Wadsworth'un yürüttüğü araştırma, Mars toprağında perklorat adı verilen oksidanların yoğun miktarda bulunuduğu yönündeki, bir kaç yıl önce yapılan keşfe dayanıyor. Pek çok bilim insanı perkloratların Mars'taki mikroorganizmalar için zehirli olduğunu tahmin ederken, bazıları da bakterilerin bu kimyasalları enerjiye dönüştürebileceği görüşündeydi. Buradan hareketle Wadsworth, Mars'tan alınan örneklerde bulunan Bacillus bakterisini, Mars'taki UV ışınlarına maruz bıraktı ve magnezyum perkloratla girdiği etkileşimi inceledi. Wadsworth deneyinin sonucunda, perkloratın, UV ışıkları devreye girdiğinde bakterileri iki kat hızlı yok ettiğini gördü. Daha sonra yapılan testler UV ışınlarının perkloratları hipoklorit ve klorit olmak üzere kimyasal bileşenlerine ayırdığını gösterdi. Söz konusu iki maddenin bakteriye perkloratlardan daha zararlı olduğu biliniyor.
Scientific Reports'a konuşan araştırmacılar, bu bulgulardan hareketle, Mars'ın 'oksidanlar, demir oksitler, perkloratlar ve UV ışınlarından oluşan zehirli karışımın, gezegenin pek de misafirperver olmadığını gösterdiğini' söyledi.
NASA'ya bağlı Ames Araştırma Merkezi'nden (NAR) Chris McKay'e göre çalışma, Mars'taki perkloratların yayılma oranının anlaşılmasında büyük bir aşama niteliğinde ve gezegenin yapısının anlaşılması açısından olumsuz olduğu kadar olumlu tarafları da var. Canlılar için zehirli olan ortamın keşif için gelecek astronotları etkileyecek enfeksiyonlara yol açabilecek her türden canlıyı yok etmiş olmasının olumlu olduğunu söyleyen McKay, öte yandan bu durumun, gezegenin biyolojik kayıtlarına ulaşabilmek için, toprağın, radyasyondan etkilenmeyen derinliklerine kadar kazı yapılmasını gerektirdiğini belirtti.