Karatepe, “Çok uluslu işletmelerin en tedirgin olacağı konuların başında hukukun rafa kaldırılmış olması yatıyor. Türkiye, bunun olası etkilerini fark ettiği için iki günden beri bu durumu toparlamaya çalışıyor ama maalesef cin şişeden çıkmıştır. Hukuk devredışı kaldığı için şirketlerin herhangi bir güvencesinin olmadığını yabancı şirketler son birkaç haftadır yaşadıklarıyla test etmişlerdir diye düşünüyorum” diye konuştu.
Türkiye ile Almanya arasında son dönemde siyasi alanda artan gerginliğin iki ülke arasında çok yakın ilişkiler bulunan ekonomik alana da yansıması olmuş, Türkiye’nin bazı Alman şirketleri hakkında soruşturma başlattığı haberleri basına yansımıştı. Almanya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ‘teröre destek verdiğinden’ şüphelendiği Alman şirketleri listesini resmen geri çektiğini açıkladı. Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ ise listenin bir ‘iletişim kazası’ olduğunu ifade etti. Türk bakanlar da çeşitli defalar Alman şirketler hakkında herhangi bir soruşturma olmadığını belirttiler.
Başbakan Binali Yıldırım da bu sabah Türkiye’de yatırımları bulunan Alman şirketlerinin temsilcileriyle bir araya gelerek Alman şirketlerin krizden etkilenmeyeceği mesajını verdi. Yıldırım, Alman şirketlerinin yöneticilerine hitabında “Sizin, yaşanan gelişmelerden dolayı herhangi bir zarar görmemeniz, bu gerilimin bir parçası olmamanız bizim açımızdan çok önemli. Çok açık söylüyorum, biz sizi Alman şirketi olarak görmüyoruz. Biz sizi bu ülkenin şirketi olarak görüyoruz. En az yarım asırdan beri Türkiye’de olan, artık bir Alman firmasından ziyade Türk firması gibi halkın hafızasında yer almış yatırımcılarımızın haksız bir şekilde burada bir eleştiriye tabi tutulması, onların bu ilişkilerden bir bedel ödemesi bizim asla düşüneceğimiz bir şey değildir” dedi.
Eski Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı ve iktisatçı Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Türkiye ile Almanya arasındaki krizin, Türkiye’ye yönelik doğrudan yabancı yatırımları nasıl etkileyeceği konusunda Sputnik’e değerlendirdi. Yabancı yatırımcıların, mevcut hukuk sisteminin bütün kurallarıyla çalışacağı varsayımıyla hareket ettiğini belirten Karatepe, “Çünkü yatırımlarının güvencesini hukuk sistemi içerisinde sağlanmış olan teminatlarla alacaklarını düşünürler. Yasal hakları vardır, başvurabilecekleri yerler vardır vesaire. Türkiye’de son yıllarda şirketlere yönelik alınan el koyma, kayyım atama gibi kararlara baktığımız zaman hukuk bu sürecin dışına itilmiş durumda, tamamen siyasi kararların verildiği bir dönemden geçiyoruz” dedi.
Bu dönemde sadece Alman şirketlerinin değil, hem yerle hem yabancı yatırımcıların Türkiye’de yatırım yapmayı riskli gördüğünü ifade eden Karatepe, şöyle konuştu:
“Çünkü yatırımların güvencesini sağlayacak bir hukuk sisteminin olmadığını görüyoruz. Bunun en iyi örneğini şurada gördük; 683 Alman şirketi hakkında Almanya’ya liste gönderildiği Türk hükümeti tarafından da kabul edildi, sonra yanlışlıkla gönderildiği ifade edildi. Bu bile gösteriyor ki siyaset aslında ekonominin göbeğine oturmuş durumda. Şirketlere olan yaklaşım hukuktan ziyade politik duruş, siyasi gelişmelere bakılarak değişmektedir. Çok uluslu işletmelerin en tedirgin olacağı konuların başında hukukun rafa kaldırılmış olması yatıyor. Türkiye, bunun olası etkilerini fark ettiği için iki günden beri bu durumu toparlamaya çalışıyor ama maalesef cin şişeden çıkmıştır. Hukuk devredışı kaldığı için şirketlerin herhangi bir güvencesinin olmadığını yabancı şirketler son birkaç haftadır yaşadıklarıyla test etmişlerdir diye düşünüyorum”
'SON GELİŞMELER YABANCI SERMAYEYİ ÜRKÜTÜR'
Son gelişmelerin, Türkiye’ye yeni yatırımların gelmesinin önünde ciddi bir engel teşkil edeceğini de belirten Karatepe, “Çünkü yatırım yapan şirketlerin beklentisi, o yatırım karşılığında gelecekte bir getiri elde edip şirket sahiplerine ya da hissedarlarına fayda sağlamaktır. Şimdi elde edecekleri getirileri elde etmek için sürdürdükleri faaliyetlerin bu kadar siyasi riske maruz kaldığı bir ülkede yatırım yapmaktan çok uluslu şirketlerin kaçınacağını düşünüyorum. Dolayısıyla Türkiye’de son zamanlarda yaşanan gelişmeler özellikle doğrudan yatırım anlamında yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesini ciddi şekilde ürküteceğini düşünüyorum” diye konuştu.
Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in “Hukuki güvencenin olmadığı bir ülkede hiç kimseye yatırım yapması tavsiyesi veremeyiz” sözlerini de değerlendiren Karatepe, “Piyasa ekonomisinin özü, sağlıklı çalışan bir hukuk sistemidir. Sağlıklı çalışan bir hukuk sisteminin olmadığı hiçbir yerde piyasa ekonomisinin de sağlıklı çalışmasını bekleyemezsiniz. Bu durumda şirketlerin yatırım yapmasını da bekleyemezsiniz. Türkiye açısından oldukça üzücü bir durum. Çünkü Türkiye ciddi şekilde yabancı sermaye girişine ihtiyaç duyan bir ülke. Bu tür siyasi kararlar da sermaye girişinin önünde ciddi bir engel olarak durmaktadır diye düşünüyorum” dedi.
'BEN OLSAM ‘SİZİ ALMAN ŞİRKETİ OLARAK GÖRMEYE DEVAM EDECEĞİZ’ DERDİM'
Başbakan Yıldırım’ın Alman şirket temsilcilerine yönelik “Biz sizi Alman şirketi olarak görmüyoruz. Biz sizi bu ülkenin şirketi olarak görüyoruz” sözlerinin rahatlatıcı bir etkisi olmayacağını ifade eden Karatepe, “Çünkü Almanya, Alman şirketlerinin hukuklarını korumak için ciddi çaba sarf ediyor. Son zamanlarda yaşadıklarımız bunu gösteriyor. Oysa Türk şirketleri, siyaset kurumuyla baş başa kalmış durumda ve bu anlamda bir güvenceleri yok. Ben olsaydım, ‘Sizi Alman şirketi olarak görmeye devam edeceğiz’ şeklinde bir açıklama yapardım” diye konuştu.
Son dönemde yaşananların Türk ekonomisini kötü etkileyebileceğini ifade eden Karatepe, şunları kaydetti:
“Türkiye mevcut politikasını sürdürürse uzun vadede Türk ekonomisi açısından çok ciddi sonuçların ortaya çıkacağını tahmin edebiliyoruz. Bu, sadece Almanya’dan değil Türkiye’ye yatırım yapacak olan bütün ülkelerden yatırımların durmasına yol açacak bir sürecin başlangıcı olabilir. Türkiye, bunu fark ettiği için belki biraz toparlamaya çalışıyor, Binali Yıldırım’ın toplantısını da bu yönde bir girişim olarak yorumluyorum ben. Fakat AB ile ilgili süreç sadece Almanya ile ilgili değil. Türkiye 2007’den beri AB ile olan süreci çok yavaş yürütüyor, çoğu zaman askıya alınmış bir durum söz konusu. Türkiye zaten Avrupa treninden ineli epey zaman oluyor. Dolayısıyla sadece Almanya ile yaşanan gelişmelerden dolayı değil Türkiye’nin trenden inmiş olmasının maliyetini uzun süre ödeyecekmişiz gibime geliyor”