Peki Schulz'un ‘Almanya'ya zarar verdiğini' savunduğu bu anlaşmanın taraflara etkisi ne oldu? AB süreçten ne yönde çıkar sağladı? Anlaşma, Türkiye'ye AB üyeliği yolunda katkı sağladı mı? Sputnik'in sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Barış Doster'e göre anlaşma Türkiye'ye AB üyeliği yolunda katkı sağlamak şöyle dursun, tam tersine ülkenin AB ile olan incelmiş bağını da tamamen kopardı:
‘TÜRKİYE VE AB ARASINDAKİ KÖPRÜLER TAMAMEN ATILDI'
"Sığınmacılarla ilgili anlaşma söz konusu olduğunda Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne olabildiğince az sayıda sığınmacı göndermesine karşılık AB'nin de Türkiye'ye para vermesi söz konusu olmuştu. Hatta bu tartışma o kadar nahoş cereyan etmişti ki adeta bu amiyane tabirle Kayserili pazarlığına dönmüştü. Her iki taraf da birbirini anlaşmanın gereklilerine uymamakla suçladı. Türkiye, AB'ye kendisine söz verilen 3 milyar euroluk meblağın yalnızca 600 milyonluk kısmını vermiş olmakla suçladı. AB tarafı da Türkiye'yi birliğe şantaj yapmakla suçladı. Süreç, Türkiye ve AB'yi birbirinden tamamen uzaklaştırdı"
Türkiye'nin anlaşmadan herhangi bir kazanç sağlamadığına işaret eden Doster "Suriye'nin emperyalizm tarafından 2011 yılında karıştırıldıktan sonra ülkesi dışına çıkan 5 milyon Suriyelinin 3,5 milyonu Türkiye'de Avrupa ülkeleri nitelikli, meslek ve uzmanlıklarına göre seçerek sığınmacı aldılar. Almanya en çok mülteci alan oldu. Merkel, kendi partisi tarafından bile çok fazla sayıda Suriyeli almakla ve Türkiye'nin ‘şantajlarına' boyun eğmekle suçlandı. Peki günün sonunda ne oldu? Türkiye'nin hiç bir kazancı olmadığı gibi, sadece Almanya değil, Hollanda, Belçika ve Avusturya seçimlerinde de iç siyaset malzemesi haline getirildi" dedi.
Doster "Nasıl Türkiye'de AB karşıtlığı ve yandaşlığı, iç siyaset malzemesi oluyorsa, Türkiye'nin de özelde sığınmacılar politikası, genelde ise dış politikası, Suriye politikası ve referandum süreci gibi Türkiye'nin iç siyasal hayatını etkileyen gelişmeler Avrupa siyasetinin parçasına haline dönüştü. Türkiye hiç bir şey kazanmadığı gibi Türk karşıtlığı Avrupa'da her zamankinden çok prim yapmaya başladı" ifadelerini kullandı.
Sürecin asıl kazananının AB olduğuna işaret eden Doster "AB vaat ettiği parayı ödemediği ve vaat ettiği sayıda sığınmacıyı kabul etmeyerek kazançlı çıktı. Türkiye ise yalnızca kendine vaat edilen parayı veya vize muafiyeti gibi ayrıcalığını elde edemedi. Halbuki süreç başlarken yakında Avrupa'ya vizesiz seyahat edileceği ve üyelik sürecinde ilerleme kat edilmekte olduğu gibi yorumlar yapılıyordu. Bunlar tamamen hayal oldu. Türkiye-AB daha da uzaklaştı, makas daha da çok açıldı. Türkiye, Gümrük Birliği üyeliğinin yenilenmesi yönündeki talebine bile olumlu yanıt alamadı" diye konuştu ve ekledi:
"Bu iş baştan olmayacaktı. Bu olmayacak duaya amin demekti. Türkiye ne yaparsa yapsın AB'ye yaklaşamaz. AB'nin Türkiye'yi birliğe tam üye yapmamak için kendince tarihi,siyasi, kültürel gerekçeleri var. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği, AB'nin önüne koyduğu gereklilikleri yerine getirmesiyle ilgili bir mesele değil; AB'nin küresel ölçekte kendini nasıl tanımladığı ve nasıl bir güç olarak gördüğüyle ilgili."