Körfez'de Suudi Arabistan ile Katar arasındaki kriz sürerken ve henüz arabuluculuk çabalarından sonuç çıkmazken, Rusya Federasyonu'nun tutumu da ilgi odağı. Katar Dışişleri Bakanı'nın 10 Haziran'da Moskova'ya gelerek Rus meslektaşıyla görüşmesi de dikkat çekti. Rusya'nın Suriye savaşıyla birlikte Ortadoğu'daki etkisi de artarken, Körfez krizindeki duruşu ve bölgedeki diğer başlıklara etkisini Moskova Devlet Üniversitesi'nden Doktor Kerim Has ile konuştuk.
Kerim Has, Rusya'nın Ortadoğu'ya dönmesiyle birlikte, Körfez ülkeleriyle ilişkisinin özellikle 2000'ler sonrası gelişmeye başladığına dikkat çekiyor. Has'a göre, sahadaki dengeleri değiştiren asli unsur ise İran'ın dünya güçleri ile 2015'teki nükleer anlaşması oldu. Rusya'nın bir yandan İran ile dünya güçlerinin nükleer anlaşmasındaki katkıları diğer yandan da Suriye'de aldığı inisiyatife dikkat çeken Has, diğer yandan da Moskova'da Körfez'deki ülkelerin bölgedeki İslamcı gruplarla ilişkilerine yönelik temkinli bakış bulunduğunu anımsattı.
Has şu değerlendirmeyi yaptı: "Körfez ülkelerinin önemli bir kısmı ve yine özellikle Mısır, İran ile ilişkiler konusunda farklı bir tavır içerisindeler. Burada sanki Şii-Sünni gerilimi varmış gibi ancak bunun Rusya açısından bakıldığında asıl nedeni, daha çok jeopolitik rekabet olarak görülüyor. Dolayısıyla Katar'a uygulanan ekonomik yaptırımlar veya bu son kriz, Katar'ın İran'a bakışındaki olumlu yönün etkisi var. Krizin çıkış nedenleri arasında Katar'ın özellikle Suriye'de terör gruplarına yaptığı yardım iddiaları da var. Elbette burada Rusya'nın bakışı biraz daha farklı. Rusya sadece Katar'ın değil, hemen hemen bütün Körfez ülkelerinin ve Türkiye'nin hem Suriye ve Irak'taki IŞİD ve El-Nusra gibi terör gruplarına gruplara hem de diğer Ahrar üş Şam gibi silahlı gruplara ‘muhalifler' adı altında destek verdiğini düşünüyor. Ancak Rusya bunu açık ve direk söyleyerek bu ülkelere suçlama yapmıyor. Burada Rusya'nın bu pozisyonunun konjonktürel bir pozisyon olduğunu belirtmek gerekiyor. Örnek vermek gerekirse; Türkiye ile de Rusya'nın ilişkileri iyiydi ancak uçak düşürüldükten sonra Türkiye hakkında Suriye ve Irak'ta teröre destek verdiği yönünde suçlamalarda bulunmuştu ve normalleşme başlayınca bu suçlamaları bir anlamda rafa kaldırmıştı. Dolayısıyla bunlar ne kadar gerçek, ne kadar yalan ayrı bir tartışma konusu ancak Rusya yeri geldiğinde hâlihazırda dosyaladığı bilgileri kullanabilir."
Obama yönetiminin Ortadoğu'dan kademeli olarak çıkma hamlesinin tersine Trump'ın bölgede baskın bir aktör olmak istediğine dikkat çeken Has, Rusya'nın ise krizin iki tarafına da eşit yakınlıkta durmaya çalıştığını ve sıcak çatışma ihtimalinin Rusya tarafından tercih edilmediğini belirtti. Rusya'nın Ortadoğu'ya dönmesi ile birlikte Körfez ülkeleri ile olan ilişkilerini tazelemeye çalıştığını ancak çok fazla engel olduğunu kaydeden Has, şu vurguları yaptı:
"Özelikle Suriye'deki terör örgütleri ve muhalif gruplar, enerji rekabeti gibi konular bu engellerden başlıcaları. Rekabet aynı zamanda işbirliği ile birlikte gidiyor. Suudi Arabistan'ın İran'ın Batı ile olan ilişkilerine paralel olarak, Trump iktidarı alana kadar yaşadığı kısmi bir izolasyon vardı ve Rusya bağlamında bir açılım yapmaya çalışmıştı. Bu açılım Rusya açısından da uygundu ve temas artmıştı. Ancak son gelinen noktada, Trump ile birlikte bu ilişkilerin biraz daha azaldığını görmekteyiz. Öte yandan değerlendirilmesi gereken bir enerji meselesi var. Katar, doğalgaz rezervleri açısından Rusya ve İran'dan sonra dünyada üçüncü sıraya sahip. Yine sıvılaştırılmış doğalgaz alanında hem üretimde hem ihracatta bir numara. Ancak burada Katar'ın pazar çeşitlenmesi daha fazla. Japonya, Hindistan, Çin ve bu bölgelere de sıvılaştırılmış doğalgaz satıyor ve bu müşteriler bir anlamda Rusya'nın müşterilerinden farklı. Burada muhakkak bir rekabet var. Körfez ülkeleri ile kontrollü bir gerilimin yaşanması direk petrol fiyatlarına da etki eden bir husus olduğu için, Rusya açısından tercihe dilebilir bir durum. Öte yandan bölgenin sıcak çatışmaya veya istikrarsızlığı dönüşmesi de Rusya tarafından arzu edilen bir durum değil. Sıcak bir çatışmaya girilmesi, Moskova'nın Suriye'deki planlarını engelleyebilir."
Suudi Arabistan bloğunun Katar'daki hanedanın değişmesini istediğini ancak Katar şeyhi Temim'in de genç ve hırslı birisi olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Has, Rusya'nın arabuluculuktan ziyade, tarafların krizi çözmesi bağlamında kolaylaştırıcı bir aktör olarak devreye girebileceğine dikkat çekti:
"Katar'ın pozisyonunun değiştirilmesi isteniyor. Özellikle terör grupları, Müslüman Kardeşler, Hamas'a verdiği destek, Hizbullah ile kurduğu yakın ilişkiler, İran'a açtığı kredi gibi konular Suudilerde antipati oluşturmuş durumda. Dolayısıyla burada çok fazla pozisyonu değiştirmeme çizgisi izleyebilir. Katar'a yönelik uluslararası arenada medya ve siyasi-diplomatik baskının artması söz konusu. Nitekim Rusya da bunu mümkün görüyor ve Doha'da bir iktidar değişimi seçenekleri arasında yer alıyor. Ancak buradaki tavrı sadece Katar'a karşı değil, diğer Körfez ülkelerinin de Suriye'de teröre destek sağladığını düşündüğü için, fazla angajmana da girmiyor."
Körfez Krizi'ndeki iki kutbun da Katar'ı çöküşe zorlamaktan ziyade, bir iktidar değişimi amaçladığını, Katar'ın doğalgaz rezervleri ve yatırımları sebebiyle oluşacak istikrarsızlığın istenmediğini anımsatan Has, "ABD'nin Katar'daki üssünde 10 bin civarında askeri var ve kimse ABD'nin bu üssü Suudi Arabistan'a vereceğini, oraya taşıyacağını düşünmüyor" dedi ve şöyle devam etti:
"Rus uzmanlar özellikle Katar'a ders verilmek istendiği yorumlarını yapıyorlar. Körfez İşbirliği Konseyi'nde üçe ayrılmış durumda ülkeler. Bir tarafta Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, diğer tarafta Kuveyt, Umman ve Katar'ın buluştuğu bir kutup var. Her iki bloğa da Suudilerin başını çektiği kutupta bulunan Mısır ve Ürdün'de diğer tarafta da Türkiye ve İran'dan verilen bir destek söz konusu. Dolayısıyla burada bir ayrışma söz konusu ancak yaptırımlara bakıldığında Rusya Katar'a verilmek istenen dersin nefes borularını kesecek aşamaya gelmediğini düşünüyor. Doğalgaz gelirleri Katar ekonomisinin hayat damarı ve bir yaptırım söz konusu değil. BAE'nin tükettiği doğalgazın yüzde 40'ı Katar'dan tedarik ediliyor. Yine Katar'ın Mısır'a gönderdiği sıvılaştırılmış doğalgaz, Mısır'ın doğalgaz tüketiminde yüzde 60'lık paya sahip. Yine Rus uzmanların üzerinde durduğu bir diğer husus, Katar bankacılık sistemine henüz bu ülkelerden bir yaptırım gelmemiş olması. Zira Katar bankalarındaki mevduatların yüzde 25' e yakını sadece Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin mevduatları. Burada belli ki bu aktörler herhangi bir istikrarsızlık oluşmasını istemiyor. Bunlara üçüncü olarak şu da eklenebilir; ABD Katar'dan çıkmaz. Bu ihtimal çok gerçekçi değil çünkü yapılan milyarlarca dolarlık yatırım var ve tesisler çok daha teknolojik. Dolayısıyla ABD'nin Katar'dan çıkması söz konusu değil. Belki Katar'ın jeopolitik yöneliminde Batı'dan Rusya'ya doğru bir yönelim olmayacak yakın dönemde. Dolayısıyla hem ABD hem de Körfez ülkeleri tarafından Suudi Arabistan'ın sözünü dinleyen, uslu bir Arap ülkesi olması amaçlanıyor. Konuyu bu bağlamda okuduğumuzda, Rusya'nın çok fazla Katar safında yer almaması anlaşılabilir."
Türkiye'nin ise Katar'a asker göndermenin hızlı bir şekilde öne çekilip, meclisten geçirmesinin Katar'ın yanında yer alındığının açık ilanı olduğuna vurgu yapan Has, Rusya'nın bu kadar açık bir pozisyon belirleme lüksü olmadığını ve Katar'da olası bir iktidar değişiminin Türkiye'yi açıkta bırakabileceğine dikkat çekti:
"Türkiye Katar krizinde pozisyonunu belli etmiş durumda. Rusya'nın burada pozisyonu net ama bu kadar açık bir şekilde bir tarafa angaje olma lüksüne sahip değil ve bunu istemiyor. Burada Katar'ın yine Rus ekonomisine yatırımları var. Rosneft Rusya'nın petrol devi ve en son Rosneft'in yüzde 19.5 hissesini almıştı. Katar ve yine St. Petersburg havaalanı ve enerji alanlarında yatırımları var. Bu sebeple Rusya Katar'ın tamamen bir kaosa sürüklenmesini istemiyor ancak Katar'ın sıkıştırılması Rusya'yı memnun eder. Birincisi terör örgütlerine verilen desteğin azaltılması ikincisi uygulanan baskının Katar'ı Moskova ve İran'a yaklaştırması Rusya için Astana sürecine olumlu etki edebilir ve dördüncü paydaş olarak Katar'ı ekleyebileceğini düşünüyor. Bu açıdan Suriye'deki planlarını daha hızlı bir şekilde gerçekleştirme bağlamında Rusya'nın işine gelir. Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerin bu baskıyı he derece arttıracağı ve ne kadar devam ettireceğini bilmiyoruz. Şu an görülen iktidardaki ailenin değiştirilme isteği. Bunların Rusya'nın bölgesel politikasına ne şekilde etki edeceğini kestirmek mümkün değil ama Katar direnirse Tahran ve Moskova'ya yaklaşmak zorunda kalacak. Her halükarda uluslararası baskı da artacağı için, kısa vadede değil ama orta vadede Katar Emiri'nin görevi bırakması söz konusu olabilir. Bu durum da Türkiye'yi açığa çıkarabilir bu yüzden dikkatli olmak ve tamamen angaje olmamak gerekli."