HDP'nin tutuklu milletvekili Aysel Tuğluk'un annesi Hatun Tuğluk hayatını kaybetti. Tuğluk, tutuklu bulunduğu Kandıra Cezaevi'nden özel izinle annesinin cenazesine katılmak için yola çıktı. Batıkent Cemevi'nde düzenlenen törenin ardından Hatun Tuğluk'un naaşı, defnedilmek üzere İncek Köyü Mezarlığı'na getirildi. Cenaze ritüelleri normal seyrinde devam ederken çok tehlikeli bir olay yaşandı. Tuğluk'un naaşının İncek Mezarlığı'na gömülmesini engellemek isteyen bir grup, küfürlerle, ‘Buraya Kürt, Ermeni, Alevi gömdürmeyiz' sloganlarıyla cenazeye saldırdı.
Tüyler ürperten bu saldırıyı, HDP'li Mithat Sancar ile Sırrı Sakık, eski AK Parti Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi MHP'li Atila Kaya ve siyaset bilimci Prof. Büşra Ersanlı'yla konuştuk.
HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, olayın organize olduğunu ifade ederek, Emniyet'in olaydan haber olduğunu ileri sürerken, cenazenin İncek Mezarlığı'na gömüleceğini yalnızca Gölbaşı Belediyesi yetkililerinin bildiğini belirterek, saldırganların cenazenin nereye gömüleceğini nasıl öğrendiği konusundaki soru işaretlerine ışık tuttu.
Yerine kayyum atanan eski Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık ise, 2007 yılında vefat eden eşini Gölbaşı Belediyesi'ne bağlı olan Gölbaşı Mezarlığı'na defnettiğini, bir yıl sonra yaşamını yitiren ablasını da eşinin yanına gömmek istediğini ancak Gölbaşı Belediyesi'nin Belediye Meclisi kararıyla bu isteğini gerçekleştiremediğini anlattı. Sakık, "IŞİD'cilere öfkeli gençler diyorlardı, öfkeli gençler Ortadoğu'yu kan gölüne çevirdi. Saldırıyı yapanlar da o öfkeli gençlerdi" dedi.
Eski AK Parti Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, 19 Ocak 2007'de suikaste kurban giden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 'zehirli kan' benzetmesine atıf yaparak, "Kan zehirlenmesinin halen bir kısım insanda var olduğunu gördük. Şeyh Said'in, Seyit Rıza'nın cenazelerine yapılanların faşizm öğretisi içinde bir kısım insanlara empoze edildiğini görmüş olduk" diye konuştu.
‘BİZİM KÜLTÜRÜMÜZDEN BÖYLE BİR ALÇAKLIĞIN ÇIKMASI ÜZÜCÜ'
MHP'li Atila Kaya, olaya tepkisini şu sözlerle anlattı:
"Olayı ilk duyduğumda nasıl bir değerlendirme yapacağımı düşünürken çaresiz kaldım. Bizim kültürümüzün, medeniyetimizin, insanlığımızın kabul etmeyeceği, insanlık dışı bir tavır olarak görüyorum yapılanları. Bizim kültürümüzden böyle bir alçaklığın çıkması gerçekten üzücü."
Siyaset Bilimci Prof. Büşra Ersanlı ise, cenazeye saldırı olayına bilimsel değil duygusal yaklaşılması gerektiğini ifade ederek, "Bu olayları meşrulaştırmamak için şaşırmaya devam etmeliyiz" dedi. Bu tür şeylerin meşrulaştırılmasına çok izin verildi ama CHP ile MHP'nin meşrulaştırılmaması için gösterdiği çabaya sevindim" diye konuştu.
Mithat Sancar, yaşananların detaylarını şöyle anlattı:
"Aysel hanımın annesinin cenazesinin önce Gölbaşı Mezarlığı'nda defnedilmesi istendi. Gölbaşı Belediyesi'nde mezarlık işleriyle ilgili birim arandı, onun yetkilisiyle konuşuldu. Gölbaşı Mezarlığı'nın müsait olmadığı, bunun yerine İncek Köyü'nde defnedilebileceği bize aktarıldı. Yani İncek Mezarlığı'nda defnedileceği, Gölbaşı Belediyesi yetkililerince biliniyordu. İncek aslında çok bilinen bir yer değil. Hatun anamız da Aysel hanımla birlikte orada yaşıyordu. Mezarlık evlerine çok yakındı. Aysel'in onu daha kolay ziyaret edebilmesi için orada gömülmeyi vasiyet etmişti.
Tören için Aysel hanımın gelmesi beklendi. Cezaevinden geldiği için geç saatte Cemevi'ne geldi. Tören için onun gelmesi bekleniyordu. Tören tamamlandıktan sonra İncek Köyü Mezarlığı'na doğru yola çıktı arkadaşlarımız. Gittiklerinde önce bir kişinin tepkisiymiş gibi, münferit bir olaymış gibi bir gerginlik yaşandı. Olayın ne olduğu anlaşılmaya çalışılırken, küfür eden, sloganlar atanların sayıları artmış. Sayı artarken polis seyrediyor ve hiçbir şey yapmıyor. Bu olayın tesadüfen olma ihtimali yok. Bu organize bir iştir. Birileri bu olayı planladı. Bu olay kendiliğinde gelişse, belki bir kaç kişi gelir bir şeyler söyler giderdi.
Çok tehlikeli bir provokasyon yaşanması nedeniyle derhal Ankara Valisi'ni aradım. Koruması çıktı telefona. Valinin toplantıda olduğunu söyledi. Çok acil bir durum olduğunu söyledim. Ankara Emniyet Müdürü'nü aradım. Özel Kalem Müdürü'ne not bıraktım. Diğer arkadaşlarımız da, İçişleri Bakanı da dahil herkese ulaşmaya çalıştı. Benim Vali'yi aramamla Vali'nin bana dönmesi arasında tam 40 dakika var. Bu tip olaylarda 40 dakikalık süreye neler sığabileceğini yakın tarihte yaşadığımız örneklerle biliyoruz. Sivas Katliamı, bekleme, oyalama süreleri içinde gerçekleşti.
Orada polis müdahale edebilirdi ama etmedi. Ben Emniyet'in bu işten haberinin olmadığına ihtimal vermiyorum. Buna üst düzey isimler göz yumdu.
Valilik olayı, sataşma olarak sunuyor. Bu tüyler ürpertiyor. O kadar kişinin tanıklığında yaşanmış bir olayı Valilik nasıl çarpıtabiliyor? Saldırganlar, 'Cenazeyi gömdürtmeyiz, gömerseniz çıkarır yola atarız' diyor. O cenazeyi oraya nasıl bırakırsınız? Polisin gözü önünde bir linç olayı var ama polise güvenemiyoruz. Biz cenazeyi almaya karar verdiğimizde teyakkuza geçtiler. İlgililerin olay yerine intikali tam 2.5 saat sürdü. Ankara'da Yüksel Caddesi'nde 3 kişi bir araya geldiği zaman 5000 polis toplanıyor. Her yeri gaz bombalarıyla yıkıyorlar. Biz saldırganlara bunu yapsınlar demiyoruz ama bu kadar ırkçı bir provokasyon karşısında mutlaka Emniyet Müdürlüğü'nün yapacağı şeyler vardı. Emniyet burada suçlu, Valilik sorumlu."
"Eşimi kaybettikten sonra Gölbaşı Mezarlığı'na definle ilgili sorunlar yaşadık. Sonra araya bir grup milletvekili ve bakanlar girerek sorunu çözmüştük. Sonra ablamı kaybettik, eşimin yanına defnetmek istemiştik ama bakanların devreye girmesine rağmen eşimin yanına defnedemedik. Oğlumu kaybettiğimde ise eşimin yanına defnedebildik ama AKP'li Belediye Meclis üyeleriyle MHP'li üyeler kavga ettikler izin verildiği için.
Aslında o günlerde ben oğlumu, eşimi ablamı alıp götüreyim diye düşündüm ama sonrasında bu ülke sadece ırkçı ve milliyetçilerin değil, vicdan sahibi milyonlarca insan var, onlara saygı adına oğlumu, eşimi ablamı Ankara'da bıraktım.
Geçmişte Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren IŞİD'çiler için 'Bir grup öfkeli genç' diyorlardı. Kendi ülkemizi, Paris'i, Londra'yı kan gölüne çevirdiler. O öfkeli gençler, mezarlığa gelmişlerdi."