Belgelerde, Osmanlı Devleti'nin Madrid Başşehbenderliğince, Sultan 2. Abdülhamit döneminin Osmanlı makamlarına bu konuda yapılan bilgilendirmeler yer alıyor.
Konu hakkında AA muhabirine bilgi veren tarihçi Prof. Dr. Osman Köse, Katalonya ile ilgili belgelerde yazılanların, bugünkü gelişmelerle benzerlik gösterdiğini söyledi.
İspanya'dan ayrılarak bağımsız devlet kurmak için çaba harcayan Katalanların Avrupa'nın en eski milletlerinden olduğunu ve köklü bir tarihleri bulunduğunu anlatan Köse, ülkenin 15. yüzyıldan itibaren Kastilya ve Aragon krallıklarının birleşmesiyle tamamen İspanya'nın idaresine girdiğini belirtti.
Katalanların sanat, ticaret, üretim ve kültür alanlarındaki çalışkanlıklarına dikkati çeken Köse, Katalanlardaki bu farklılığın, İspanya'daki varlıklarını her zaman zinde, bağımsızlık arzularını da her zaman diri tutmalarında etkili olduğunu ifade etti.
Köse, 17. ve 18. yüzyıllarda Katalanların Madrid yönetimine karşı çok sayıda isyan çıkardığını bildirdi.
İspanyollara karşı asıl Katalan uyanışı ve isyanlarının 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıktığını anlatan Köse, bu asırda Avrupa'da başlayan milliyetçilik hareketlerinin Katalanları da derinden etkilediğini, İspanyollara karşı direnmelerine ve birlik oluşturmalarına neden olduğunu söyledi.
"Asrın sonlarına doğru, 1878 Berlin Antlaşması ile Avrupa ve Balkan coğrafyasındaki topraklarının büyük kısmını kaybeden Osmanlı Devleti, Ermeni ayrılıkçı hareketiyle uğraştığı bu dönemde, İspanya'da ortaya çıkan Katalanların hareketlenmelerini ve özerkliğe yönelik gayretlerini yakından ve ilgiyle takip etmiştir. Katalanların 1900'lere doğru Barcelona ve çevresindeki faaliyetleri, özellikle Katalan lider Don Carlos taraftarlarının faaliyetleri ve hareketleri, Osmanlı Devleti'nin Madrid Başşehbenderliği (başkonsolosluk) tarafından günü gününe takip edilmiştir."
'MAĞAZALAR KAPANDI VE HALK İSYAN ETTİ'
Osmanlı arşivlerindeki belgelerde de bu konudaki bilgi paylaşımlarının yer aldığını vurgulayan Köse, 1900'lere doğru Katalanların isyana yönelik faaliyetlerinin Osmanlılara göre vahim bir noktaya geldiğini söyledi.
Katalan politikacıların bu süreçte İspanyol makamlarına karşı bir nevi pasif direnişte bulunduğunu dile getiren Köse, Madrid Başşehbenderliğince aktarılan bilgilerde şu ifadelerin yer aldığını anlattı:
"Katalanların İspanya Krallığı'na bağlılığı 'kerhen' ve 'istihsal-i maksat' olarak görülüyordu. Barcelona ve çevresinde yaşayan Katalanlar, 1900'lere gelindiğinde kavi milliyetçi bir ruha ve İspanya'dan ayrılarak kendi devletlerini kurma hayaline sahiptiler. İspanyollar ise Katalanların hazırlık ve direnişlerinden dolayı büyük bir endişe ve korku duymaktaydılar. Katalanlara göre, İspanya Başbakanı olan Francisco Silvela Le Vielleuze (1899-1900), iktidara gelmeden önce Katalonya'ya 'muhtariyet' sözü vermiş fakat iktidara geldikten sonra bunu tutmamıştı. Silvela, her ne kadar kendisinin bu anlamda söz vermediğini söylese de Katalanlar, kendilerine verilen sözlerin tutulmamasına tepki göstererek, pasif direnişe başladı. Bu direnişin bir parçası olarak Barcelona ve çevre şehirlerde yaşayan halk, vergilerini vermeyerek, protesto hareketlerine giriştiler. Mağazalar kapandı ve halk isyan etti."
Bu hareketin Katalanları sakinleştireceği yerde daha da hiddetlendirdiğine dikkati çeken Köse, İspanya hükümetinin, olayların ciddiyet kazanması üzerine askeri tedbirlere başvurarak Barcelona'ya asker gönderdiğini dile getirdi.
Çok sayıda Katalan liderin ve ahalinin cezaevine gönderilmesinden dolayı olayların iyice kontrolden çıktığını bildiren Köse, olayları yatıştırmak için bölgeye gelen İspanya askeri yetkililerinin, cezaevine gönderilen kişileri muvakkaten serbest bıraktığını ve olayların kısmen yatıştığını kaydetti.
Köse, belgelerde yer alan diğer bilgilere ilişkin şunları söyledi:
"Katalonya'da durumun iyice kötüye gitmesi üzerine önemli Katalan liderler, meseleye suhuletle bir çözüm bulabilmek için heyet oluşturdu ve merkezi hükümetle görüşmeler yapmak üzere Madrid'e gitti. Heyet Madrid'de ticaret ve ziraat odaları ile toplantılar yaptı, hatta Kral 13. Alfons ile de görüştü fakat bu görüşmelerden bir neticeye varılamadı. Kral 13. Alfons, meselenin kan dökülmeden halledilmesi ve şiddet kullanılmaması taraftarıydı. Bu nedenle sert müdahale yanlısı Başbakan Silvera görevden alındı ve yeni hükümeti ikinci defa başbakanlık koltuğuna oturacak Marcelo Azcarraga Palmero kurdu. Yeni hükümet, bir taraftan şiddetten uzak bir politika izlemeye devam ederken diğer taraftan da olası olaylara müdahalede önlem olarak 5. Carlos zırhlısını Barcelona'ya gönderdi."
'1902'DE KATALONYA'DA TEKRAR AYAKLANMA BELİRTİLERİ GÖRÜLDÜ'
Barcelona'da ivme kazanan direniş ve muhalefetin gün geçtikçe arttığını belirten Köse, "1902'de Katalonya'da tekrar ayaklanma belirtileri görülmeye başlandı. Don Carlos taraftarları her tarafta gizlice askeri hazırlıklar yapıyordu. Barcelona'nın etraf dağları ve tepelerinde gizli yerlere saklanan 12 bin süngünün İspanyol askerince ele geçirilmesi bunun bir göstergesidir. 1902 başlarında, Madrid ve Avrupa'nın önemli kentlerinde, mayıs sonlarına doğru, Kral 13. Alfons'un taç giymesinin yıl dönümü törenlerinden önce Katalanların isyan edecekleri yönünde beklentiler çok yaygındı." dedi.
Köse, o dönemde yaşananlara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Mayıs 1902 sonlarında beklenen Katalan isyanı bu yıl içinde gerçekleşmedi fakat Katalanların mücadele ve ayrılık istekleri günden güne arttı. 1909'da yaşanan kısa süreli iç savaş ve isyanlar bu süreçlerin bir sonucu oldu.
Birinci Dünya Savaşı'na girmeden önce Katalonya meselesi, günümüzdeki gibi İspanya'nın en önemli iç meselesiydi ve dünyanın ilgiyle takip ettiği bir gelişmeydi. Katalan sorunu, hem ekonomik ve hem de siyasi olarak geçmiş dönemlerde İspanya'ya büyük istikrarsızlıklar getirdi. Katalan bağımsızlık hareketlerinin yoğun olduğu 1900-1909 arası kısacık dönemde 15 siyasetçinin başbakanlık koltuğunda kalış süreleri dikkate alındığında İspanya'nın yaşadığı istikrarsızlık ve sıkıntının boyutları kolay anlaşılır."
Köse, o dönemde Osmanlı Devleti'nin olaya yaklaşımı ile Türkiye'nin, bugünlerde dünya gündemini meşgul eden Katalonya bağımsızlık referandumu süreci karşısındaki tutumunun bazı benzerlikler gösterdiğine işaret etti.
Geçmiş dönemde İspanyolların kararlı tutumlarının Katalan liderlere geri adım attırdığını, onları Madrid ile diyalog ve suhulet yollarını aramaya sevk ettiğini belirten Köse, "Bu yıllarda tüm dünya gibi Osmanlılar da İspanya'da gelişen olayları pürdikkat takip etmiştir. Aynı dönemde dünya gündemini meşgul eden ayrılıkçı Ermeni olayları, 2. Abdülhamit yönetiminin dikkatini benzer olayları yaşayan İspanya'daki Katalan hareketine çevirmeye sebep olmuştur. Bu yıllarda Madrid'deki Osmanlı Başşehbenderliğinin en yoğun mesaisi, bu bölgedeki önemli gelişmeleri İstanbul'a eksiksiz ve doğru şekilde iletmek olmuştur." diye konuştu.
Katalonya'daki bağımsızlık referandumunun da aynı şekilde hem İspanya'nın iç sorunu olarak büyük önem kazandığını hem de gerek dünya gerekse Türkiye tarafından ilgiyle takip edildiğini anlatan Köse, şunları kaydetti:
"Katalonya, İspanya'nın bir iç meselesidir fakat Türkiye'nin yanı başında Kuzey Irak'ta yapılan bağımsızlık referandumu, Türkiye'nin Katalonya'daki gelişmelere bakışını etkilemiştir. Çünkü şayet Katalan bağımsızlığına destek verilseydi, Kuzey Irak'ta ortaya çıkarılmaya çalışılan yapıya karşı durmak tezat teşkil edebilirdi. Nitekim Başbakan Binali Yıldırım da bu konuya değinerek, 'Kuzey Irak'ta da karşı çıktığımıza göre burada da karşı çıkmak normal' tarzı ifadeler kullanmıştır.
Yani bir asır önce Osmanlılar gibi bugün de Türkiye, Katalan meselesini ilgiyle takip etmektedir. Osmanlıların o dönemde yaşadığı Ermeni olayları meseleye bakışlarını nasıl etkilediyse, gerek içerdeki gerekse Kuzey Irak merkezli son gelişmeler de Türkiye'nin Katalan meselesine bakışta reel politikalar geliştirmesine sebep olmaktadır."