İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali İhsan Horasan'ın başkanlığında birinci heyetin baktığı davanın gerekçeli kararının yazım işlemi tamamlandı.
Gerekçeli kararda, iddianameye, sanık, tanık beyanları ile dosyadaki diğer deliller ve mahkemenin kısa kararına yer verildi. Gerekçeli kararın 'Delillerin Değerlendirilmesi ve Ulaşılan Kanaat' başlığında, dosya içerisindeki HTS kayıtları, baz bilgileri, sanık Can Dündar'a ait 'Tutuklandık' isimli kitap içeriği ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, 1 Ocak 2014'te Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde ve 19 Ocak 2014'te Adana'ın Ceyhan ilçesinde MİT'in ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda yürüttüğü faaliyetler kapsamında Suriye'ye gönderdiği malzemeleri taşıtan TIR'ların halen FETÖ/PDY talimatıyla hareket ettiklerinden bahisle haklarında dava açılan jandarma personellerince durdurulduğu anımsatıldı.
YAYIN YASAĞI HATIRLATILDI
Kararda, TIR'lara yapılan müdahalenin hemen ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti birimlerince kamuoyuna duyuru yapılarak, Suriye Türkmenlerine yönelik yardım faaliyeti yürütmekle görevli MİT'in TIR'larındaki yardım malzemelerinin devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgiler niteliğinde olduğunun bildirildiği, yine MİT'in 6 Şubat 2014 tarihli yazısında işlemin faaliyetin "Müsteşarlığa verilen görev ve yetkiler uyarınca ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda yürütülen faaliyetler kapsamında olduğu"nun aktarıldığı kaydedildi.
'ULUSAL GÜVENLİK SÖZ KONUSUYKEN BASIN HÜRRİYETİNDEN BAHSEDİLEMEZ'
Kararda, manşetten 'Dünya Gündemini Sarsacak Görüntüler İlk Kez Yayınlanıyor' denildiği ve halen ilgili olay nedeniyle yargılanan dönemin Cumhuriyet Savcısı Aziz Takçı'nın gazeteden Ahmet Şık ile yaptığı röportaja yer verildiği aktarıldı.
Haberde olay tarihinde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın doğruyu söylemediklerinden bahisle itham edildiği, gazetenin ulaştığı görüntüleri, MİT, jandarma ve polise ait olduğu tahmin edilen 3 ayrı kamera tarafından tespit edildiği anlatılan gerekçeli kararda, haber içeriğindeki "Olaydan sonra hükümet cephesi 'TIR'lardaki malzemelerin devlet sırrı olduğunu söylemiş' yönünde açıklamalarda bulundu" anlatımıyla özü itibarıyla gizli kalması gereken ve açıklanmaması gereken hususların haber adı altında sunulurken dahi bunun devlet sırrı olduğunun devlet tarafından kamuoyuna duyurulduğunun itiraf edildiği kaydedildi.
Kararda, haberde, MİT TIR'ları dosyasının sanığı eski savcı Takçı'nın röportajına yer verilerek, "Yarın hükümet düşer" şeklinde yazılar yazıldığı, tutuklu jandarma personelinin beyanlarına yer verildiği kaydedildi.
DÜNDAR'IN KİTABI KANIT OLARAK GÖSTERİLDİ
Kitabın içeriğine yer verilen gerekçeli kararda, kitap içeriğinde Dündar'ın "Nihayet 27 Mayıs Çarşamba günü solcu bir milletvekili dostum getirdi görüntüleri. İzleyince kafamda hiçbir şüphe kalmadı. MİT Suriye'ye silah taşıyordu. O aşamada haberi gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'a göstermek istedim. Bu tür duyarlı haberler de ona danışmak adetim değildir. Görüntüleri izleyince içindeki gazeteci heyecanla ayağa kalktı. Sonra içindeki avukat onu itidale davet edip oturtturdu. 'Bunun sonuçlarını düşündün mü?' dedi. Sonra Akın; toplantıyı açarken gayet net konuştu: 'Bunun devlet sırrı olduğunu söyleyecekler. TIR'ları durduran savcı ve askerleri tutukladılar. Devletin sırrını ifşa ağır ceza gerektiren suçtur. Tutuklama kaçınılmaz…" şeklindeki beyanları dikkate alınarak Can Dündar'a MİT TIR'ları görüntülerini veren kişinin savcılıkça araştırılmaya başlandığı aktarıldı.
'ERDOĞAN'IN SAVAŞ SUÇLUSU OLARAK YARGILANMASININ ÖNÜNÜ AÇMAK İÇİN…'
Can Dündar'ın kitabındaki beyanlara uyan HTS kayıtlarının, sanık Berberoğlu ile ilgili olanlar olduğu belirtilen kararda, sanık Berberoğlu'nun görüntüleri vermesindeki amacı şu şekilde anlatıldı:
"Sanık Can Dündar tarafından gazetesinde yayınlanarak başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidarda bulunan AK Parti hükümetini, 'MİT tırarıyla Suriye'deki terör örgütlerine silah yardımı yapılıyor' şeklindeki algı operasyonuyla kamuoyu nezdinde yıpratmak, cezai soruşturmalara maruz bırakmak, ulusal ve uluslararası alanda özellikle Cumhurbaşkanı'nı savaş suçlusu olarak yargılanmasının önünü açmak, buna ortam sağlamaya çalışmaktır. Keza o dönemdeki iç ve dış olaylar gözetildiğinde, ulusal güvenlikle ilgili hassasiyetleri yaşanan terör olayları ve Suriye'deki olaylar nedeniyle üst safhada olduğu, Fetullah Gülen ve yapılanmasına yönelik operasyonlar gerçekleştirildiği, devletteki kadronun ayıklanmaya çalışıldığı sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ'nün baş düşmanı haline gelmiştir."
'ERDOĞAN'A KARŞI SİYASİ AMAÇLA HAREKET ETMEK' SUÇLAMASI
"MİT TIR'ları olayının ifşasıyla hazır ortam da müsaitken, Cumhurbaşkanı ve hükümet yöneticilerinin teröre destek veren, terörü finanse eden iddialarıyla ulusal ve uluslararası boyutta yargılanmaları sağlanarak ortadan kaldırılmalarının hedeflendiği, en iyi ihtimalle seçim öncesi hükümeti zora sokarak seçimi kazanmalarının önüne geçilmek istendiği, sanık Berberoğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve hükümete zarar vermek için siyasi amaçla hareket ettiği, hukuki ve cezai sorumlulukların doğması, yeniden iktidar olmalarının önüne geçmek için devletin ulusal güvenlik iç ve dış siyasal bakımından gizli kalması gereken özü itibarıyla devlet sırrı olması gereken görüntüleri yayınlaması, ifşa etmesi amacıyla da diğer sanık Can Dündar'a vermekten çekinmediği, sanıkların iştirak iradesi içerisinde birlikte hareket ettikleri anlaşılmıştır."
Gerekçeli kararda sanıkların MİT TIR'larına ilişkin görüntülerin ulusal güvenlik açısından ne anlam ifade ettiğini, ifşası ve yayınlanması halinde, sonuçların ne olacağını bilmemesinin mümkün olmadığı vurgulanan kararda, söz konusu görüntülerin sanık Dündar tarafından yayınlanma şekli, görüntülerle beraber yapılan yorumlar, yazılar gözetildiğinde amaçlarının ne olduğunun net bir şekilde belli olduğunun anlaşıldığı aktarıldı.
'CUMHURİYET'TE YAYINLANANA KADAR SIR VAKFINI KORUMUŞTUR'
TIR'ların durdurulduğu 19 Ocak 2014'den iki gün sonra Aydınlık gazetesinde haber yapılarak, bir TIR'a ve kasa içerisindeki top mermilerin olduğu iddia edilen görüntülere yer verildiği, haberde bunun haricinde bir bilgi, belge ve görüntünün yer almadığı anlatılan kararda, sanık Dündar tarafından yapılan haberde ise Aydınlık gazetesindeki görüntülerden çok daha farklı bilgi ve belgelerin olduğu, hatta Dündar'ın kendi ifadesi ile "haber değeri taşıdığı"nın anlaşıldığı kaydedildi.
Gerekçeli kararda, sanık Dündar'ın söz konusu haberi yapış tarzı, haberin dünya gündemini sarsacak şekilde veriliş şekli, ilk kez yayınlanıyor olduğu yönündeki anlatımlar dikkate alındığında, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğindeki bilgi, belge ve görüntülerin daha önce yayınlanmadıkları için aleniyet kazanmamış oldukları halde sanık tarafından ilk kez yayınlandığı belirtildi.
Aydınlık gazetesinin tek fotoğrafla yaptığı haber dolayısıyla bilgisinin sır olma vasfının da kaybolduğunun iddia edildiği belirtilen kararda, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Yargıtay'ca da belirtildiği üzere, günümüzde teknolojinin gelişmesi ile habercilik yaptığını iddia eden birçok gazete, dergi, internet sitesi ortaya çıkmıştır ve olayın vukundan itibaren kamuoyunda da MİT tarafından yapılan faaliyet ve taşınan malzemeyle alakalı birçok haber ve yorum yapılmıştır. Aydınlık gazetesindeki haber de bunlardan ibarettir. Nerede çekildiği, içeriğinin ne olduğu dahi ilk başta net olarak anlaşılamayan tek kare foto ile davaya konu devlet sırrı mahiyetindeki bilginin ifşasıyla konunun sır olmaktan çıktığından bahsedilemeyecektir. İlgili gazete haberlerinin Yargıtay kararında da belirtildiği üzere rivayet, tahminden öte bir anlam taşımadığı, Cumhuriyet gazetesindeki videodan alınmış, 9 foto ile ayrıntılı anlatım karşısında Aydınlık gazetesindeki yayının tahminden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay'ca aranan, 'bilginin doğruluğu herkesçe malum olmadıkça sır vasfını koruyacağı'nın hüküm altına alınmış olması karşısında Cumhuriyet gazetesinde yayınlanıncaya kadar bilgiler sır olma vasfının korumaktadır."
SONER YALÇIN'IN YAZILARI HATIRLATILDI
Askeri Yargıtay'ın bazı kararlarında suçun oluşumu için casus ile casusluğu talep eden arasında bir anlaşmanın varlığının arandığı ancak doktrinde yerinde görülmemiş herhangi bir devlet veya örgütle anlaşma şartına gerek duyulmadığı aktarılan kararda, Yargıtay 16. Ceza Dairesin'in de konuyla ilgili önceki görüşünü değiştirerek, casusluk amacıyla bilginin açıklanmasının temininin suçun oluşumu için yeterli görüldüğü belirtildi.
"Suçun işlendiği tarih itibarıyla en uzun kara sınırına sahip olduğumuz Suriye ülkesindeki iç savaş şiddetli bir şekilde devam etmekte, kuzeyinde birçok silahlı terör örgütü o günlerde olduğu gibi halen dahi faaliyetlerini sürdürmektedir." denilen gerekçeli kararda, söz konusu örgütlerin Türkiye'de onlarca insanı katlettiği ve canlı bomba eylemi yaptıkları belirtilerek, iç çatışmalardan kaçan milyonlarca insanın Avrupa'ya göç etmekte güzargah olarak da Türkiye'yi kullandığı belirtildi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından milli güvenlikle ilgili hassasiyetin had safhada olduğu bir dönemde devlet bu sorunlarla karşı karşıya iken sanığın "devlet sırrı" mahiyetindeki bilgileri açıkladığı belirtilen gerekçeli kararda, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nce "Terör olaylarının yoğun yaşandığı dönemde, sır niteliğindeki bilgilerin temin edilmesi halinde casusluk kastının varlığı kabul edilebilir" şeklinde içtihat dikkate alındığında sanık Berberoğlu'nun siyasal saikle casusluk faaliyetinde bulunduğunun şüpheden uzak bir gerçek olduğu vurgulandı.
'CASUSLUK İÇİN BİR DEVLETİN MECBURİYETİ GEREKMEMEKTEDİR'
Gerekçeli kararda, tüm bu nedenlerle sanık Berberoğlu'na "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak" suçundan 25 yıl hapis cezası verildiği ve hükmen tutuklanmasının kararlaştırıldığı anımsatılarak, "Zira milletvekili olarak görev yapsa da kanunen herhangi bir engel bulunmadığından özellikle verilen cezanın haddi itibarıyla mahkememizde kaçacağı, saklanacağı hususunda kanaat oluştuğundan bu tedbire hükmedilmiştir. Dosyadaki sanıklardan Dündar'ın çok daha az bir ceza almasına rağmen tahliye olur olmaz yurt dışına kaçmış olması da gözetildiğinde tutuklama kararı verilmiştir" ifadelerine yer verildi.