Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında, ‘PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C'ye müzahir oldukları' iddiasına ilişkin görülen davada tutuklu 6 sanığın tahliye talepleri reddedildi. CHP İstanbul milletvekili Barış Yarkadaş, 25 Eylül tarihine ertelenen Cumhuriyet davası ile ilgili Zafer Arapkirli ile Seyr-i Sabah'a değerlendirmelerde bulundu.
AK Parti Milletvekili eski bakan Nabi Avcı Cumhuriyet davasıyla aynı anda görülen duruşma için geldiği Silivri'de Cumhuriyet gazetesi davasına ilişkin açıklamalarda bulunarak "Cumhuriyet Gazetesi davası ile bu davayı çok fazla birlikte anmak bana doğru gelmiyor" diye konuştu. Yarkadaş'a göre Avcı'nın açıklamaları AKP'nin takdiği:
"İktidarda olup muhalifmiş gibi davranıyorlar. Ben Nabi Avcı'yı samimi bulmuyorum. Nabi Avcı benim için medya eleştirisini kaleme aldığı ‘Enformatik Cehalet' kitabında kaldı.
‘NABİ AVCI DA İKTİDARIN BİR PARÇASI OLDU ONDAN SONRA BOZULDU'
Ne zaman Nabi Avcı da iktidarın bir parçası oldu ondan sonra bozuldu. Ben AKP'lilerin bu tür söylemlerini ciddiye almıyorum.
Mesela biz CHP Milletvekili olarak ‘gazeteciler tutuksuz yargılanmalı' desek bu inandırıcı olur. Ama sen hem iktidarın milletvekilisin, hem iktidarın bakanısın, hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın en yakınındaki kişilerden birisin. Nabi Avcı, sen kimi kime şikayet ediyorsun? Sizin verdiğiniz talimatlarla bu insanlar tutuklanıyor.
‘SAVCILAR, HAKİMLER BU KADAR BASKI ALTINA ALINMASA TÜRKİYE'DE HİÇ TUTUKLU GAZETECİ OLMAZ'
Ben eminim, bu savcılar, hakimler bu kadar baskı altına alınmasa, bu denli yönlendirilmese, yargı bu denli partizanlaştırılmasa Türkiye'de hiç tutuklu gazeteci olmaz. Ben hiçbir savcının isteyerek bir gazeteciyi tutuklamak isteyeceğini tahmin etmiyorum."
"Bu insanların arkadaşları yakınları orada medyaya, kamuoyuna bu insanların suçlu olmadığını anlatamaz mı? Lekelenmeme hakkını kullanamaz mı? Kullanamaz. Niye? Çünkü İstanbul Valiliği keyfi bir kararla orada hiçkimsenin basın açıklaması yapamayacağını söyledi. Hiçbir pankartın alınmayacağını söyledi. Gazeteciler birkaç gün önceden hazırladıkları, üzerinde ‘adalet istiyoruz' yazılı pankartları yerleşkenin etrafına getiremedi. Jandarma bunlara el koydu ve ‘İstanbul Valiliği'nin kararı var, KHK'ya (Kanun Hükmünde Kararname) göre siz burada açıklama yapamazsınız' dedi.
Biz gittik duruşma salonunun önüne. Gazeteci arkadaşlarımızın basın açıklaması yapmasını bekliyoruz. Gazeteci arkadaşlarımız kendilerine basın açıklaması okutmadıklarını söyledi. Ben çıktım, okudum açıklamayı, alanı boşalttık. Sonra bir baktık, AKP'li Nabi Avcı (eski Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı), Mehmet Metiner (AK Parti milletvekili) bir FETÖ davası için alkışlarla geldi. Bunlar cezaevinin içinde oldu. Orada, ‘FETÖ'cüler için idam istiyoruz' yazılı dövizlerle geldi AKP'liler ve o dövizleri astılar, bugün gazetelerde görebilirsiniz. Peki ‘adalet istiyoruz' dövizi yasaksa, cezaevinin etrafına kimse pankart asamıyorsa, AKP'lilerin ‘idam istiyoruz' dövizleri nasıl cezaevinin önüne kadar geldi?
AKP'nin bu ülkede artık en basit olayda bile adaletin kırıntısını dahi bırakmadığının göstergesi. Gazeteciler ‘adalet istiyoruz' pankartını alana sokamıyor. AKP'liler cezaevinin önünde alkışlarla protesto yapıyor. Aynı zamanda tek bir elden çıkmış ‘idam istiyoruz' dövizlerini açabiliyorlar. Bu adalet mi?"
‘CUMHURİYET DAVASININ ERTELENDİĞİ TARİHTE RIZA SARRAF DURUŞMASI VAR'
Davadan tahliye kararını beklemediğini belirten Yarkadaş, "‘Bakın biz en azından yargılama yaptık suçluyu suçsuzu ayırabiliyoruz' görüntüsü vermek için belki bir arkadaşımızı bırakabilirler, diye düşündüm. Mahkeme katı bir tutum sergiledi. Saat 22:30'da açıklayacağını söylediği kararı ne ilginçtir 23:30'da açıkladı. Hatta dün gece şöyle bir şey de oldu. Kararın bu sabah 10:30'da açıklanacağı gibi bir bilgi sızdı. Fakat sonra dava 25 Eylül'e ertelendi ve tutukluluğa devam kararı çıktı. 25 Eylül günü Rıza Sarraf'ın da ABD'de yeni bir duruşması var. Bizim açımızdan önemli. Bir yanda Rıza Sarraf'ı destekleyenler, diğer yanda da Cumhuriyet gazetesini destekleyenler var. Çünkü Rıza Sarraf'ın da bu ülkede siyasetçi destekçileri var" şeklinde konuştu.
"Dün hukukun, adaletin çürüdüğü bir gün yaşadık" diyen Yarkadaş, "Bir kere dünyanın hiçbir yerinde cezaevlerinin içerisinde mahkeme kurulmaz. Bu 1940'lı yıllarda Nazi'lerin kullandığı bir yöntem. Tutuklu kendisinin hapsedildiği yerleşkenin içinde yargılanıyor. O mekandan bağımsız değil. Sanki akşam bir daha geri götüreceklermiş gibi. Bu hukuken, psikolojik olarak fazlasıyla absürt bir durum" ifadelerini kullandı.