‘Tillerson'ın demokratik ideallere ihaneti' başlıklı yazıda, ‘Türkiye'nin giderek daha baskıcı hale geldiği' görüşüne yer verildi.
Gazete Duvar'ın aktardığına göre 'Adalet Mitingi'nin düzenlendiği sırada Ankara'da bulunan Amerikalı bakanın hükümeti eleştirmemesi ‘demokratik Amerikan ideallerine ihanet' olarak tanımlandı.
‘TASFİYEYE KARŞI DURANLARI DA SELAMLAMALIYDI'
Makalenin tam metni şöyle:
"ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson pazar günü, geçen temmuzdaki başarısız darbe girişimi sırasında ‘darbecilere karşı durup demokrasilerini savunan cesur Türk kadın ve erkekleri'ni övdü. Bu sözlerinde haklıydı. Fakat ne yazık ki bunun ardından, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başarısız darbeden bu yana muhaliflerine ve bağımsız medyaya yönelik gaddarca tasfiyesine karşı koyan cesur erkek ve kadınları selamlamadı.
Tillerson geçen yılın rahatsız edici gelişmelerini gözardı ederken, bölgesel güvenlik konusunda hayati önem taşıyan bir görüşme öncesinde Türkiye cumhurbaşkanına yaranmayı umut etmiş olabilir. Türkiye tezat içeren bir biçimde, giderek baskıcı hale gelen bir ülke ama aynı zamanda bir NATO müttefiki; seküler liberalizme giderek düşmanca yaklaşan İslami çoğunluklu bir ülke ama aynı zamanda da ABD'nin Suriye'deki girişimlerinde bir ortak. Diğer bir deyişle, işler karmaşık.
Fakat karmaşıklıklar, ABD'nin kendi ideallerini bir kenara atmasını gerekli veya yararlı kılmaz. Erdoğan'ın rejimi istikrarlı bir biçimde daha az hoşgörülü hale geliyor. Nisan ayında ülkeyi kutuplaştıran ve kendisine geniş kapsamlı otokratik yetkiler veren bir referandumu tasarladı. Türkiyeli yetkililer, yaklaşık 150 bin memuru görevden aldı ve aralarında gazetecilerin, sivil toplum aktivistlerinin ve yargıçların da bulunduğu 110 binden fazla kişiyi gözaltına aldı. Daha geçen hafta, Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesinin direktörü ve dokuz başka kişi, insan hakları savunucuları için bir eğitim sırasında gözaltına alındı. Bu, uzun bir keyfi gözaltılar listesindeki son gelişmeydi. Erdoğan'ın güvenlik görevlileri kendilerinde, Washington'ın göbeğinde bile protestocuları dövme hakkını gördü.
‘ABD'NİN UZUN VADEDE ÇIKARINA DEĞİL'
Tillerson'ın Türkiye'ye gittiği gün, onbinlerce Türkiye vatandaşı Ankara'dan İstanbul'a yapılan adalet yürüyüşünün sonunda miting düzenliyordu. Onlar da cesur erkek ve kadınlar. Bunu dile getirmemek neden? ‘Realist' dış politikayı savunanlar bile şunu anlamalı ki, Türkiye'de demokratik düşünen milyonlarca kişiye destek vermemek ABD'nin uzun vadede çıkarına değil. Ve Soğuk Savaş sırasında ve sonrasındaki on yıllar boyu yaşanan örnekler şunu gösteriyor: Amerikalı diplomatların, otokratlarla ciddi işler kotardıkları sırada, en azından insan hakları ve özgürlük savunucuları için seslerini yükseltmeleri (ne kadar eleştirilirlerse eleştirilsinler) gayet de mümkün.
Üç hafta süren yürüyüşe katılan göstericiler, Erdoğan ve politikalarının tartışılmadan kabul edilmeyeceğini göstermek için kendi güvenliklerini ve özgürlüklerini riske attı. Tillerson'ın iç karartıcı sessizliği ise Ankara'ya, muhalefete yönelik kaba saldırısını hiçbir uluslararası tepki görmeden sürdürebileceği mesajını veriyor.
Dışişleri Bakanı'nın açıklaması, kendi bakanlığının geçen hafta Türkiye'yi son keyfi gözaltılar nedeniyle fırçaladığı düşünüldüğünde özellikle hayal kırıklığı yarattı. Bu tür açıklamalar yüz yüze yapıldığında daha etkili olur fakat Tillerson en azından kamuoyu önünde bunu yapmaktan kaçındı.
Tillerson, Obama yönetiminin son aylarında kötüleşen ABD-Türkiye ilişkilerini ‘onarmayı' umduğunu söyledi. Bu önemli — fakat demokratik idealler ile bu idealler için mücadele veren insanlara ihanet etmeden yapılmalı."