‘SURİYE ÖNCELİKLİ GÜNDEM MADDESİ'
Türkiye Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamada da iki liderin ikili ilişkiler ile başta Suriye olmak üzere bölgesel ve uluslararası konular hakkında görüş alışverişinde bulunacağı bildirildi.
SON BİR YILDA BEŞİNCİ GÖRÜŞME
Erdoğan ve Putin'in pazartesi günü yapacağı görüşme, son bir yılda yaptıkları beşinci, uçak krizinin aşılmasının ardından yaptıkları sekizinci yüzyüze görüşme olacak.
Putin ve Erdoğan, uçak krizinin aşılmasının ardından ilk kez 9 Ağustos 2016'da Rusya'nın Saint Petersburg kentinde bir araya gelmiş, iki lider daha sonra 3 Eylül'de G20 Zirvesi dolayısıyla bulundukları Çin'de yüzyüze görüşmüşler, onun ardından 10 Ekim 2016'da İstanbul'da düzenlenen Dünya Enerji Zirvesi'nde de Putin-Erdoğan görüşmesi gerçekleşmişti.
2017 yılında ise Erdoğan ve Putin, 10 Mart'ta Moskova'da, 3 Mayıs'ta Soçi'de, 8 Temmuz'da G20 Zirvesi dolayısıyla bulundukları Almanya'da, son olarak da 28 Eylül'de Ankara'da görüşmüşlerdi.
Pazartesi günü Soçi'de gerçekleşecek olan Putin-Erdoğan görüşmesi hakkında Sputnik'e değerlendirmelerde bulunan AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Türkiye ve Rusya'nın uçak krizini aşarak tarihi bir kriz atlattığını ifade ederek şöyle konuştu: "Türkiye'nin içindeki FETÖ yapılanmasının devlete ihanet ederek düşürülen Rus uçağı üzerinden coğrafyamız aslında son 100 yılın en büyük tehlikesini atlattı. Çünkü bu uçağın düşürülmesi operasyonunda doğrudan hedef Rusya ve Türkiye'ydi ve her iki ülkeyi bu coğrafyada etkisiz hale getirmekti. Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın soğukkanlı tutumu, akabinde krizin bütün izlerinin silinmesi ve beraberinde Rusya ve Türkiye'nin, buna İran'ı da dahil edebiliriz, küresel güç merkezinin ne yapmak istediğinin doğru anlaşılması üzerine attıkları adımlarla şu anda yeni bir sayfaya not düşüyoruz. Son bir yıl içerisinde bu kaçıncı seyahat, birçoğumuz rakamı da hatırlamıyor. Bu, son derece önemli, dikkat çekici bir boyut. Devletten devlete ilişkide iki devlet başkanının araya hiçbir aracı koymadan doğrudan baş başa görüşerek süreç yönetmeleri, uluslararası diplomaside de son derece farklılık ifade eden bir strateji. Ondan dolayı ben bu ziyaretin de bölge için son derece iyi sonuçlara vesile olacağını düşünüyorum. Bu görüşmelerin ardından gerek Suriye'de gerek Irak'ta olup bitenler ve ne yapılması gerekliliği açısından her iki ülke açısından iyi sonuçlar çıkacağına inanıyorum."
‘TÜRKİYE, S-400 KARARIYLA BATI'DAN ASKERİ TEHDİT HİSSETTİĞİNİ SÖYLÜYOR'
Türkiye'nin S-400 alma kararının Türkiye'nin değişen tehdit algısıyla ilgili olduğunu ifade eden Külünk sözlerini şöyle sürdürdü:
Moskova'da düzenlenecek Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne PYD'nin davet edilmesi, Türkiye ile Rusya arasında anlaşmazlığa neden olmuştu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, kongrenin ertelendiğini ve Rusya'nın PYD'ye davetini geri çektiğini söylemiş, ancak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov kongrenin ertelenmediğini, üzerindeki çalışmaların sürdüğünü ifade etmişti.
PYD'nin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davetiyle ilgili konuşan Külünk, şunları söyledi: "PYD bir terör örgütüdür. PKK, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne, aynı zamanda Suriye'nin de Irak'ın da toprak bütünlüğüne tehdit bir terör örgütüdür. Dolayısıyla DAEŞ'e hangi fonksiyon yüklenmişse PKK'ya da aynı fonksiyon yüklenmektedir. Teröre karşı olduğunu ifade eden Rusya, PYD terör örgütünü masada kabul ederek kendiyle çelişmemeli. Çünkü terör örgütlerinin şımartılmasına yönelik her adım bumerang gibi geri döner. O nedenle Suriye'nin toprak bütünlüğü için, Suriye'nin 2011'den bu yana yaşadığı bu ağır travmayı normalleştirme noktasında Astana'da alınmış kararların hayata geçirilmesi sürecinde PKK'nın Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilere bir kötülük aracı olarak dahil edilmesini Rusya yeni baştan düşünmeli. Ayrıca Türk toplumunun bu konuda son derece hassasiyeti var. Türkiye ile Rusya'nın ilişkileri hiçbir şekilde terör örgütleri üzerinden yeni bir sıkıntı yaşamamalı. Ben inanıyorum ki her iki devlet başkanı da baş başa yapacakları görüşmelerde bu konuda da pozitif adımlar atacaklardır."
Putin ve Erdoğan'ın Soçi'de yapacağı görüşmeye ilişkin Sputnik'e konuşan Moskova Devlet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Kerim Has da iki liderin son dönemdeki görüşme sıklığına dikkat çekerek "Bu görüşmeyle beraber bu yıl dördüncü defa karşılıklı ziyaret gerçekleşecek ki bu Türkiye'de Erdoğan, Rusya'da Putin döneminde temasın en fazla gerçekleştiği yıl olacak 2017. Dolayısıyla ziyaretlerin sıklaşmış olması, ilişkilerde gelinen noktayı da göstermiş oluyor" dedi.
Rusya'nın, Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'yle siyasi sürecin, askeri sürecin yerini almasını amaçladığını ifade eden Has, PYD'nin kongreye davetiyle ilgili "Rusya, Kürtlerin Suriye'deki siyasi çözümün bir parçası olmasını istiyor, askeri çözümün değil. İkincisi de Kürtlerin tek başına ABD'nin bölgedeki müttefiki olmasını istemiyor. PYD'yi bir aktör olarak ABD'ye teslim etmek istemiyor, bu önemli. Rusya'nın hem kısa, hem uzun vadede bölgesel ve jeopolitik çıkarları açısından önemli. Bu kartı tamamen ABD'ye kaptırmak istemiyor. Dolayısıyla Rusya'da siyasi çözüm konuşulduğu zaman Kürtlerin de mutlaka kongreye davet edilmesi gerektiği konusunda bir tutuma sahip. Burada tabii Kürtlerin PYD, Kürt Ulusal Konseyi gibi başka başka gruplar var. Ancak Rusya perspektifinden bakıldığında sahada en temel Kürt aktör PYD. Bu da ister istemez Rusya'nın PYD'yi göz ardı edememesine neden oluyor" diye konuştu.
PYD'nin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davetiyle ilgili Türkiye'nin ikna edilebileceği kanaatinde olan Has, şöyle konuştu:
"Rusya bu kongreye genel olarak tüm Kürtleri, Türkiye'nin olumlu bakacağı diğer Kürt aktörleri de davet edecek, ancak PYD de buraya bir şekilde dahil olacak. PYD'nin rejim tarafında mı yoksa rejimin karşısında mı yer alacağı konusu önemli. Burada benim gördüğüm kadarıyla PYD, Suriye krizinin başından beri Esad'a karşı silahlı mücadele yürütmüş değil. Zaman zaman rejim ile PYD arasında çatışmalar oldu, ancak bunlar küçük çaplı kaldı. Genel olarak PYD, Esad karşıtı bir tutuma sahip değil. Dolayısıyla PYD, rejim bünyesinde kongreye davet edilebilir ki bu da zannediyorum Türkiye'yi ikna edebilecek bir yaklaşım olabilir. Sonuçta Türkiye rejime de karşı olduğu için bu tolere edilebilir bir şey kongrede, zaten olmak zorunda. Dolayısıyla rejim delegasyonu içerisinde PYD yer alabilir. Muhalif gruplar safında davet edilmesi daha düşük bir ihtimal olarak duruyor. Moskova PYD'yi rejim bünyesinde kongreye davet etme seçeneğini ortaya koyarsa zannediyorum Ankara yüksek perdeden tepki göstermeyebilir, bu mümkün."
Has, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dile getirdiği Suriye'de PYD'nin kontrolündeki Afrin'e olası bir Türkiye operasyonunun birtakım gelişmelere bağlı olduğunu dile getirdi. Has, "Nüfuz alanlarının paylaşımı konusunda Rusya'nın ABD ile paralel bir şekilde müzakere yürüttüğünü biliyoruz. Trump-Putin görüşmesinde de bu konu gündeme gelecektir. PYD'nin kontrolündeki bölgelerin rejime devri konusunda ABD ile bir şekilde uzlaşmaya çalışacak Rusya. Burada Rusya'nın elide şu kart da olacak: Rusya, ABD ile anlaşamazsa PYD'yi ‘terbiye etmek' için Türkiye'nin Afrin'e kısmi bir operasyonuna fazla ses çıkarmayabilir. Dolayısıyla burada çok farklı, birden fazla bilinmeyenin olduğu bir denklem var" dedi.
Türkiye'nin İdlip'de kuracağı çatışmasızlık bölgesinin de görüşmenin gündem maddeleri arasında yer alacağını belirten Has, "Rusya açısından belli bir süre sonra hem İdlib'in hem de Fırat Kalkanı operasyonunun yürütüldüğü bölge yavaş yavaş rejimin kontolüne geçmesi konusunda Türkiye'den talebi olacaktır. Tabii bunlar yavaş yavaş gündeme gelecek konular. Şu anda temel husus İdlip. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin bir şekilde organize edilmesi ve sahadaki bütün aktörlerin bu kongrede yer alması, ama muhaliflerin safında, ama rejim bünyesinde, Rusya açısından önemli. Kürtlerin de genel olarak bölgedeki pozisyonlarının ne şekilde evrileceğine yönelik bir görüşme gerçekleşecektir diye düşünüyorum. Türkiye'de Afrin konusuna bir vurgu var ancak Afrin'e operasyon konusu şu aşamada değil, Rusya, ABD ile anlaşmaya varamazsa gündeme gelebilir" diye konuştu.
Has, görüşmede gündeme gelebilecek konular arasında yer alan Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemleri alma kararı hakkında da konuştu. "Türkiye'de bazı kesimler, S-400'ler meselesinin Türkiye-NATO ilişkilerini etkilemeyeceğini düşünüyor. Ben farklı kanaatteyim. Ben S-400 anlaşmasının, sadece Türkiye-NATO ilişkilerini etkilemekle kalmayıp Türkiye-Rusya ilişkilerini de farklı bir düzleme oturtabileceğini düşünüyorum" diyen Has, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bildiğim kadarıyla Türkiye'nin Rusya ile yaptığı müzakerelerde S-400'lerin konuşlandırılacağı bölgeler olarak İstanbul ve Ankara ön plana çıkıyor. Bu da Türkiye'nin askeri tehdidi Batı'dan hissettiği anlamına gelir. Ankara, bölgedeki Kürt meselesinin bir süre sonra bölgeyi daha büyük bir kaosa sürükleyeceğini ve kaosun Türkiye'yi de içine alabileceğini öngörüyor olabilir. Bu süreçte Türkiye'nin kendi Batılı ortaklarından farklı cephelerde yer alabileceğini ve bu durumda Rusya'dan ciddi bir destek görmek istiyor olabilir şeklinde ben bunu yorumluyorum. Bu ne kadar gerçekleşir, bilemiyorum fakat S400'leri, Türkiye'nin ileride Batı'ya yaşayabileceği sıkıntılarda Rusya'dan destek alabilmek için yürütülen bir müzakere süreci olarak görüyorum. Rusya'da hem askeri hem siyasi uzmanlar benim dediğim şekilde değerlendiriyorlar. Bu da ister istemez Türkiye'nin NATO ile ilişkilerini doğrudan etkileyebilecek bir duruma tekabül ediyor. Zira siz Türkiye olarak Batı'dan tehdit hissederseniz ittifakınızı gözden geçirirsiniz. Dolayısıyla burada Türkiye bir taraftan ileride yaşanabilecek bir krizde Rusya'dan destek almayı amaçlıyor olabilir, ikicisi de Rusya açısından baktığımızda NATO-Türkiye ilişkilerinde yaşanabilecek olan bir kırılma Rusya'nın ciddi işine gelir."