Söz konusu tartışma, muhabiri Türkiye'de tutuklu bulunan Die Welt gazetesinin, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) Alman siyasetçiler hakkında bilgi topladığı, özellikle içişleri, dışişleri ve savunma alanlarında uzman politikacıları izlediği yönündeki haberini takip etti. Peki son dönemde Ankara'nın Berlin'den PKK ve FETÖ üyelerinin iadesine karşılık bulamamasıyla tırmanan ve Almanya'nın İncirlik Üssü'nden çekilme kararını tetikleyen bu kriz nereye gidiyor? Gabriel'in bu sözleri yaşanmakta olan kriz bağlamında nasıl değerlendirilmeli?
‘ALMANYA'NIN TUTUMU DEMOKRASİ ÖZÜRLÜLÜĞÜ'
Sputnik'e konuşan Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) Başkanı Zafer Sırakaya, Gabriel'in Erdoğan'ın ziyaret talebine ilişkin açıklamalarını ‘demokrasi özürlülüğünün sonucu' olarak niteledi:
"Sayın Cumhurbaşkanı'nın görüşmesine ‘şu an uygun değildir' demek demokrasi özürlülüğüdür. Çünkü demokrasilerde ifade ve toplanma özgürlüğü vazgeçilmezdir. Sayın Erdoğan'ın vatandaşlarla ilgilenmesinin engellenmesi büyük bir talihsizlik."
Schulz'un Erdoğan'ın talebiyle ilgili olarak "Nefret söylemine izin vermeyeceğiz" sözlerini anlamanın mümkün olmadığını söyleyen Sırakaya "Schulz, nefret söylemine müsaade etmeyecekleri yönündeki açıklamasıyla neyi kast ediyor, bunu açıklamalı. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız her konuşmasında Avrupa'daki Türklerin yaşadığı ülkenin yasalarına saygılı olması ve yaşadıkları ülkeye katma değerde bulunması gerektiğini söylüyor. Ben açıkçası bu yaşananlar ve bu demokrasi özürlülüğü sebebiyle gelecek adına endişe duyuyorum" dedi.
‘ASIL ALMAN PARTİLER TÜRKİYE'NİN İÇ SİYASETİNE DAHİL OLDU'
Gabriel'i "Türk siyasetinin Almanya'nın iç siyaseti haline gelmesini istemiyorum" sözleri sebebiyle eleştiren Sırakaya "Sayın Dışişleri Bakanı Türk siyasetinin Almanya'nın iç siyaseti haline gelmesini istemediğini söyledi. Bu ifadeyi okurken gülümsemekten kendimi alamadım. Türkiye'deki referandum sürecinde Almanya'daki partilerin ülkenin iç sorunları bir kenara bırakarak nasıl sürece dahil olduklarına ben bizzat tanığım. Almanya'daki siyasi partiler Türkiye'nin iç politikasına her türlü müdahalede bulunurken; Türkiye'nin Alman iç siyasetine negatif bir etkisi varmış gibi bir izlenim yaratılması yönündeki bu çabaları yadırgıyorum" diye konuştu.
Türkiye ve Avrupa arasında iş birliğinin artmasının gereğine işaret eden UETD Başkanı "Türkiye, DEAŞ ve PKK terör örgütü başta olmak üzere çok çeşitli terör örgütlerinin saldırı altında. Ülkem (Türkiye) DEAŞ'a karşı ciddi bir müdahalede bulunurken, çeşitli Batı ülkelerinin bu örgüte karşı ne denli mücadele ettiğini takdirlerinize bırakıyorum. Bununla birlikte PKK terör örgütü ve darbeye girişmiş bir diğer örgüt olan FETÖ, Avrupa'nın değişik ülkelerinde ve Almanya'da çok rahat şekilde hareket edebiliyor. Bu olanların, iki dost ülkenin ilişkilerini bu denli kötü etkilemesine üzülüyorum. Ama Türkiye'nin Almanya'dan bu konuda çok daha ciddi kararlar almasını beklemek en doğal hakkı" diye ekledi.