Ancak Rusya Lideri Putin'in altını çizdiği Avrupa'nın ikircilikli tutumu, Kosova ve Kırım konusundaki çelişkilerden de ibaret değil. Avrupa, 25 Eylül'de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY), 1 Ekim'deyse Katalonya'da gerçekleşen ve her ikisinde de yüzde 90'ın üzerinde ‘bağımsızlığa evet' çıkan oylamalarda da son derece çelişkili bir tutum sergiledi. Her iki referandum için de uzun süre sessizliğini koruyan Avrupa Birliği (AB), Katalonya'da gerçekleşen referandum sırasında İspanyol polisinin kullandığı şiddetten sonra kayda değer bir tepki göstermek şöyle dursun; Katalonya referandumunun İspanyol anayasasına göre meşru olmadığını belirtti. Birlik, benzer tutumu IKBY referandumunda da gösterdi. Putin'in eleştirisiyle gündeme gelen, Avrupa'nın halk iradesine dayalı ayrılıkçı hareketlere yönelik bu tavrını Kırım Tatar Dernekleri Federasyonu Başkanı Ünver Sel Sputnik'e yorumladı.
Avrupa'nın halkların iradesine yönelik tavrının ikircikli olmanın ötesinde ‘ikiyüzlü' olduğunu söyleyen Sel "Sayın Vladimir Putin'in Rusya'nın Soçi kentinde düzenlenen Valday Forumu'nda yapmış olduğu konuşmasında son derece tutarlı açıklamaları oldu. Batı uzun zamandır, halkların kendi kaderlerini tayin etmeleri konusunda ikiyüzlü bir tavır sergiliyor. Yugoslavya'nın dağılma sürecinde Yugoslavya'yı oluşturan millet ve halkların küçük küçük devletlere bölünme sürecini destekleyen Avrupa, daha sonra Kosova'daki referandum kararına da hem başlangıcında hem de sonrasında tam destek verdi. Batı'nın iki yüzlülüğü, Britanya'daki ayrılıkçı hareketleri son derece kararlı şekilde reddederken, Katalonya ve Kuzey Irak'taki referandum kararlarını tanımazken ve en önemlisi Kırım halkının Ukrayna'dan ayrılıp Rusya Federasyonu'na kendi iradesiyle bağlanmasına da son derece sert bir tepki verirken tekrar tekrar ortaya çıktı" ifadelerini kullandı.
Avrupa'nın kendi menfaati için insan haklarına saygı göstermeyen bir tutum içerisinde olduğuna değinen Sel "Batı, sadece kendi menfaatleri doğrultusunda, kendisine düşman ilan ettiği devletlere savaş açmakta, terör uygulamakta ve hatta ambargolarla gibi birtakım insan haklarına aykırı hamlelerde bulunarak söz konusu ülkelerde yaşayan insanların en doğal ve temel ihtiyaçlarını karşılamalarını engellemektedir. Örneğin Kırım'a haksız yere ambargo uygulanıyor ve bu ambargo Rusya'ya da uygulanmış oluyor. Kırım'a giriş çıkışları engellemek için olanca güçleriyle çalışıyorlar. Bunlar için Batı'nın kullandığı figürler de var; (Ukrayna Milletvekili) Mustafa Abdülcemil ve (Ukrayna Cumhurbaşkanı) Petro Poroşenko gibi… Tabii bu kullandığı figürlerin de son kullanma tarihi geçmiş durumda. Çünkü bu insan haklarına aykırı methodla, halkların kendi kaderini tayin etmesi mümkün değil. Her ülke, her millet kendi kaderini, kendi iç kararı olarak, tayin etmelidir. Diğer ülkelerin bu kararı tanımaması ancak kendi öz menfaatleriyle ilişkilidir" dedi.
Rusya Lideri Putin'in açıklamasını son derece isabetli ve zamanında bulduğunu dile getiren Sel "Avrupa, kendi kıtasındaki ülkelerin daha küçük gruplara bölünerek dağılmasından korkuyor. Avrupa bu durumu engellemek için sorunu daha uzak yerde tutuyor; dünya başka başka yerlerdeki sorunlarla uğraşsın istiyor. Burada Birleşmiş Milletler'in (BM) eksikliği göze çarpıyor. BM, dünya milletlerini kucaklayan konumdan son derece uzaklaşmış durumda; isabetli karar alma mekanizmasına sahip değil. BM, güçlü ülke konumundaki AB ülkeleri ve ABD'nin etkisi altında" diye ekledi.
‘BATI KORKUDAN KENDİ DEĞERLERİYLE ÇELİŞTİ'
Sputnik'e konuşan bir diğer isim Gazeteci Celal Başlangıç da, Batılı ülkelerin kendi kıtalarındaki olası ayrılıkçı taleplerden son derece korktuğuna ve bu korku sebebiyle çelişkili bir tutum içerisinde olduğuna işaret etti.
Avrupa'nın hem IKBY hem de Katalonya'daki referanduma ilişkin uzun süre sessizliğini koruduğuna işaret eden Başlangıç "Avrupa bu sessizlikten bir süre sonra Kürdistan'daki tepkiden daha büyük bir tepkiyi Katalonya'ya gösterdi. Çünkü Avrupa, başka ülke ve bölgelerinde de farklı bağımsızlık taleplerinin gelmesinden korkuyor. Bu taleplerin gündeme gelme ihtimalini kendi birliğine tehdit olarak gördü. Referandum günü İspanyol polisinin orantısız gücüne bile tamamen göz yumdu. Bu AB değerleriyle son derece çelişen bir durumdu" dedi.
‘IKBY VE KATALONYA REFERANDUMLARININ YAKIN TARİHTE OLMASI AVRUPA'YI KENARA SIKIŞTIRDI'
Irak ve Katalonya'daki bağımsızlık referandumunun çok yakın tarihlere denk gelmesinin, Avrupa'nın her iki referanduma ilişkin tepkisini kolaylıkla mukayese edilmesine sebep olduğunu aktaran Başlangıç "İki referandumdan birine ‘evet' birine ‘hayır' diyemeyeceğini çok iyi bilen Avrupa ülkeleri önce her iki referandum için de sessiz kaldı, sonra ikisine de karşı çıktı. Tabii Kürdistan referandumuna Katalonya referandumu kadar karşı çıkmasalar da; onu da tam olarak destekleyemediler. Böylece ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını görmezden gelmiş oldular" ifadelerini kullandı.
Ortadoğu'da şiddete silaha, Avrupa'da da görüşme ve müzakerelere daha yakın bir süreç yaşandığına değinen Başlangıç "Anladığım kadarıyla Katalonya çok uzun müzakere süreçleriyle karşı karşıya olacak. Irak Kürdistanı'ndaki durum ise tamamen farklı. Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) referandum sonrası merkezi hükümetle ayrı ayrı anlaşmalar yapmış. Zaten referandum kararı bile parlamento kapalıyken alındı. İş birliği dahi sağlanmadan referanduma gidilmiş olması, gerçekçi sonuçlar doğmasını engelledi" diye ekledi.