADA NATO'DAN ÇIKABİLMEYİ GÖZE ALACAK POLİTİKALAR İZLEMEZ'
“Türkiye, 65 yıldır içinde bulunduğu NATO ittifakından ‘ben çıkıyorum’ diyerek kolay kolay, hemen sıfırlayabilecek bir şekilde çıkamaz. Türkiye de bu yola girmeyecektir. Türkiye'de iktidarda olan siyasal İslamcı AKP iktidarı, NATO'dan çıkabilmeyi şu aşamada göze alabilecek politikalar izlemez. Çünkü çıkma durumunda karşı karşıya kalacağı sonuçları iyi bir şekilde hesap etmesi gerekir ve bu zor bir süreci gerektiriyor. Kesin olarak şu olacak bu olacak diyemeyiz fakat Türkiye'nin NATO ile ilişkileri bir alt düzeye indirebileceğini söyleyebiliriz. Bu noktada NATO'nun askeri komitesinden çıkalacağını düşünmüyorum. Genelkurmay Başkanı Akar'ın yaptığı açıklamaya bakılırsa NATO'yla ilişkiyi ayakta tutmaya çok önem verdiklerini görüyoruz. Bu açıklamayı da hükümetten ayrı bir şekilde düşünemeyiz diye düşünüyorum. Bu açıklama Akar'ın kendi kişisel kanaati değildir diye düşünüyorum. Türkiye kurumsal bir çıkmaya yönelmese bile ilişkileri aşağıya indirilebilir. Ya da Türkiye kendi politikasını izleyip gerisi NATO'nun sorunu diyebilir. Kendi politikası derken S-400 füzelerinin alınmasını örnek verebiliriz. Bu füzeler şu an alınacak gibi görünüyor.”
‘ABD VE AVRUPA S-400'LER HAKKINDA FARKLI DÜŞÜNÜYOR’
“'Ayrıca bugün NATO derken neyden bahsettiğimizi de bilmemiz lazım. Ben NATO derken ABD'yi anlıyorum. Burada iki taraflı bir şey var. Türkiye'nin bu Rus savunma sistemini almasını NATO'nun Avrupa tarafı 'olabilir, kendi tercihleri' diyerek yumuşakca ve kararı ülkelerin kendi özgürlük alanına bırakma çerçevesinde bir yorumda bulundular. Şimdi ise geçtiğimiz günlerde ABD Hava Kuvvetleri Müsteşar Yardımcısı Türkiye'nin S-400'leri alırsa F-16, F-35 savaş uçakları alamayacağı ve bu uçakların S-400ler ile entegrasyonunun olamayacağı şeklinde askeri kaynaklar açısından kısıtlamalar gelebileceğini söyleyen bir açıklama yapıldı. Bu tür kısıtlamalar bir Hava Kuvvetleri Müsteşar Yardımcısını ilgilendirir mi? Bu karar sadece ABD Hükümeti ve Pentagon'u ilgilendiren bir durumken birden kuvvet komutanı yardımcısına bu açıklama yaptırılıyor. Bu belli ki Türkiye'ye yapılan —siyasi yükümlülüğü şimdilik ortaya çıkmayan bir uyarı.”
'NATO BAŞKA AVRUPA BAŞKA'
Bursalı, Avrupalı ülkelerin geçtiğimiz haftalarda ortak bir askeri savunma oluşturma yolunda PESCO'da attığı adımları anımsatarak NATO'daki ABD-Avrupa ayrışmasına dikkat çekti:
‘AVRUPA, ABD'NİN ORTADOĞU POLİTİKASI HAKKINDA ENDİŞELİ’
Avrupa ile ABD arasında Ortadoğu politikaları konusunda yaşanan ayrılığa dikkat çeken Bursalı, Avrupa ülkeleri ile Türkiye'nin NATO'daki 'kaderinin' benzer olduğunu söyleyip Türkiye'nin Avrupa ile uyumlu politikalar uygulaması gerektiğini söyledi:
'ABD İLE ANLAŞAMAMA İKTİDAR YA DA İDEOLOJİ MESELESİ DEĞİL'
Yakın zamana kadar ABD'nin her istediğini yapan bir Türkiye'nin olduğunu söyleyen Bursalı'ya göre ABD ile Türkiye'nin çıkarlarının örtüşmemesi meselesi iktidarda kim olduğuyla ya da ideolojiyle alakalı değil:
“Bu konu Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. ABD politikalarını bu şekilde devam ettirirse Türkiye'nin NATO ile ilişkisi (ABD şemsiyesi altındaki NATO ile ilişkisi) çok daha alt seviyelere inebilir diye düşünüyorum. Bunun siyasal İslamcı bir iktidara bağlamamak lazım. Türkiye'nin Ortadoğu'daki çıkarları ve bu konudaki gelişmeler ABD ile örtüşmeyecek noktadadır. Yani bu bir iktidar ya da ideoloji meselesi değil. Bunu sosyal demokrat ya da daha merkez sağ bir iktidar da olsa kabul etmezdi diye düşünüyorum. Eğer ABD'nin politikaları kabul edilirse, o zaman tam 1952'den bu yana süren 65 yıllık ABD güdümündeki Türkiye politikasına geri dönmüş oluruz. Bu ABD'nin istediğini yapan bir Türkiye demektir. Yakın zamana kadar bu hep böyle oldu.”
Bursalı NATO’ya üyelikle geçen 65 senenin, Türkiye’ye pahalıya patladığını da söylerken, geçmişteki askeri veseyat sorunlarının kaynağının da Amerika’nın Türkiye’deki etkisi olduğu görüşünü dile getirdi. Bursalı’ya göre Türkiye demokrasi ve insan hakları konularında adım atmazsa şu anki sallantılı durumundan çıkamayacak:
“ABD'nin askeri boyunduruğu Türkiye'de çok şeye mal oldu. Eğer Türkiye'de askeri vesayet varsa bu ABD'nin askeri esas alarak dayattığı bir vesayettir ve bu askerin yönetimi kendine bağlayan Amerikancılıktan kaynaklanan vesayet bütün darbelerin arkasındaki en güçlü sebepti. Bunun getirdiği ve Türkiye'nin de kalkınmasının kendi iradesinden çıktığı ve Türkiye'nin Batı dünyasına al kullan diyerek verilen bir ülkeye dönüştüğü bir 65 yıl geçirdik. Bunun çok sorunlu bir 65 yıl olduğunun altını çizmek lazım. Bu Türkiye'ye çok pahalıya patladı. Bu açıdan baktığımız zaman gelişen durumu İslamcı veya başka bir ideolojide iktidarların sorunu olarak görmemek lazım. Olay o noktadan epey farklılaştı. Ama bu iktidar nereye kadar, ne yapar bilemiyorum. Bu iktidar özellikle de hukuk, demokrasi ve insan hakları konularında ciddi yeni bir politika geliştiremezse, Türkiye'nin gerçekten de şimdiki sallantılı-dışlanmış durumunun daha da batağa saplanacağını söyleyebiliriz. Bu konuda bir müttefiklik yapılacaksa bu müttefik Avrupa'dır ve bunun da kuralları bellidir.”