Zeybekçi'nin açıklamalarını değerlendiren Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı eski Müdürü ve Ekonomist Bartu Soral, Avrasya Gümrük Birliği'ne katılmanın Türkiye'nin güçlenmesi için tek seçenek olduğunu söyledi. Soral'a göre Türkiye'nin Avrasya Gümrük Birliği'ne dahil olması; ülkenin Şangay İşbirliği Örgütü'ne katılmasının kilometre taşı.
‘AVRASYA'YLA STRATEJİK İŞ BİRLİKLERİ ZARURİ'
Türkiye açısından Avrupa Gümrük Birliği'ne göre Avrasya Gümrük Birliği'nin çok daha fazla avantaj getirdiğine işaret eden Soral "Çünkü biz (Avrupa) Gümrük Birliği'nin aldığı karar mekanizması içinde değiliz. Ayrıca şu anda Türkiye bulunduğu coğrafya ve Türki cumhuriyetleriyle olan din, dil, ırk yakınlığı itibariyle o bölgeyle iş birliğine çok uygun. Rusya'yla iş birliğimizin artması da Türkiye'ye çok büyük fırsatlar sağlıyor" dedi.
Türkiye'nin ekonomik potansiyelini artırmanın Avrasya'yla stratejik iş birliğinden geçtiğine işaret eden Soral "Buna sadece Avrasya Bölgesi olarak bakmayalım; Çin'in İpek Yolu projesiyle birleşince Türkiye'nin İpek Yolu projesinin kapsadığı 64 ülkeyle ki bunun içinde Rusya var, Türk Cumhuriyetleri var. Çok büyük bir iş birliği imkanı var. Şunu hatırlatmakta fayda var; bana göre Türkiye'nin bundan sonraki ekonomik potansiyelinin geleceği Avrasya bölgesinde ama Avrupa'yla da ikili ve çoklu anlaşmalar yaparak ticaretimizi kendi lehimize olacak şekilde arttırmalıyız. Son 10 seneye baktığımızda Avrupa Birliği'yle yaptığımız dış ticarette 182 milyar dolar dış ticaret açığı verir pozisyondayız. Bunun tek sebebi Gümrük Birliği değildir. Ama Gümrük Birliği'de hedeflerinden birisidir. Ben Avrasya'yla iş birliğimiz arttıralım derken Avrupa Birliği'yle kurduğumuz ilişki tarzında değil, Avrupa'yı bırakıp Avrasya'yla kuralım demiyorum. Ben kendi ekonomik potansiyelimizi planlayarak bir stratejik plan bazında Avrasya ülkeleriyle ortak iş birlikleri geliştirelim diyorum. Çünkü Avrasya ve Çin olarak baktığımızda Asya bölgesi 21. yüzyılda ekonomiye hakim olacak bir bölge" ifadelerini kullandı.
Avrasya Gümrük Birliği'ne dahil olmak isteyen bir Türkiye'nin, güçlenmesini istemeyenler tarafından engellenmeye çalışacağına işaret eden Soral "Türkiye için de Avrasya bölgesi için de bir zorunluluktur. Yani Avrupa Birliği'ni kurmak olası olmuş da Avrasya Birliği'ni bir ekonomik bağlamında değerlendirmek niçin mümkün olmasın? Elbette ki mümkündür. Ancak şunu söyleyeyim; Avrasya'ya uzanan bir Türkiye'nin önünü elbette kesmek isterler. Böyle bir birliğin olmasına engel olmak isterler. Çünkü bu birlik dünyada çok önemli bir güç merkezini oluşturur. Onun için de belli güç merkezleri böyle bir birliğin oluşmasını istemezler" dedi ve ekledi:
"Hatta şöyle bir bölgenin coğrafyasına baktığımızda Kürdistan olarak kurulmak istenen sözde Kürdistan bölgesi adeta Türkiye'nin Avrasya'ya uzanmasına engel olmak isteyen bir tasma gibi görmek bence mümkündür."
‘AVRUPA GÜMRÜK BİRLİĞİ ZATEN TÜRKİYE LEHİNE DEĞİLDİ'
Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği'ne girişinin tam üyelik koşuluna bağlı olması gerekirken; Ankara Anlaşması'na aykırı şekilde üye olmadan yapıldığına değinen Soral süreci şöyle anlattı:
1964'te imzalanan Ankara Anlaşması sonucunda, anlaşma şartı şuydu; belli bir süreç geçtikten sonra Avrupa Birliği'ne tam üye olduktan sonra paralel olarak Gümrük Birliği'ne de girmesinden bahsediliyordu. Türkiye Gümrük Birliği'ne Avrupa Birliği'ne tam üye olduktan sonra dahil olacaktı. Fakat daha sonra 1994'te biraz da iç politikaya alet edilerek, ‘Gümrük Birliği'ne girdik, büyük bir zafer' gibi sunuldu. Halbuki aslında bu Ankara Anlaşması gereğince olmaması gereken bir şeydi. Şimdi bu bağlamda Gümrük Birliği Türkiye'nin çok lehine işleyen bir süreç değil."