AB'nin Türkiye'ye yönelik önyargılı siyasi yaklaşımdan vazgeçmesi gerektiğini ifade eden Günay, "2016 yılı Ekim ayı için planlanan vize serbestisi konusunun geleceği, geri kabul anlaşmasının uygulanması, Gümrük Birliği anlaşmasının genişletilmesi, terörle mücadelede işbirliği konuları ikili ilişkilerde yeni bir dinamik de yaratabilir, kriz de. Her iki tarafın siyasi iradesi ve vizyonu 2018 ve sonrası için belirleyici olacaktır" diye konuştu.
Son dönemde gergin seyrini sürdüren Türkiye-AB ilişkileri, geçtiğimiz hafta Türkiye ile üyelik müzakerelerinin durdurulması çağrısı yapan raporun Avrupa Parlamentosu'nda kabul edilmesiyle yeni bir gerginlik yaşıyor. Raporun bağlayıcı bir niteliği bulunmamasına karşın Türkiye rapora sert tepki göstermiş, Türk yetkililer raporu tanımadıklarını ilan etmişlerdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son olarak BBC'ye verdiği mülakatta "AB zamanımızı boşa harcıyor. Biz sözlerimizde sadık olduk. Eğer AB açık bir şekilde Türkiye'yi kabul edemeyeceğiz diyorsa bu bizim için rahatlatıcı olacaktır. B ve C planlarımızı başlatırız" demişti.
AK Parti Eskişehir Milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk grubu üyesi Emine Nur Günay, Türkiye-AB ilişkilerinde son dönem yaşanan gerilimi Sputnik'e değerlendirdi. Türkiye-AB ilişkilerinin 1963 tarihinden itibaren inişli çıkışlı olduğunu ancak katılım müzakerelerinin başladığı 2005 tarihinden sonra süreç büyük bir ivme kazandığını kaydeden Günay, "Her iki taraf da kararlı adımlarla ilerlerken, son dönemde Avrupa'da değişen iç siyasi dinamikler, artan aşırı sağ ve popülist, eğilimler, özellikle 2008 küresel ekonomik kriz sonrası belirginleşen ve Brexit sonrası derinleşen AB içindeki kurumsal kriz, Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkilemiştir" dedi.
'AB LİDERLER ZİRVESİ'NDE SAĞDUYUNUN HAKİM OLACAĞI BEKLENMELİ'
2017 yılı içinde Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya ve Türkiye'de gerçekleşen ve gerçekleşecek olan seçimler ve referandumların her iki taraf için de sürecin duraksamasına ve karşılıklı polemiklerin yaşanmasına neden olduğunu belirten Günay, "Ancak iç siyasi dengelerin yeniden belirlenmesi sonrası ilişkilerin daha sağduyulu bir şekilde devam etmesi beklenir. 6 Temmuz 2017 tarihinde AP tarafından alınan ‘müzakereleri dondurma' kararı her ne kadar tavsiye niteliğinde olsa da siyasi bir mesaj özelliği taşımaktadır. Türkiye bu karara net cevabını vermiş ve yok hükmünde olduğunu belirtmiştir. Belirleyici unsurlar, AB Konsey'inin tutumu ve Aralık ayında yapılacak ‘AB Liderler' toplantısı olacaktır. Özetle, 2017 sonuna kadar, yani kısa vadede iç siyaset odaklı karşılıklı polemikler devam edebilir. Ancak Liderler Toplantısında sağduyunun hakim olacağı ve 2018 itibariyle Türkiye-AB ilişkilerinin kazan-kazan ilkesi çerçevesinde devam edeceği beklenmelidir. Çünkü her iki tarafın çıkarları da bunu gerektirmektedir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "AB zamanımızı boşa harcıyor. Biz sözlerimizde sadık olduk. Eğer AB açık bir şekilde Türkiye'yi kabul edemeyeceğiz diyorsa bu bizim için rahatlatıcı olacaktır. B ve C planlarımızı başlatırız" sözlerini de değerlendiren Günay, "Sayın Cumhurbaşkanımız Mayıs ayında NATO zirvesi için gittiği Brüksel'de AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve AP Başkanı Antonio Tajani ile yaptığı görüşmelerde Türkiye'nin AB sürecinden vazgeçmediği ve Türkiye'nin AB'ye tam üyelik hedefini koruduğunu çok net olarak ifade etti. Ancak sonrasında gelen AP kararı belirsiz olan ilişkileri daha da gerginleştirdi" dedi.
'RAPORUN TARAFSIZLIĞINA NASIL İNANILABİLİR?'
Türkiye'nin üzerine düşenleri reformlar çerçevesinde yerine getirdiğini, buna karşın AB'nin bir çok konuda siyasi engeller çıkardığını ifade eden Günay, "Örnek olarak son AP raporunu vermek istiyorum. Yıldönümünü yaşadığımız şu günlerde, hain darbe girişimi sözde kınanıyor ancak FETÖ teröristlerine sığınma hakkı veren ülkelere teşekkür ediliyor. Sözde PKK saldırıları kınanıyor ama aynı dönemde AP'de PKK üyelerine konferans yapma ve sergi açma izni veriliyor. Üstelik Türkiye Raporu'nun Raportörü Kati Piri PKK'nın bu konferansına katılıyor. Bu raporun tarafsızlığına nasıl inanılabilir?" diye konuştu.
Günay, AP raporunda Akkuyu Nükleer Santral projesinden vazgeçilmesi çağrısı yapılmasını da değerlendirirken "Birçok Avrupa ülkesinde bulunan ve yapılmakta olan nükleer santraller gündemde bile değilken, Türkiye'de yapımı devam eden iki nükleer santralden sadece bir tanesi, Rusya iş birliği ile yürütülen Akkuyu projesinin raporda durdurulması isteniyor. Ama Fransız-Japon işbirliği ile yapılan santralden söz bile edilmiyor. Bu önyargılı siyasi yaklaşımlardan sonra Türkiye'nin bunu kabul etmesi beklenemez. AB net olmalı, oyalama taktiğini bırakmalı, samimi ve açık davranmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız buna vurgu yapıyor, ‘AB artık net kararını versin' diyor" dedi.
'ÖNEMLİ OLAN AB'NİN TAVRI'
Türkiye'nin bulunduğu jeopolitik konumu ile tarihi boyunca bir çok alternatife sahip olduğunu, günümüzde de bölgesel güç olarak her işbirliğine açık olduğunu kaydeden Günay, "Önemli olan AB'nin net tavrı ne olacak? Türkiye ile ortak çıkarların ön planda olduğu samimi ve açık bir ikili ilişki mi olacak? AB, ekonomi, ticaret, enerji, göç ve terör gibi ortak konularda Türkiye ile güçlü bir işbirliği yapacak mı?" diye konuştu.
Türkiye'nin Avrupa'da makroekonomik dengeler açısından en güçlü ekonomiler arasında yer aldığını dile getiren Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa içerisinde Maastricht kriterlerinin maliye politikaları kriterlerini sağlayabilen nerede ise hiç bir ülkenin kalmadığı bir durumda Türkiye bunu başarı ile tutturmaya devam ediyor. Ayrıca genç ve dinamik nüfusu, her yıl dünya ortalamasının üzerinde büyüyen ekonomisi ile küresel ekonomi içerisinde Türkiye ekonomisi pozitif ayrışmaya devam ediyor. İhracat pazarları çeşitlenerek dış ticareti artıyor, enerjide köprü konumunda AB'nin arz güvenliği için kilit aktör olmaya devam ediyor, 3.5 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor, eş zamanlı ve çok boyutlu terör mücadelesi veriyor. Bu noktadan hareketle, Türkiye'nin AB tam üyeliğine kabul edilmesinin Türkiye açısından önemli kazançlar sağlayacağı gerçeği yanı sıra Türkiyesiz bir AB'nin neler kaybedeceği de açıkça ortadır. Özetle, Türkiye AB'ye hem bölgede jeopolitik güç olma hem de genç dinamik ve büyüyen ekonomisi ile yeni bir açılım getirmektedir. Dikkat edilirse tüm bu konular AB'yi doğrudan ilgilendiriyor, aslında Türkiye ile AB'nin hiç olmadığı kadar birbirine ihtiyaç duyduğu bir dönemde bulunuyoruz. Bu gerçeği görebilecek siyasi vizyonun Türkiye-AB ilişkisine yön vermesini umuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız işte tüm bu gerçekleri ortaya koyarak, eğer Türkiye-AB ilişkisi devam edecekse bunun açık ve net şekilde AB Liderleri tarafından ortaya konulmasını talep ediyor. Aslına bakarsanız Türkiye'de yapılan kamuoyu araştırmaları da büyük bir çoğunlukla Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu görüşünü kuvvetle destekliyor."
'HER İKİ TARAFIN SİYASİ İRADESİ 2018 VE SONRASI İÇİN BELİRLEYİCİ OLACAK'
Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini de değerlendiren Günay, "Aralık ayında yapılacak Liderler Zirvesi Türkiye-AB ilişkileri için dönüm noktası olacak. Verilen karara göre Türkiye kendi stratejisini ve AB politikasını belirleyecek. Siyasi popülist yaklaşım yerine karşılıklı çıkar odaklı yaklaşım benimsenirse süreç devam eder, bir değişiklik olmaz. 2016 yılı Ekim ayı için planlanan vize serbestisi konusunun geleceği, geri kabul anlaşmasının uygulanması, Gümrük Birliği anlaşmasının genişletilmesi, terörle mücadelede işbirliği konuları ikili ilişkilerde yeni bir dinamik de yaratabilir, kriz de. Her iki tarafın siyasi iradesi ve vizyonu 2018 ve sonrası için belirleyici olacaktır" dedi.
'AB'NİN KENDİ SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMESİNİ BEKLİYORUZ'
26-30 Haziran 2017 tarihleri arasında yapılan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantılarının en önemli konuları göç ve terör olduğunu anımsatan Günay, "Hazırlanan bir raporda artan göç riski ve Avrupalı devletlerin işbirliğindeki başarısızlık vurgulandı. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması sonrası Batı Balkanlar ve Macaristan'a yeni gelen sığınmacıların sayısında yüzde 83'lük bir düşüş yaşandığı somut verilerle belirtilirken, aynı başarının Akdeniz hattında olmadığı vurgulandı. Burada bir kez daha Türkiye'nin üzerine düşen sorumluluklarını başarıyla yerine getirdiğini görüyoruz. Doğal olarak AB'nin de kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesini bekliyoruz" diye konuştu.