Sputnik'in sorularını yanıtlayan TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik, deprem uzmanı Prof. Dr. Celal Şengör'ün beklenen İstanbul depreminde şehirdeki binaların yarısına yakınının yıkılabileceği yönündeki açıklamasına işaret ederek bu rakamı asgari düzeye indirmenin yollarını anlattı. Akçelik kaybı en aza indirmenin, kentsel dönüşümün afet riskine karşı olması, LPG tesislerinin kontrollerinin yapılması, afet toplanma alanlarının uygunluğu ve yeterliliğinin yanı sıra depremi takip etmesi olası yangınları önlemek için doğal gaz projelendirmeleri yapılmasından geçtiğini anlatsa da; yetkiliye göre halihazırdaki durum, ideal koşullardan oldukça uzakta.
Kentsel dönüşümün ‘afet ve insan değil rant odaklı' olduğuna işaret eden Akçelik "Dönüşüm süreci Van depremi sonrasında afet riski altındaki alanları dönüştürmek amacıyla başladı. 2012 yılında atılan bu adım doğruydu doğru bir atıldı ama uygulamada dönüşüm için afet alanları değil rantı yüksek alanlar seçildi. İstanbul Sarıyer'deki Derbent bölgesi bunlardan biri, şehrin en dayanıklı zeminine sahip bölgelerinden biri. Kısacası, birileri bu işi sulandırıyor. Bu dönüşüm, güvenliğe değil ranta yönelik. Biz buna karşıyız" dedi.
Dönüşüm için ‘inşaat çılgınlığından ibaret' diyen Akçelik "1999 yılındaki depremin ardından depremin değil binanın öldürdüğü söylenmişti. Ancak gelinen noktada dönüşüm, inşaat çılgınlığından ibaret. Üstelik bu plansız dönüşümün yaratacağı başka hasarlar da var. İstanbul belki de 20- 40 yıl sonra asbestten kaynaklı çeşitli hastalıklar yaşayabilir. Asbest inşaat yıkıntılarındaki tozlardan çıkan bir kanserojen bir maddedir. Bugün İstanbul'da sadece altı belediye kentsel dönüşüm öncesi asbesti temizletiyor. Bunlar Kadıköy, Tuzla, Maltepe, beşiktaş, Şişli ve Ataşehir" dedi.
TMMOB'un açıkladığı raporun 1509 yılında İstanbul'da yaşanan ‘Küçük Kıyamet' olarak tabir edilen depremin tekrarlanması durumundaki olası bilançoyu hesapladığına değinen Akçelik ".Bu depremi 17 Ağustos 1999 yılında yaşanan deprem ile karşılaştırdığımız zaman en az 2 veya 2.8 kat enerji açısından daha güçlü bir deprem olduğunu görüyoruz. Yaşanan en kötüsü 7.7 büyüklüğündeki bu deprem olduğu için buna göre çeşitli hesaplar yaparak ölüm oranını çıkardık. O zamanın yapı stoku ile bugünün yapı stoku aynı olmadığı için böyle bir hesaplama eleştirilebilir. Fakat tarihsel depremlerin yaşandığı dönemde yapı stoku İstanbul'da merkezinde bulunan jeolojik özellikler İstanbul'un en sağlam zeminlerinden biri olan bölgede gerçekleşmiştir. Günümüzdeki İstanbul yapısı sınırları itibariyle jeolojik olarak sağlam kayalık zemini aşmış bulunmaktadır. İstanbul'un yerleşim alanları zemin özellikleri açısından daha kötü bölgelere kayarken nüfus da hızla arttı. Dolayısıyla İstanbul'daki gelecekte olabilecek depremlerin etkisi geçmiştekilerden daha da yıkıcı olabilir" dedi ve ekledi:
"Bu raporu hazırlarken; AFAD'ın İstanbul'un acil durum risk kapsamında, binaların üçte birinin yüksek risk altında olduğu, 50'sinin kaçak, yüzde 40'ının deprem ömrünü tamamlamış, ve yüzde 20'sinin deprem riskine bağlı olarak acilen yıkılması gerektiği gibi öngörülerini de hesaba kattık."
‘14,8 MİLYON İÇİN SADECE 70 TANE AFET TOPLANMA ALANI VAR, YERİ DE BELLİ DEĞİL'
1999'da meydana gelen Kocaeli depreminden sonra İstanbul'da 470 tane afet toplanma alanı ve 560 civarında acil ulaşım yolu belirlendiğini ifade eden Akçelik "İBB'nin deprem ve doğal afet komisyonunun 2016'daki raporunda bu alan sayısı 77'ye düşüyor. TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, İstanbul Valiliği'ne bu deprem alanlarının yeri ve diğer detaylarını sorduğunda, valilik ‘gizlilik' gerekçesiyle sorulara cevap veremeyeceğini söylüyor. Halbuki bu gibi bilgilere halkın rahatça ulaşımına açık olmalı" diye konuştu.
Israrlar sonucu yetkililerin sözlü olarak kendilerine bilgi vermeyi kabul ettiğine işaret eden Akçelik "Yetkililer, daha sonraysa yalnızca 70 alan olduğu ve bunu 2 milyon kişiye hizmet verebileceğini açıkladı. 14-15 milyonluk bir şehre sadece 70 toplanma alanı olması tam bir çıkmazdır, ileride yaşanacak sorunlara gebedir" ifadelerini kullandı.
Afet toplanma alanlarının ilçe belediyelerinin web sitesindeki sayısının da yanıltıcı olduğuna değinen TMMOB yetkilisi "İlçe belediyelerinin sitelerine baktığımızda en ufak bir parkı bile deprem toplanma alanı gösteriyor. Bunlar çadır alanı değil, binaların ortasındaki alanlar ki o binaların o parka yıkılmayacağı garanti değil. Hatta bazı deprem toplanma alanları şahıs arazileri, ve arazi sahiplerinin bu durumdan haberi bile yok. Oranın sahibini bundan haberi yokken, oraya bina dikebilir ve bu sayısı azalabilir. Bu konuda belirsiz" dedi.
Dolgu alanlarının da olası bir tsunaminin ardından şehrin en tehlikeli bölgelerinden biri haline geleceğine işaret eden Akçelik " Olası bir tsunamiden sonra 1 ila 3 saat boyunca insanların dolgu alanlarından uzak tutmak lazımken, Üsküdar belediyesi, meydan projesinin gerekçelerinden birinin, yapılan dolgu alanın afet toplanma merkezi olacak olmasını gerekçe gösterdi. Benzer bir durum Maltepe'de de var. Bu alanlar değil ki afet toplanma bölgesi olmak, olası bir afette en tehlikeli alanlardan biri" diye ekledi.