Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz 2016'nın Türkiye ve Türk milleti için bir dönüm noktası olduğunu, Türkiye'nin, 15 Temmuz gecesi hem darbe girişimine hem bir dizi terör eylemine hem de örtülü bir işgal girişimine maruz kaldığını belirtti:
"Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yuvalanan bir grubun, bir cuntanın eseri olması dolayısıyla 15 Temmuz, kesinlikle bir darbe girişimidir. Bununla birlikte darbecilerin milletimize karşı hedef gözetmeksizin uyguladıkları şiddet itibarıyla 15 Temmuz'a, yine tereddütsüz bir şekilde terör eylemi diyebiliriz."
‘YÜZDE 80'İ KAYBEDİLEN TOPRAKLARDAN ELDE KALAN SON PARÇANIN İŞGALİ TEŞEBBÜSÜ'
Erdoğan, hem darbe girişiminin gerisindeki silüetler hem de başarılı olması halinde hayata geçirilecek niyetler itibarıyla 15 Temmuz'un, 1912'den 1923'e kadar geçen kısa sürede, ‘yüzde 80'i kaybedilen topraklardan elde kalan son parçanın işgali teşebbüsü olduğunu' vurguladı.
'TÜYLERİMİZ DİKEN DİKEN OLUYOR'
Erkeği ve kadınıyla, genci ve yaşlısıyla, her meslekten, her sosyal kesimden, her siyasi görüşten ferdiyle bütün bir milletin, adeta Çanakkale ruhunu, İstiklal Harbi ruhunu bir asır sonra ihya ettiği vurgusunda bulunan Erdoğan, şöyle devam etti: "11 şehrin dört bir yanından akın akın gelen insanlar İstanbul'da indiğimiz havalimanını çepeçevre kuşatmamış olsaydı, FETÖ'nün gözü dönmüş katilleri uçaklarıyla, helikopterleriyle, tanklarıyla üzerimize saldıracaklardı. Nasibimizde şehadet olmadığı için bugünlere ulaştık. Bugüne kadar şahsen görüştüğüm veya arkadaşlarımızın ziyaret ettikleri şehit yakınlarımızın, gazilerimizin vakur duruşları bizi ayrıca duygulandırıyor. Şehitlerimizle, gazilerimizle ilgili öyle hikayeler, öyle anekdotlar işitiyoruz ki tüylerimiz diken diken oluyor. Milletimiz bu imanla bu inançla bu azimle bu dirayetle mücadelesini sürdürdüğü müddetçe, 7 düvel bir olup üzerimize gelse Allah'ın izniyle bizi bir adım geriletemez."
AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığı'nca hazırlanan, her biri kendi alanının önde gelen isimler olan akademisyenlere yaptırılan araştırmanın, 15 Temmuz gecesinin, şehit ve gazilere odaklı bilimsel analizi olduğunu dile getiren Erdoğan, araştırma projesinin hayata geçirilmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
Kitapta 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin görüşlerine yer verilen Başbakan ve Genel Başkan Vekili Binali Yıldırım da milletin yüzyıllar boyunca vatanı, bayrağı ve istiklali uğruna çok çetin mücadeleler verdiğini, mukaddes değerlerini canı pahasına muhafaza ettiğini belirtti. Yıldırım, 15 Temmuz 2016'da da istiklale, istikbale ve demokrasiye kasteden darbe teşebbüsü karşısında Türkiye'nin hukukuna, seçilmiş hükümetine ve milli iradesine sahip çıkan milletin, o gece eşsiz bir demokrasi destanı yazdığını ve Türkiye'yi işgal edilebilir hale getirmek isteyen hainlere fırsat vermediğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Meclisin ve hükümetin Türk milletine yakışır bir temsil örneği sergilemeleri, aynı zamanda medyanın takdire şayan demokratik tavrı karşısında hain FETÖ mensubu darbecilerin kısa zamanda teslim olma mecburiyetinde kaldığını dile getiren Yıldırım, bu asil direnişin ve haftalarca süren demokrasi nöbetlerinin, milletin sarsılmaz iradesini bütün dünyaya gösterdiğini söyledi. O karanlık ve uzun gecede Türkiye'yi aydınlatan, ülkeyi büyük bir felaketin eşiğinden çekip kurtaranların şehit ve gaziler olduğuna değinen Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
"Bizim inancımızda 'şehitlik' ve 'gazilik' en mukaddes makamlardır. Vatan için canlarını feda eden bütün şehitlerimizi hürmetle, rahmetle, minnetle yad ediyorum. Gazilerimize de Allah'tan sağlık, afiyet ve uzun bir ömür niyaz ediyorum. 79 milyon Vatan evladı o gece nasıl bir kardeşlik ruhu ile birlik ve beraberliğin en güzel örneklerini sergilediyse, inanıyorum ki bu ruh ve şuur hiçbir zaman kaybolmayacak. Hiçbir ihanet şebekesi, hiçbir terör örgütü birlik ve beraberliğimizi bozamayacak. Bu aziz vatanı namert ve kalleşler çiğneyemeyecek. Rengini şehitlerimizin kanlarından alan al bayrak hiçbir zaman inmeyecek. O karanlık gecede okunan ezanlar ve selalar ruhumuzu nasıl birleştirdiyse bundan sonra da daima bir ve beraber olacağız."
Altı bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde, araştırmanın amacı ve önemine ilişkin bilgiler yer aldı. Milletin gerek Kurtuluş Savaşı gerekse 15 Temmuz direnişi deneyimlerinin de gösterdiği gibi kitlelerin harekete geçmesinde, sevk ve idaresinde liderliğin her zaman önemli bir rol oynadığına işaret edilen kitapta, Kurtuluş Savaşı'nın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde, Anadolu halkının liderle birleşerek işgalden kurtuluşunun kahramanlık destanı olduğu hatırlatıldı.
15 Temmuz'un ise 15 yıldır topluma güven ve özgüven aşılama çabasında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde kazanılan milli irade zaferi olduğuna vurgu yapılan kitapta, milletin taşıdığı yüksek tarih bilincinin, sürekli olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şiirlerinde, icraatlarında ve konuşmalarında tecessüm ettiği, Erdoğan'ın, toplumun tarihsel hafızasıyla günümüzün sorunlarını karşı karşıya getirdiği anlatıldı.
Tarihsel sorumluluğun tüm ağırlığını üzerinde hisseden toplum ve liderliğin, bir sinerji oluşturarak ülkenin önünü aydınlattığına işaret edilen kitapta, 15 Temmuz darbe girişiminin, Türkiye tarihinde daha önce hiç tecrübe edilmemiş bir Hadise olduğu kaydedildi. Ordunun içinde çöreklenen bir grup vatan haininin millete karşı, milletin silahlarıyla meşru iktidarı düşürmeye çalışmasının ve buna karşı halkın topyekun savunmaya geçmesinin tarihte istisnai bir hadise olarak yerini alacağına değinilen kitapta, 15 Temmuz'da 250 şehit verildiği, 2 bin 194 vatan evladının gazilik mertebesine ulaştığı belirtildi. Kitabın, "15 Temmuz milli iradenin direnişi" ile ilgili yapılan en geniş saha çalışmalarından biri olduğuna işaret edilerek, bu kapsamda 166 şehit yakını, bin 517 gazi ile birebir görüşme yapıldığı ifade edildi.
Araştırmada, 15 Temmuz direnişini oluşturan etkenlerin, siyasi ve sosyal dinamiklerin, kapsamlı şekilde analiz edildiği, çalışmayla direnişin tarihe mal olacak kapsamlı bir arşivinin oluşturulmasının hedeflendiği bildirildi. Çalışmanın odak noktası direnişçilerin profilleri ve direnişe sürükleyen nedenler olsa da toplumun meydanlarda vesayetçilere ve darbelere karşı gösterdiği tavrı anlamak ve Türkiye'deki darbelerin tarihini ve sosyal etkilerini hatırlamak için 1960 darbesi başta olmak üzere milli irade üzerinde vesayet niteliğindeki tüm teşebbüslerin, kitabın ikinci bölümünde özetlenerek hatırlanmaya çalışıldığı kaydedildi.
Kitapta, 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe ve işgal girişiminin kronolojik bir yaklaşımla çeşitli bilgiler aktarılırken, şehit ve gazilerin sosyoekonomik durumları hakkında elde edilen bulgulara yer verildi. Kitapta şu bilgiler var:
‘Şehitlerin yaş ortalaması 36, en genç şehit 15, en yaşlı şehit ise 63 yaşında. Gazilerin en küçüğü 9, en büyüğü ise 83 yaşında.
15 Temmuz darbe girişimine karşı mücadele ederken şehit düşenlerin yüzde 31,3'ünün memurlardan, yüzde 30,1'inin işçilerden, yüzde 18'inin ise serbest meslek mensubu vatandaşlar'
Şehitlerin yüzde 5,6'sı işsiz veya gündelik işlerde çalışıyordu.
Şehitlerin yüzde 61,4'ünün çocuğu bulunuyordu.
15 Temmuz'da, 373 çocuk yetim veya öksüz kaldı.'
'SELALAR ÇOK ETKİLİYDİ' DİYENLERİN ORANI YÜZDE 95.2
Öte yandan kitaba göre, şehit yakınları ve gazilerin tamamı, darbeye karşı milletin toparlanmasında camilerden okunan birlik selalarının etkili olduğunu düşünüyor.
Birlik selalarının "çok etkili" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 95,2, etkili olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 4,8.
Kitapta insanların "ölüm nedenleri"ne de yer verildi. Buna göre, ölümlerin yüzde 47,5'i kurşunla vurulma, yüzde 21'inin uçakların bombalaması, yüzde 9'unun tankların ezmesi, yüzde 6,3'ünün helikopterlerden açılan ateş, yüzde 4,2'sinin de şarapnel yaralaması sonucu olduğu tespit edildi. Kitapta, gazilerin yüzde 39,8'inin çatışmalar sırasında ateşli silahla vurularak, yüzde 27,8'inin şarapnel parçalarıyla, yüzde 6,9'sının helikopterden açılan ateşle, yüzde 7,9'unun tankların ezmesiyle, yüzde 2,9'unun uçakların bombalamasıyla yaralandığı belirlendi. Gazilerdeki uzuv kaybı oranı ise yüzde 6,6.
Gerek şehitlerin ölüm nedenleri gerekse gazilerin yaralanma tiplerinin ve oranlarının, o gece yaşananların basit bir çatışma ve direniş değil, tam anlamıyla "savaş hali" olduğunu gösterdiğine vurgu yapılan kitapta, bu oranların, 15 Temmuz milli irade zaferini karartmak isteyen odaklar tarafından geliştirilen "kontrollü darbe" söylemlerinin altının ne kadar boş olduğunu da gösterdiği kaydedildi.
15 TEMMUZ'DA SOKAĞA ÇIKAN GAZİLER, SEBEPLERİNİ ANLATTI: MISIR, SURİYE VE IRAK GİBİ OLMAMAK İÇİN
Kitaba göre, 15 Temmuz darbe girişiminde sokağa çıkan gaziler, neden çıktıklarını şu cümlelerle tanımladılar: "Millet, bayrak, vatan ve devlet için", "Cumhurbaşkanımız için," "demokrasi ve milli irade için", "Başbakanımızın çağrısı için", "İslam, ezan, selalar için", "eski darbeleri yaşamış yine aynı duruma düşmemek için", "çocuklarımın geleceği için,"bir gün çocuğuma 'ben de o gün dışarı çıktım.' diyebilmek için", "Mısır, Suriye ve Irak gibi olmamak için."
Kitapta, gazilerin görüşlerine de yer verildi. Gazilerin, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında görevde olan 6 yaverinden 4'ünün darbeci çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hayatı için endişelerini dile getirdikleri, "Cumhurbaşkanımız etrafındakilere dikkat etsin." dileğinde bulundukları ve Cumhurbaşkanını koruyacak kişilerin, 15 Temmuz'da canını ortaya koyan insanlardan seçilmesi gerektiğine ilişkin önerilerde bulundukları belirtildi. Kitapta, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sağlığı için dua eden gazilerin, "Kendisini çok seviyoruz. Etrafındakilere dikkat etsin. Allah'a ve Resulüne daha sıkı tutunsun" şeklindeki ifadelerine de yer verildi.
‘SON 60 YILLIK TARİHİMİZDE CUMA GÜNLERİMİZ HEP DARBELERLE KARARTILMAYA ÇALIŞILDI'
Kitapta, "27 Mayıs 1960 bir cuma günüydü. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 ve 15 Temmuz 2016 günleri de öyle. Son 60 yıllık tarihimizde cuma günlerimiz hep darbelerle karartılmaya çalışıldı. İç ve dış vesayet odakları, dinimizce mübarek olan cuma günlerimizi birer 'kara cuma'ya çevirmek istediler. Maalesef 15 Temmuz 2016'ya gelene dek de görece başarılı oldular." değerlendirmesinde bulunuldu. Kitabın sonuç bölümünde ise 15 Temmuz gecesi yaşananları önceki darbe girişimlerinden farklı kılan en temel unsurun, darbeye karşı milletin gösterdiği direniş ve direniş sonucu elde edilen zafer olduğu vurgulandı.
"Bu zaferi bize sağlayan direnişçilerimiz, karartılmaya çalışılan cumamızı aydınlığa çevirdiler" ifadesi kullanılan sonuç bölümünde, o gece yaşananlar basit bir darbe girişiminden öte topyekun bir işgal girişimi olduğu belirtildi. Kitapta, "Bu girişimi gerçekleştiren hainler daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şiddet uygulayarak amaçlarına ulaşmaya çalıştılar" değerlendirmesinde bulunuldu.