Zira, ABD önce Donald Trump'ın yurt dışına ilk ziyaretini gerçekleştirdiği Suudi Arabistan'da Kral Selman bin Abdülaziz el Suud'la yaklaşık 110 milyar dolar değerinde askeri anlaşmalar imzalamış, kısa bir süre sonra ise Katar'la 12 milyar dolarlık F-15 savaş uçağı satın alması konusunda anlaşmaya varmıştı. Öte yandan, Amerikan havacılık ve savunma sanayi şirketi Lockheed Martin, 11 ülkeye toplam 440 adet F-35 jeti satışında son aşamaya geldiğini duyurdu. Bu Ülkeler arasında Türkiye, İsrail, Birleşik Krallık ve ABD de var.
Bu bağlamda Türk askerlerinin Doha'da bulunan El Rayyan Üssü'nde görev yapacak olması, askerin rolünün tatbikatta yer almakla sınırlı kalmaması ihtimalinin yarattığı endişeleri beraberinde getiriyor. Neticede Ankara ve Doha hükümetleri arasındaki anlaşmaya göre, TSK'nın ana görevi Katar'daki askerlerin eğitimi olsa da hükümetler arası anlaşma kapsamında askerin olası krizlere müdahale etme yetkisi bulunuyor.
Türk askerlerinin Katar'a gönderilmesini Sputnik'e değerlendiren Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Başkan Yardımcısı, Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi, Emekli Büyükelçi Murat Bilhan'a göre Türkiye'ye doğrudan menfaat sağlamayacak veya ülkenin güvenliğini doğrudan etkilemeyecek bir durumda askerlerin başka bir ülkenin topraklarına gönderilmesi prensipte yanlış.
Türk askerinin ancak belirli şartlar altında bir başka ülke topraklarına gönderilmesinin kabul edilebilir olduğunu ifade eden Bilhan "Prensipte Türk askerinin Katar'da bulunmasına karşıyım. Aynı, daha önce Lübnan'da da olduğu gibi. Çünkü askerlerimizin o topraklarda bulunması, ancak çok ciddi bir çıkar elde ettiğimiz veya ülkemize yönelik bir tehdidi bertaraf etmeyi amaçladığımız takdirde kabul edilebilir. Burada önemli olan askerlerin gönderilme amacı. Ülke güvenliğini sağlamanın esas görevleri olması sebebiyle askerler, sınır ötesi harekat da düzenleyebilir, güvenlik şeridi de oluşturabilir. Hatta Türkiye'nin iç güvenliğini tehdit eden terör örgütü mensuplarını da sınır ötesinde vurabilir; buna itiraz söz konusu olamaz. Ancak Katar örneğinde, Türkiye'nin sağlayacağı ne gibi bir çıkar olduğunu ben şahsen kestiremiyorum " dedi.
Türkiye'nin Suudi Arabistan'a da askeri üs kurma teklifi götürdüğünü ancak Suudi Arabistan'ın 'en üst seviyede' askeri güce sahip olduğunu belirterek dışarıdan ülkesine askeri güç sokmayı reddettiğini hatırlatan Bilhan " Dün Türkiye, Suudi Arabistan'da da (asker) bulundurulalım dedi. Riyad ise Ankara'ya ‘ben kendimi korumaya muktedirim istemem' şeklinde karşılık verdi. Bu, Suudi Arabistan'ın görüşünü gösteriyor. Ancak Türkiye'nin askerlerini konuşlandırırken bölgedeki değişkenleri göz ardı etmemesi lazım. Bugün Katar ve İran iyi geçiniyor. Ama bu iki ülkenin ‘kardeş ülke' olduğunu mu gösteriyor? Hayır, çünkü pek çok Körfez ülkesi kendisine cephe aldığı için Katar, Hürmüz Boğazı'nı kontrol eden ve Katar'ın doğal gaz sevkiyatını kontrol altında tutan İran'la iyi olmak durumda. Ancak her hâlükârda Türkiye'nin bölgede asker bulundurması olası bir İran-Körfez veya Katar-İran geriliminde taraf olmak zorunda kalmak anlamına geliyor" ifadelerini kullandı.
Bilhan "Öncelik eğitimse, bunun daha farklı yolları da var. Mesela Katar askeri Türkiye topraklarına gelerek Türk uzmanlar tarafından eğitilebilir. Veya Türkiye, silahlı askerlerini değil yalnızca eğitmenlerini Katar'a gönderebilir" diye konuştu.