Başlangıç'ın yazısı şöyle:
Satır satır yazılmış CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki iddianame…
“MİT TIR’ları ihanet suçundan FETÖ’nün yargı, emniyet, asker ve medya içindeki unsurlarıyla aynı argümanları ve söylemi kullanan sanık…”
“Sayın Cumhurbaşkanımız, bazı bakanlarımız ve AK Parti yöneticileri hakkında FETÖ terör örgütü mensupları tarafından kullanılan ‘Uluslararası mahkemelerde yargılanacaklar’, ‘Yurt dışına kaçacaklar, gelip yargılanacaklar’ söylemlerini aynen tekrar etmek suretiyle…”
“FETÖ terör örgütü üyeleri gibi ‘Türkiye güvenlik açısından riskli ülke’ savını her bulduğu mecrada dile getiren, uluslararası basın aracılığıyla ülkemizi ısrarla güvenlik açısından riskli ülke olarak göstermeyi sürdüren sanık…”
“Suçlarını gizlemek isteyen FETÖ mensuplarıyla aynı paralel dili kullanarak 15 Temmuz hain darbe girişimini partisine mensup bazı milletvekilleriyle birlikte ‘kontrollü darbe’, ‘evcilik’, ‘tiyatro’ demek suretiyle terör örgütüyle ilişkisini ele veren Kılıçdaroğlu…”
“MİT TIR’ları ihanet suçunda ‘Bu görüntüleri ben de seyrettim’ itirafında bulunan Kılıçdaroğlu, dosyayı Can Dündar’a veren ve bu suçtan mahkum olan milletvekili Enis Berberoğlu’nu göreve aracı etmek suretiyle terör örgütünün amaçları doğrultusunda faaliyet göstermekten…”
“17 Mayıs 2015’te Zaman gazetesine yaptığı bu ziyaret sırasında söz konusu ihanet görüntülerini temin ettiği anlaşılan zanlı…”
“kendisi ve partisi CHP siyasetin gereği olarak sandığı, seçimleri ve demokrasiyi adres göstermek yerine ısrarla sokağı adres göstermek suretiyle…”
“Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin FETÖ senaryosunun aktörü ve taşıyıcısı olduğu anlaşıldığından…”
İşte Kılıçdaroğlu hakkındaki hazırlanan iddianamenin bazı satır başları böyle.
Parti sözcüsü Mahir Ünal da bu “iddianame”yi “Kılıçdaroğlu’na yöneltilen yedi soru” formatında kamuoyuna açıkladı.
Dün bütün Saray medyasının hemen hepsinde “Cevap ver Kılıçdaroğlu” manşetiyle bir sorguya dönüşmüştü.
Aslında bu “iddianame”nin “fezlekesi”ni önceki gün AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yazmıştı:
“İçerideki zatla ilgili soruşturma kendisine uzanacak diye korkuyor. İçerideki zatla Kılıçdaroğlu’nun bağlantısı çıkarsa şaşırmayın. ‘Buradan çıktım çıktım, çıkmadım açıklamalarda bulunacağım’ diyor içerideki zat.”
Aslında bu Berberoğlu’na yapılmış bir ‘ahlaksız teklif’:
“Kılıçdaroğlu’nu ihbar et, hapisten kurtul”
Enis’in yalanlaması, eşi Oya’nın “Yalanlarınızda boğulacaksınız” diye açıklama yapması boşuna. Erdoğan ve AKP iktidarı Kılıçdaroğlu’nu kriminalize etmeyi kafasına koymuş bir kez. Bu hedefe varmak için gerçeğe ihtiyaçları yok. Sadece “FETÖ davasından rehin alınmış” bir savcı ile bir Sulh Ceza Hakimi yeter.
Oyunu da aynı bir zamanlar ortaklık yaptıkları Cemaat’in yöntemleriyle sahneye koyuyorlar.
Önce Saray medyasının birkaç gazete ve televizyonunda aslı astarı olmayan bilgilerden derlenmiş, haber kılığındaki yağlı çamuru hasmın üzerine atıyorlar.
Sonra iktidarın en tepesinden en aşağısına kadar bütün sözcüleri bu yalanları ekran ekran, toplantı toplantı, meydan meydan gerçekmiş gibi dile getiriyor.
Durumdan vazife çıkartan ya da çıkarttırılan savcı gözaltına aldırıyor, polisten savcılığa, oradan da tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimi’ne doğru başlayan yolculuk Silivri Cezaevi’nde sona eriyor.
İktidar, Kılıçdaroğlu’nu tutuklatacak kumpası kurmuş. Sadece bu kumpası uygulamaya mecbur mu, değil mi onu test ediyor. Eğer iktidarı kaybedeceklerini bir anlasınlar, anında uygulamaktan çekinmeyeceklerdir bu kumpası.
Aslında bu Kılıçdaroğlu’na kurulan ilk “tutuklama kumpası” değil. Son 14 ayda tam üç kez uygulamaya soktular bu tezgahı.
KILIÇDAROĞLU'NA 2016 HAZİRAN'INDA OYNANAN OYUN
8 Haziran sabahı Ankara’da uyananlar çok çarpıcı billboardlarla başlamışlardı güne.
Önde Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafı, arkasında CNN Türk’teki Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programının logosu vardı.
“Biz hapiste hasta yatan PKK’lıya da gittik, DHKPC’liye de gittik.” Aslında Kılıçdaroğlu’na yapılan bu “billbard operasyonu” bir gecede tezgahlanmıştı. 7 Haziran akşamı CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programına çıkmıştı Kılıçdaroğlu. Saat 21.00’de başlayan program 23.00’e doğru bitmişti. İlk işaret fişeğini Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek atmıştı twitle. “Bugün 7 polis, 4 vatandaşımızı şehit verdik… Utanmadan teröristleri ziyaret ettiğini böyle bir günde söylüyorsun.” Anlaşılan o ki gece yarısı büyük bir operasyon başlatılmıştı Kılıçdaroğlu’na karşı. Henüz biten televizyon programındaki Kılıçdaroğlu görüntüleri konulmuştu afişlere. Gecenin o saatinde matbaaya götürülüp baskı yapılmıştı. Belli ki sabaha karşı Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan billboardlar kiralanmıştı! Sabaha kadar da, CHP Genel Merkezi’nin karşısı dahil, Ankara’nın dört bir yanına asılmıştı. Billboardlarda, bu “jet” operasyonu gece yarısı birkaç saatte yapan “sivil toplum örgütü” olarak da Türkiye Gaziler Vakfı’nın imzası vardı. Kılıçdaroğlu’nu “terör işbirlikçisi” gibi göstermek amacıyla yapılan bu billboardların asıldığı gün İstanbul’da iki polisin cenaze töreni gerçekleştirilecekti. Aslında amaçlanan operasyonun ikinci bölümü de Fatih Camisinin avlusunda sahneye konuldu. Osmanlı Ocakları üyesi olduğu iddia edilen grubun yuhalamasının, çelenginin parçalanmasının ardından mafyavari bir yöntemle üzerine mermi atılmıştı Kılıçdaroğlu’nun. Bu hareket o alemde “ölüm tehdidi” anlamına geliyordu.
Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği “hasta mahkum ziyareti”ni TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nda oluşturulan Cezaevleri Alt Komisyonu yapmıştı.
AKP’li, HDP’li üyeler olduğu gibi CHP’liler de vardı komisyonda. Hiçbir siyasi görüş ayırımı yapılmadan ziyaret ediliyordu tüm hasta mahkumlar.
Konunun bu yöndeki hassasiyetini de Kılıçdaroğlu büyük bir özenle vurgulamıştı CNN Türk’teki programda:
“Biz hapiste yatan PKK’lıya da gittik, DHKP-C’liye de, İslami kesimden mahkumlara da gittik.”
Ancak billboardları hazırlayanlar “İslami kesimden” bölümünü makaslıyorlar. Geriye afişlerdeki o çarpıtılmış sözü kalıyor Kılıçdaroğlu’nun:
“Biz hapiste hasta yatan PKK’lıya da gittik, DHKP-C’liye de gittik.”
İşte bu tezgah 2016 Haziran’ında kurulmuştu Kılıçdaroğlu’na.
Araya 15 Temmuz darbe girişimi girmiş, AKP’nin ana muhalefet partisi liderine oynadığı bu “teröristleştirme” operasyonu kesintiye uğramıştı.
KILIÇDAROĞLU HAKKINDA SUÇ DUYURUSU YAPAN ŞİMDİ BAKAN
Son bir yıl içersinde Kılıçdaroğlu’nu ikinci kez “tutuklatma” girişimi 6 Kasım 2016 tarihinde CHP Parti Meclisi’nin yayınladığı bildiri üzerinden yapılmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, CHP PM bildirisi üzerinden siyasal yaşamı altüst eden bir fırtına koparmışlardı.
CHP’nin bildirisinde “AKP, bugün de Meclis’teki milletvekillerini tutuklatarak teröre hizmet etmektedir. Hukuki süreçler tamamlanıp hüküm kesinleşmeden milletvekillerinin tutuklanması anayasaya, Anayasa Mahkemesi’nin içtihatlarına aykırıdır. Bu hukuk dışı uygulamalara son verilmelidir, Türkiye’yi uçuruma sürükleyenler mutlaka yargıya hesap vereceklerdir” ifadeleri yer alıyordu.
Erdoğan ateş püskürüyordu CHP’nin bildirisine: “Bu ülkede vatana ihanet edenlerin, bu ülkede terör estirenlerin avukatlığına soyunanlar bunun bedelini ödemek durumundadır, hesabını vermek zorundadır, vereceklerdir. Milleti karşısına alanlar bedbahttır.”
Şimdi yeni bir tuzak kuruluyor CHP lideri Kılıçdaroğlu’na
Fezlekesini Erdoğan, iddianamesini AKP Genel Merkezi yazmış. Geriye uygun bir savcı ile bir Sulh Hukuk Hakimi bulmak kalmış. Aranan “uygun savcı”da tercihen “FETÖ rehinesi” olacak.
AKP’nin oyları eksildikçe, Erdoğan’ın 2019 seçimlerinde yüzde 50’yi tutturmasının güçlükleri ortaya çıktıkça sadece Kılıçdaroğlu’nun tutuklanmasına değil, daha tehlikeli oyunların tezgahlanmasına hazırlıklı olmalı…
Son bir not olarak aktarmakta yarar var.
CHP’nin bildirisi üzerine Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulunan AKP Genel Sekreteri kimdi biliyor musunuz? Bugün Adalet Bakanı olan Abdülhamit Gül.
Anladınız siz durumu!..