Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin turizm politikalarının yanı sıra son dönemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Uzakdoğu pazarına açılmak istediklerini söyleyen Kurtulmuş, "Çin'de 2018 Türkiye yılı olacak. 50 etkinlik planladık" ifadesini kullanan Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Üç ana strateji belirliyoruz. Bunlardan bir tanesi yeni pazarlara açılmak. Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya, Endonezya, Malezya gibi Uzakdoğu ülkelerine açılmak. Aşağı yukarı bunları topladığımız zaman dünya nüfusunun yarısı. Buralarda, Hindistan'da 350 milyon orta sınıf var, muazzam bir güç, yeni zenginleşmiş, her türlü alım potansiyeli olan. Çin'de 300 milyonu aşkın bir orta sınıftan bahsediliyor. Dolayısıyla bütün bu ülkelerle ilişkilerimizi artıracağız. O kapıları tıklayacağız, o kapıları açacağız. Öyle 10 binlerle falan değil milyonlarla ifade edilen turisti inşallah Türkiye'ye getirme imkanımız olacak.
Uzakdoğu, turizm bakımından şimdiye kadar ihmal edilmiş bir alandı. Çünkü her türlü zorluğa rağmen, ilk dokuz ayda 4 milyonun üstünde Rus turist gelmiş, 3 milyona yakın Alman turist gelmiş. Bu şu demek değil; Asya'ya açılıyoruz diye geleneksel pazarlarımızı ihmal edecek değiliz. Oradaki gücümüzü de artırmaya devam edeceğiz ama Türkiye'nin yeni kapıları açması lazım."
3. Turizm Şurası ile ilgili de konuşan Kurtulmuş şunları aktardı:
"Bu üçüncü hamle dönemi. Yeni bir evreye giriyoruz ve oldukça yüksek bir birikim elde edilmiş oldu turizm sektöründe. Hele geçtiğimiz 1.5, 2.5 yıllık süre içerisinde sektörün yaşanan şoklara da son derece dayanıklı olduğu ortaya çıkmış oldu. Şimdi önümüzde bu şurayla birlikte yeni stratejik hedefler koyacağız, turizm politikalarımızı gözden geçireceğiz. Umarım bu toplantılardan sonra 2023'te 50 milyon turist, 50 milyar dolar turizm sektörü hedefimizin belki daha yukarısında bir hedefi ortaya koyacağız."
"Dünyada fevkalade yoğun devam eden bir İslam karşıtlığı ve Türkiye düşmanlığı var" diyen Kültür ve Turizm Bakanı, şunları söyledi:
"Yani 'Türkiye'ye gitmeyin, Türkiye tehlikelidir' diye Türkiye turizmini de doğrudan etkileyecek yanlış, olumsuz algılar yapılmaya çalışılıyor. Biz, İslam karşıtlığı ve Türkiye düşmanlığına karşı kültürümüzü ve turizmimizi yumuşak gücün iki önemli enstrümanı olarak kullanacağız ve inşallah Türkiye hakkında çok daha olumlu kanaatlerin oluşmasını da sağlayacağız."
"ABD hükümetine karşı saldırıda bulunan bir çete elebaşısı gelip Ankara'da otursa ne hissedersiniz?" sorusunu sorduklarını belirten Kurtulmuş şöyle devam etti:
‘SAYIN BAŞBAKANIMIZ FETÖ'NÜN İADESİYLE İLGİLİ TALEPLERİ TEKRARLAYACAKTIR'
"İşin bir hukuki süreci olduğunu biliyoruz ama bu hukuki süreç içerisinde en azından iade süreci sonlandırılana kadar bu adamın faaliyetlerinin durdurulması için Amerikan hukukunun müsait olduğunu biliyoruz, bu adamı engelleyin. Ama bakın adam hala yayınlar yapıyor, kendi network'ünü ayakta tutmaya çalışıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Dolayısıyla Sayın Başbakanımız da bu ziyaretinde başbakan seviyesinde FETÖ'nün iadesiyle ilgili talepleri tekrarlayacaktır."
‘İYİ TAMAM TELAŞINIZI GÖRDÜK, MAHCUBİYETİNİZİ DE ANLADIK, BU ADIMI GERİ ALMANIZ LAZIM'
"Amerika'nın İstanbul konsolosluğunda çalışan ve hiçbir diplomatik dokunulmazlığı olmayan bir kişinin, FETÖ'yle ilişkisinin ortaya çıkmasının verdiği mahcubiyet hadi biraz daha ağırını söyleyeyim bir telaşla bu kararı aldıysa iyi tamam telaşınızı gördük, mahcubiyetinizi de anladık, bu adımı geri almanız lazım. Ben Amerikalıların kendi çıkarları açasından rasyonel düşüneceklerini tahmin ediyorum. Bu vize meselesinin de bu temaslar sonucu hallolacağını ümit ediyorum. Zaten hatırlayın ilk anda bu kararı Ankara Büyükelçisi almıştır gibi bir durum ortaya çıkmıştı sonra baktılar ki bu hiç kimsenin izah edemeyeceği bir şey arkasından 'Merkezden gelen kararla alınmış bir şey' dediler. Sonra bunun doğru olmadığına ilişkin farklı mesajlar ortaya konuldu. Ben bu geziyle vize meselesinin çözümüne ilişkin adımlar atılacağını ümit ediyorum.
Vize meselesi geçici ve anlamsız bir şeydir ama FETÖ'nün orada ikamet etmesi, kalıcı ve gerçekten bizim için çok önemli bir konudur. Bu, bizim için önemli bir nokta, Amerika-Türkiye ilişkilerinin sıhhatli bir şekilde devam etmesi açısından son derece önemli bir nokta. Adil Öksüz, Kemal Batmaz gibi adamlar herhalde turistik seyahate gitmediler Amerika'ya? Biraz daha gidilse, onların oradaki görüşmelerinin belki görüntüleri dahi ortaya çıkacaktır."
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a "Faşist diktatör" diyen ve hakkında soruşturma açılan CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan'ın bu sözlerine ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:
" Sayın Cumhurbaşkanımız, nihayetinde 80 milyonu temsil eden bir kişi. Onun şahsından öte şahsı manevisinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Burada doğrudan doğruya Cumhurbaşkanına hakaret içeren bu sözler kabul edilemez. Bu doğru değildir. Siyaset yapacaksanız doğru bir şekilde siyaset yapın. Faşist, diktatör vesaire demenin de zemini yok. Halk tarafından seçilmiş birisi… Türkiye'de herkesin siyaset yapma zemini açık. Diğer ülkelerle kıyasladığınız zaman en aşırı uçların bile rahatlıkla görüşünü ifade ettiği bir ülke.
Sayın Tezcan'ın bu kadar terbiyesizce bir sözü bile bu kadar açıkça meydanlarda söyleyebileceği bir ülke. Dolayısıyla burada herhangi bir diktatörlükten bahsetmek aklını peynir ekmekle yemek gibi bir şeydir. Kabul edilemez, çirkindir, yanlıştır. CHP'ye de, millete de, Türkiye'ye de faydası yok. Şaşkınlıkla ya da yolunu kaybetmiş bir siyasetçinin söyleyeceği bir şeydir bu. Söylersiniz, eleştirirsiniz, icraatlarını eleştirirsiniz… Eyvallah. Buna hiç birimizin bir şey demeye hakkı olmaz.
"Zaten dünyada karanlık bir odak Türkiye'yi izole etmeye çalışıyor" ifadesini kullanan Kurtulmuş, şöyle konuştu: "Esas üzerinde durulması gereken noktanın burası olduğunu düşünüyorum. Türkiye'yi ne ile suçluyor, diktatörlükle, üçüncü dünya ülkesi olmakla suçluyor. Türkiye'yi her alanda köşeye sıkıştırarak o içinde gizledikleri İslam karşıtlığının dışavurumu da, Türkiye düşmanlığı olarak, bunun çok somut hali de Erdoğan düşmanlığı olarak ortaya çıkıyor. Zaten, belki onlarca farklı merkezde üretilmiş bir İslam ve Türkiye karşıtlığı var. Türkiye'nin içerisinden birilerinin de 'Biz muhalefet yapacağız' diye bu karanlık odakların işine alet olması kabul edilebilir bir şey değildir.
Bunu referandum öncesinde ve sonrasına söylediler. Referandumda 'evet' oyu çıktı. 'Hayır' oyları çıksa aynı şeyi söyleyecekler miydi? 'Hayır' oyu çıkabilirdi. Millet oy verdi, kimse zorla oy vermedi ki. Bütün demokratik süreçleri tıkır tıkır işleyen bir ülkeyiz. Sokak üslubu ile diktatör, faşist vesaire dersen, bunun dinlenebilir tarafı yok. Türkiye düşmanı çevrelerin ekmeğine yağ sürüyorlar.
Bölgede büyük bir oyun oynanıyor, bir asır önceki düzen yeniden yapılmaya çalışılıyor, bölge daha parçalı, bölük pörçük hale getirilmeye çalışılıyor. Bu oyunu bozacak tek ülke Türkiye, hem gücü hem şu andaki siyasi istikrarı itibariyle Türkiye, bu oyunu bozmaya gayret ediyor."