dihaber’den Kenan Kırkaya’ya konuşan Önder, bir ittifak fikri olarak ortaya çıkan HDP’nin gittikçe 'bir organik birlikteliğe' dönüştüğünü belirterek, “Yeni dönemde gelişecek bir ittifak, kuvvetli bir iktidarı hedeflemeli, eylem ve programı ittifakı olmalıdır” dedi.
“HDP’nin Kürtler ile sol/sosyalist hareketin ‘ittifakı’ olduğunu söylemek bana artık eksik geliyor” diyen Sırrı Süreyya Önder, devamla şunları söyledi:
"Zira ittifak olarak başlanılan çalışma organik bir birlikteliğe dönüştü. Ortada artık üstünde titizlikle çalışılmış ve tarafların programlarına uyan ve bana kalırsa kalıcı olmaya yatkın bir model var. Türkiye’de esen otoriterleşme rüzgarı herkesi umutsuzluğa sürükledi; ama HDP bir parti ve program olarak yüzde 7’den yüzde 13’e çıkan toplam oy oranıyla aslında tüm kamuoyuna bir şey söyledi. 1+1’in 2’den çok daha fazlasına denk olduğu örneğin. HDP’nin kendi programı dahilinde bence yüzde 20 bandına kadar tırmanması, 2015’in ilk çeyreğinin koşulları sürseydi fazlasıyla mümkündü. Dış etkenler, medya baskısı, programlı olarak terörize edilmemiz gibi gerçekler bizi şimdi içine sokulmak istendiğimiz umutsuzluk havasına sürükledi. Medyamızı, moralimizi güçlendirecek kaynaklara ihtiyacımız var; ama böyle bir baskı döneminde, istibdat şartlarında en büyük moral kaynaklarımız olarak arkadaşlarımızın hapsedilmesi, çocuklarımızın ardı ardına gelen ölüm haberleri kimse için hiçbir şeyi kolaylaştırmıyor. Bu yüzden en başında söylediğim 'kuvvetli bir muhalefet' değil 'kuvvetli bir iktidar' olma vizyonuna tutunacak bir ittifak çare olabilir."
'TÜRKİYE'DE BİR KIRILMA VAR'
Önder, “HDP ile CHP arasında bir ittifak mümkün olabilir mi?” sorusuna ise şu cevabı verdi:
'BU ÜLKEYİ MEVCUT SIKIŞIKLIK DURUMUNA BIRAKAMAYIZ'
2019 seçimlerinde bir ittifak sağlanıp sağlanamayacağına ilişkin ise Önder, şu değerlendirmede bulundu:
Bunlar çok uzun bir süreçte yanıtlanabilecek konular; mevcut sıkışmayı çözmek için tüm muhalefet üstüne düşeni yapmakla meşgul olmalı ilk aşamada. 2 yıl daha bu ülkeyi mevcut sıkışmışlık rejimine sıkışık bırakamayız. Önceliğimiz bu ittifakın rüzgarı olacak bir özgürleşme hamlesi yaratmak olmalı. Cumhuriyet Davası’nda yapılan tek bir savunma bile insanlara büyük bir güç ve moral verdi. Özgürlükten yana basın tutukluları İnan Kızılkaya’dan Ahmet Şık’a, Zehra Doğan’dan Erdoğan Alayumat’a, KCK Basın davasından yargılananlardan Kadri Gürsel’e varana değin çok tarihsel ve anlamlı bir tutum aldılar. Baskı dönemleri cezaevleriyle anılır hep… Bugün de bu manifesto, cezaevi gibi, meydanlar gibi direniş alanlarından çıkacaktır. Demirtaş, Yüksekdağ, Kışanak, Tuncel başkanlarımızın mahkeme değerlendirmeleri bu manifestonun temel örgüsü gibidir. Hayat ve direniş birçok meseleyi çözümler ve çözer. Engel olanları ve anlayamayanları da geriye atar.