Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminin sene-i devriyesinde, giderek kalıcılaşan OHAL tartışılırken, Türkiye'nin Batı sistemindeki yeri ve yeni tesis edilen rejimin dış meşruiyeti tartışılıyor. Türkiye'de insan hakları ve hukuk devletinden uzaklaşılması, güçler ayrılığının sona ermesi ve parlamentonun işlevsizleştirilmesi Avrupa ile ilişkilere damgasını vururken; Suriye ve Ortadoğu politikaları üzerinden ABD ve Rusya ile sancılı işbirliği devam ediyor. Ankara'nın Moskova ile yakınlaşması Batı sistemi içerisinde yerinin sorgulanmasını da beraberinde getiriyor. Darbe girişiminin yıldönümünde yeni sistemin tartışmalı yanları ve dünyadan görünümü eşliğinde dış meşruiyetini Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nden Fatih Yaşlı ile konuştuk.
15 Temmuz 2016 günü karşı karşıya gelen iki odağın, Türkiye'deki siyasal İslamcılığın iki farklı versiyonu; Fetullah Gülen cemaati ve Milli Görüş geleneğinde çıkan AKP olarak koyan Fatih Yaşlı, darbeyi savuşturanların bir yıllık süreçte ‘ikinci bir Kurtuluş Savaşı' veya ‘yeniden doğuş' algısı yarattıkları görüşünde. Söz konusu iki siyasal İslamcı hareketin de emperyalizme göbekten bağlı olduğunu vurgulayan Yaşlı, "Bu iki hareket de emperyalizm ile tarihsel olarak sıkı fıkı ve derin ilişkiler içerisindeydiler. Burada birinci başlık siyasal İslam, ikinci başlık gericilik ise üçüncü başlık da unutturulmak istenen ve unutulmaması gereken bu iki kliğin ortaklığıdır. Bu iki odak 2016'daki darbeye hatta daha da geri gidersek 17-25 Aralık operasyonlarına kadar Türkiye'yi birlikte yönettiler. Aralarında gayri resmi bir koalisyon ortaklığı vardı ve bu ortaklık birtakım kumpas davalarla, sahte delillerle hukuku bitirerek Türkiye'de rejimi dönüştürdü" tespiti yaptı. "Nihayetinde devleti ele geçirdikleri andan itibaren bir egemenlik kavgası içerisine girdiler ve o kavganın sonuçlarını yaşadık biz. 15 Temmuz bu kavganın zirve yaptığı ve cemaatin kaçınılmaz olarak bir hamle yapması gereken noktalardan biriydi" diyen Yaşlı, iktidarın ise bu hamleyi fırsata dönüştürdüğüne dikkat çekti. Yaşlı şu değerlendirmeyi yaptı:
"İktidar (bunu) Allah'ın bir lütfu olarak gördüğünü söyledi ve o andan itibaren, Türkiye'de kendi rejim inşasını devam ettirmek için, ele geçirdiği fırsatları çok daha iyi değerlendirdi. Bugün gelinen noktaya bakıldığında, süreklileşmiş bir OHAL rejimi, ortadan kaldırılmış bir Meclis, yürürlükte olmayan bir Anayasa ve KHK'lar ile yönetilen bir Türkiye var karşımızda. Son bir sene içerisinde yine Başkanlık sistemine de geçildi ve 2019 seçimleri bir hedef olarak bu Anayasa değişikliklerinin tamamının hayata geçirileceği bir hedef olarak toplumun karşısına konuldu."
‘ABD İLE YENİ ARAYIŞ, AB'NİN SIKIŞTIRMALARI…'
15 Temmuz darbe girişiminde, ABD derin devletinin bir kanadının dahli olabileceğine değinen Yaşlı, girişim engellendikten sonra ABD'nin hükümetin yanında durduğunu ve girişim sonrası AB ile ilişkilerin daha da bozulduğunun altını çizdi. Rusya ile ilişkilerin ise gittikçe olumlu bir görünüm kazandığını anımsatan Yaşlı'ya göre Türkiye Rusya ile ilişkilerini ABD ve AB ile olan ilişkilerine karşı bir manivela olarak görüyor:
‘EMPERYALİZMİN BESLEYİP BÜYÜTTÜĞÜ SİYASAL İSLAMCILIK ANTİ-EMPERYALİST OLAMAZ'
Türkiye'deki iktidarın milliyetçi söyleminde ‘dış güçler' ve ‘anti-emperyalizm' vurgusunu da değerlendiren Yaşlı, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'de sağ siyaset ve İslamcılık zaten Soğuk Savaş konsepti içerisinde bizzat emperyalizm tarafından beslenip, büyütülüp bugüne getirildi. Bugün de benzer bir şekilde yine İslami gruplar Türkiye'de kapitalist sistemin taşıyıcılığını üstlenmiştir. Dolayısıyla Türkiye uluslar arası kapitalist sisteme böylesine entegre olmuşken, Türkiye burjuvazisi uluslararası burjuvazi ile bu kadar ilişkiliyken ve aynı zamanda İslamcılar kendi burjuvazilerini bu kadar güçlü bir şekilde yaratmışlarken, herhangi bir şekilde anti-emperyalist olduklarını düşünemeyiz. ‘Yedi düvel bize karşı, yeni bir Kurtuluş Savaşı veriyoruz ve Türkiye yıkılmak üzere. O halde her türlü muhalefetin susması lazım, hükümete karşı en ufak bir eleştirinin bile vatan hainliği ile damgalanması lazım' ve Bush'un yıllar önce dile getirdiği ‘Eğer bizden değilsen teröristsin' söylemlerinin hayata geçirilmesi lazım. Bu açıdan bakıldığında hem millilik söylemi, hem dış güçlerin Türkiye'yi bölmeye çalıştığına yönelik kendi iktidarlarını devam ettirebilmek ve her türlü muhalif sesi susturmak adına hayata geçiriliyor."
‘YAKIN DÖNEMDE NORMALLEŞME MÜMKÜN DEĞİL'
Türkiye'nin yakın gelecekte iç ve dış politikada normalleşmesini beklemediğini çünkü Türkiye'de siyasetin hem iç hem de dış politika anlamında olağanüstü bir şekilde icra edildiğini belirten Yaşlı, dolayısıyla bir yıl sonrasının şu andan kestirmenin mümkün olmadığı görüşünde:
‘KÖRFEZ'DE GÖRÜLMEMİŞ BİR TUTUM TAKINILDI, TARAF OLUNDU'
Yaşlı'ya göre meselenin dış ilişkiler ayağında da "ABD, AB ve Rusya ile gerilim başlıkları mevcudiyetini devam ettirecek. Rusya ile Afrin başlığı çerçevesinde yeni gelişme ve gerilimlerin yaşanması mümkün". Türkiye'nin geleneksel dış politikası Arapların kendi iç meselelerine ve Ortadoğu'ya dair meselelerde olabildiğinde tarafsız kalmakken, iktidarın Körfez'de Katar-Suudi Arabistan arasındaki krizde Türkiye'yi görülmemiş biçimde bu meselenin parçası kıldığını ve tarafını Katar olarak seçtiğini anlatan Yaşlı, şu yorumu yaptı:
"İktidar yetkilileri (Katar'la ilgili) açıklamalarında cümlelerine ‘biz' diyerek başladılar. Sanki Katar ve Türkiye aynı iki devletmiş, aynı güçler tarafından yönetiliyormuş ve dolayısıyla Katar'a yönelik tehdit aynı zamanda Türkiye'ye yönelik bir tehditmiş gibi algılandı. Önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan ve müttefikleri Katar'a yönelik hamlelerini sertleştirirlerse, bunlar mali ya da askeri yaptırımlar olabilir, bu eninde sonunda Türkiye'yi de etkileyecektir."
‘TÜRKİYE BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN FİKRİNE HİÇ OLMADIĞI KADAR SICAK'
Diğer yandan IŞİD'in egemenlik tesis ettiği topraklardan ‘çıkartılmasıyla' bölge yeni bir sürece girerken, Irak Kürdistan'ında 25 Eylül'deki bağımsızlık referandumunda Türkiye'deki iktidarın tutumunun ne olacağı da merak konusu. Yaşlı'ya göre ‘Türkiye Bağımsız Kürdistan fikrine geçmişte hiç olmadığı kadar sıcak bakıyor':
‘IRAKLI KÜRTLER YA REFERANDUMU ERTELEYECEK YAHUT BAĞIMSIZLIK İLANINI ÖTELEYECEK'
Ancak Yaşlı'ya göre başta ABD ve Rusya olmak üzere küresel ve diğer bölgesel güçler böylesi bir bağımsızlık ilanının getireceği sonuçlardan rahatsızlar. "Bölgede İran-Arap mücadelelerinin nasıl değişeceğini ve bunların ABD-Rusya arasındaki mücadeleyi nasıl etkileyeceğine dair birtakım kaygıları var" diyen Yaşlı "Irak Kürdistanı içerisindeki partilerin bir bölümü de referanduma karşılar. Görebildiğim kadarıyla, bu referandum ya ertelenecek ya da referandum yapılacak ancak çıkacak bağımsızlık kararının hayata geçirilmesi belirsiz bir tarihe ertelenecek. Dolayısıyla bağımsızlık kararı Kürtler açısından cepte durmaya ve bölgedeki dengeleri gözetirken bir dış politika unsuru olarak kullanılmaya devam edecek" ifadelerini kullandı.