İstanbul'da yaşamı felç eden yağışın çok seyrek görülen ‘süper hücre' türü olduğuna işaret eden Köse "Bu yağmur, oldukça seyrek görülür. İstatistiksel olarak her 100 fırtınalı yağmurdan birisi bu türdür. Zira İstanbul en son 15 Ağustos 2004'te bu yağışa sahne olmuştu. O zaman da bu yağış Alibeyköy'de derenin taşmasına neden olmuştu. Ancak bu yağmur iklim değişikleri sebebiyle sıklaşabilir" dedi.
27 Temmuz'daki yağışın, şehrin 10 gün önce tanıklık ettiği yağıştan farklı olduğuna işaret eden Köse " O yağışın etkisiyle bu yağışın etkisi aynı değil. Önceki, konvektif hareketler sonucu oluşan ve büyük alanın etkilendiği yağışlardır. Dünkü ise ‘süper hücre' diye isimlendirdiğimiz her 100 fırtınalı yağıştan bir tanesine denk gelen bir yağış türüydü. Dün, önceki sefere göre yağış miktarı yarı yarıya azdı ancak yağışın şiddeti o denli fazlaydı ki aynı zamanda hasarı da çok fazla oldu. Önceki sefer 65 kilogram olan yağış, 2-2,5 saat dilimine yayılırken; bu sefer 30 kilogram yağış bu süre 20-25 dakikaya sığdı. Bu yüzden daha yıkıcı oldu" diye konuştu.
Köse "Süper hücre oluşurken konvektif bulut dediğimiz bulut yapısının oluşması gerekir, bu bulutların kalınlığı 9 kilometreye kadar çıktı ve alt seviyesiyle üst seviyesi arasındaki rüzgar farkı da oldukça fazlaydı Bu fazlalıktan dolayı, ısınan hava genleşip yukarı çıkmayı isterken soğuk hava da dibe çökmek isterken doluya sebep oldu.
Benzer yağışların sıklaşacağına işaret eden Köse "Bu yağış sadece İstanbul'da değil Anadolu'da da etkili. Normal şartlarda sık görülmeyen bu yağmura, küresel iklim değişikliğinin etkisiyle daha sık tanık olacağız. Zira iklimi etkileyen en büyük faktörün okyanus akıntıları. Son 20 yılda Akdeniz ve Karadeniz sahiller boyunca deniz suyunda 1-2 derece artış var. " ifadelerini kullandı.
Çözümün alt yapı ve binaları iklim değişikliklerine uygun hala getirmekten geçtiğine işaret eden Köse " Alt yapılar tekrar gözden geçirilmeli; tabii sadece İstanbul'da değil, dünyanın her yerinde. Kriz yönetimi ve risk yönetimi de önemli" diye konuştu.
İstanbul'daki son yağışta krizin yönetilmesi için 7 bin kişilik bir ekip ve 1000'den fazla aracın görev yaptığını ancak yeterli olmadığını söyleyen Köse "Fırtına o kadar şiddetliydi ki kısa sürede ağaçlar yıkıldı, mazgallar tıkandı. Bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağdı" dedi ve ekledi:
"Risk yönetimi kapsamında mevcut iklim değişikliklerine uygun bina yapmamız gerekiyor. Şehre sürekli yüksek bina diktiğinizde hava koridorunu engellemiş oluyorsunuz. Buna son verilmesi lazım. Hava sıcaklığı 33 dereceyken, gölgede 38 hissediliyor, asfalt sıcaklığı da 65'e ulaşmış. Şehirde her yer asfalt olduğu için böyle. Şehirde yeşil alan artmalı. Yüksek binalara karşı değiliz ama yüksek bina inşa edilirken rüzgarı engellememesi için doğru planlama şart. Rüzgar geçiş yönlerine hassasiyet gösterilmeli. Gerek ülkemizde gerek dünyamızda geç kalınmış."