Haberde ayrıca şu ifadelere yer verildi:
“Bağdat’ta da birçok kritik noktayı şahsileştiren Abdülhamid, Hile bölgesinde 104.807 hektar, Kerbela’da 131.917, Kazımiye ve Samarra’da ise 489.557 hektarı üzerine almış. Bu tarz kritik hamleleriyle bölgedeki olası işgaller sonrasında elini kuvvetlendirmek isteyen Ulu Hakan, böylece toplamda 1.827.849 hektarlık bir alanda söz sahibi olmamızın önünü açmış."
Akit: Musul ve Kerkük Abdülhamid'in tapulu malıhttps://t.co/e3E81LQVxw pic.twitter.com/vMOeAQuh5f
— Sputnik Türkiye (@sputnik_TR) October 9, 2017
Ayrıca, Anadolu Ajansı (AA) da geçen sene yaptığı bir haberde "Türklerin Musul ve Kerkük'te 169 yıl öncesine dayanan varlığının izleri olan 77 bin 63 tapu kaydı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivlerinde özenle saklanıyor" ifadelerini kullanmıştı.
Odatv'nin aktardığına göre, Yeni Şafak grubunun Gerçek Hayat dergisi de "Ortadoğunun tapusu bizde" haberine yer vermişti.
'EL BAB VE HALEP'İN KUZEYİ DEDEMİN'
2. Abdülhamid'in 4. kuşak torunu olan Orhan Osmanoğlu, Halep'in kuzeyi ile El Bab'ın tapusunun dedesine ait olduğunu iddia etmişti.
"Filistin'den toprak alma 1880'lerde başladı. Sultan, Gazze'ye çok önem verdi. Bunu sadece Filistin'de değil o coğrafyadaki birçok yerde yaptı. Halep'in kuzeyi ve El Bab Sultan Abdülhamid'in tapulu malıdır. Bizim elimizde bazı belgeler var o kadar hassas yerleri satın almış ki Sultan, Kudüs'ün etrafının neredeyse tamamını almış. Bu hassasiyet çok önemli. Tabii burada Hicaz hattı da önemli. Yahudiler, Sultan Abdülhamid'in aldığı toprakları alamayacaklarını anladı. Yavaş yavaş toprak almalara başlamışlardı ama Sultan Abdülhamid tahta gelince bunu tamamen yasakladı. Sultan, bu toprakların önemini yani yüz sene sonrasını görmüş. Musul ve Kerkük'ü Lozan da kaybettik ama tapuları hala Sultan Abdülhamid'in üzerinedir."