‘ABD İLE TARİHSEL BAĞLAR'
Fatih Yaşlı'ya göre, Türkiye'deki sağ ve İslamcı kesimlerinhem ABD ile hem de Suudi Arabistan ile tarihsel bağları derin ve bu bağlar sebebiyle bu iki ülkeyle de karşı karşıya gelmek istemezler. Türkiye'nin Katar'ın yanında yer alarak ABD'yi de Suudileri de karşısına aldığı yolundaki iddiaları gerçekçi bulmayan Yaşlı, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Katar'ın karşısında konumlanan bloğa bakıldığı zaman, başta Trump'ın ABD'si ve Suudi Arabistan var. Bu ikisi Türkiye İslamcılığı ve sağı açısından şöyle bir öneme sahip; Türk sağı netice itibari ile varoluşsal olarak bir Amerikancılık ile doğmuş durumda ve o tarihten bu yana öyle ya da böyle birinci önceliği ABD ile kendisi açısından daha sağlıklı ve dengeli ilişkiler kurmak. Dolayısıyla Türkiye sağının içerisinden çıkan bir partinin, ABD'yi doğrudan karşısına alacak bir pozisyona girmesi mümkün değil. Öte yandan Suudi Arabistan Türkiye İslamcılığı açısından bakıldığında ve Katar ile kıyaslandığında her zaman çok daha önemli bir müttefik olmuştur. Yıllar önce Uğur Mumcu'nun yazdığı ‘Rabıta' adlı kitabı, Milli Görüş ve Erbakan'ın Suudilerle ilişkilerini hatırlarsak, elbette ABD ile Suudi Arabistan'ı Türkiye sağının içerisinde çıkmış İslamcı bir partinin doğrudan karşısına alması mümkün değil."
‘KRİZLE BİRLİKTE SURİYE'DEKİ DIŞ POLİTİKAYI İFŞA ETTİLER'
"Erdoğan hem kendisi hem de AKP dış politikası açısından son derece önemli ve aynı zamanda birtakım şeyleri ifşa edici açıklamalarda bulundu. Erdoğan ‘eğer Türkiye ve Katar olmasaydı, Suriye'deki muhaliflerin herhangi bir şekilde zalim Esad yönetimi karşısında hiçbir şekilde dayanma şansı yoktu' dedi. Burada ‘zalim Esad rejimi karşısında direnen' kitlelere bakmak gerekiyor. Bu kitleler Özgür Suriye Ordusu, El-Nusra, diğer cihatçı gruplar ve bu grupların terörist olup olmadıkları sorusu çok önemli. Aynı zamanda Müslüman Kardeşler'e bağlı grupların en başında beri Suriye'nin yıkımı politikalarında önemli rol oynadıkları biliniyor. Ortada bir ifşa var çünkü ‘biz olmasaydık Suriye'de ‘muhalifler' dayanamazdı' diyor."
‘KATAR'A DESTEĞİN SEBEBİ KATAR İLE KURULAN DERİN İLİŞKİLER'
Türkiye ve Katar ilişkilerine bakıldığında ilk olarak Katar'ın Türkiye'ye ithalat-ihracatı, ticaret hacmi, Türkiye'nin müteahhitlerinin yatırımları gibi konulara odaklanıldığını ve bunların ekonomi içerisinde çok da büyük paylara sahip olmadığının görüldüğünü söyleyen Yaşlı, Türkiye'nin neden Katar'ı desteklediği sorusu için şu unsurlara dikkat çekti:
‘AKP RESMİ POLİTİKAYA PARALEL GİZLİ POLİTİKALAR YÜRÜTÜYOR'
AKP dış politikasının ikilikler üzerinde yürütüldüğünü ve her aktörü idare etme politikaları güdüldüğüne dikkat çeken Yaşlı, bunun ilelebet sürdürülmesi ve olumlu sonuçlar alınmasını da mümkün görmüyor. "İktidar partisinin dış politikasında aynı anda hem Suudileri hem Katarı idare edeyim, İran ve Rusya ile bir yandan Astana'da görüşürken öte yandan El-Bab'da ÖSO ile Şam'a karşı mücadeleye devam edeyim, ABD beş tane Tomahawk füzesi attığında birdenbire yeniden ABD'ye yanaşayım gibi bir tavır var" diyen Yaşlı, "Dolayısıyla Türkiye'ye çoklu dış politika olarak dayatılan şeyin eninde sonunda Türkiye'ye büyük maliyetleri olacak. Küresel olarak birbiri ile çıkarları uzlaşmaz bir çelikli içerisinde olan güçlerin aynı anda hepsi ile dirsek temasları içerisine girip, onlarla birtakım yatay ilişkiler kurup saman altından sular yürütüp daha sonra başarılı bir dış politika yürüttüğünü söylemek mümkün değil" ifadelerini kullandı.
‘BÖLGEDE HASIM-HISIM DENGELERİ DEĞİŞTİ'
Ortadoğu ekonomi politiği üzerine çalışan Marksist analizcilerin ‘Körfez ülkelerindeki rejimler artık küresel kapitalist sistem açısından fazlasıyla tarih dışı kalıyor' tespitlerine de atıf yapan Yaşlı, "Bu bölgedeki ülkelerin küresel piyasaya entegre olması ve eklemlenebilmesi için buralarda birtakım rejim değişikliklerine ihtiyaç var" dedi ve Körfez Krizi'nin ilk olarak Katar ve İhvan'ı ve hatta dönüp dolaşıp Suudileri vurabileceği ihtimaline değindi. Yaşlı şöyle konuştu: