Komisyonun HDP'li üyesi Mithat Sancar yazdığı muhalefet şerhinin ‘sonuç' bölümünde şöyle dedi:
'GERGİNLİK ORTAMI TOPLUMUN YARISININ DESTEKLEMEDİĞİ BİR ANAYASAYLA KÖRÜKLENMİŞTİR'
"Darbe komisyonunun çalışmalarının sonucunda açıklanan rapor, kafalardaki soru işaretlerini silmekten çok uzaktır. Komisyon çalışmaları darbe sürecinin aydınlatılması veya darbe girişimlerinin engellenmesi amacından sapmış, hakikatlerin AKP'nin darbe girişimine ilişkin tezini güçlendirecek şekilde eğilip bükülmesiyle sonuçlanmıştır. Darbe girişimi karanlıkta kaldığı gibi, darbenin bastırılması için ilan edilen OHAL'le, dengi ancak bir darbeyle mümkün olabilecek hukuksuzluklar alelade bir hal almıştır.
Hukuksuzlukların bu kadar yaygınlaşması ve hükümetin sınırsız keyfi tutumu, darbe ikliminin önüne geçecek bir barış ortamı yaratmaktansa kutuplaştırmaları derinleştirmektedir. Gerginlik ortamı, toplumun yarısının desteklemediği bir anayasayla da körüklenmiştir. Bu ortamda Türkiye'nin ihtiyacı olan, hakikatin ortaya çıkarılması, adil bir hesaplaşma sürecinin işletilmesidir."
'GÜCÜNÜN ZİRVEYE ÇIKMASI AKP DÖNEMİNDE OLMUŞTUR'
Tarihi 1960'ların sonu, 1970'lerin başına dayanan bu örgütlenme faaliyetinde, Gülen'in devlet içinde yerleşerek güçlenmesinin sorumlusu olarak tek bir siyasi iktidarın gösterilmesi yanıltıcı olacağını kaydeden Sancar, "Bununla birlikte, Cemaat'in devletin tüm kademelerinde kemikleşmiş bir yapı oluşturması, yargı aracılığıyla çok kritik süreç ve davaları yürütmesi ve gücünün zirvesine çıkması AKP döneminde olmuştur" dedi.
HDP'li Mithat Sancar, muhalefet şerhinde "İfadelerdeki Çelişkiler ve Aydınlatılmayan Sorular" başlığı altında da şu tespitlerde bulundu:
'İHBARIN NEDEN İLETİLMEDİĞİNE DAİR AÇIKLAMA YOK'
"Darbe girişimine dair istihbaratın MİT'ten Genelkurmaya iletilmesi saat 18.00 civarında gerçekleşmiştir. Her ne kadar MİT'in verdiği bilgilerde Cumhurbaşkanı'nın koruma müdürüyle görüşüldüğü yazılıysa da, bu denli ciddi bir ihbarın bizzat Cumhurbaşkanı'na neden iletilmediğine dair bir açıklama yoktur. Aynı şekilde gerek MİT, gerekse Genelkurmay Başkanlığı tarafından Başbakan ve İçişleri Bakanı'nın haberdar edilmemesi de anlaşılır gibi değildir.
'CUMHURBAŞKANI'NIN NE ZAMAN VE NASIL ÖĞRENDİĞİ HALA MUAMMA'
Cumhurbaşkanı'nın darbe girişimini ne zaman ve nasıl öğrendiği hala muammadır. Bu kadar kritik bir güne ilişkin hemen her açıklamasının çelişkili olması da kafalarda soru işaretleri uyandırmaktadır.
'PROGRAMLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMAMASI İZAHA MUHTAÇ'
'ÖNLEM ALINAN BİR İHBARA RAĞMEN GÜVENLİK ZAAFİYETİ'
Aynı şekilde ihbarın ciddi olduğunu değerlendiren Genelkurmay Başkanı'nın her şeyden önce kendi güvenliğini de hesaba katması gerekirken, makamında subaylar tarafından gözaltına alınması da açıklanması gereken önemli bir noktadır.
İhbarı Genelkurmay Başkanı'ndan önce MİT'ten alan Genelkurmay 2. Başkanı'nın da akıbeti benzer olmuştur. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler de yakın ekibinden bir subay tarafından silah zoruyla rehin alınmış, karargahtaki generaller de darbeye destek verenler tarafından tutulmuştur. Değerlendirilip önlem alınan bir ihbara rağmen bu güvenlik zafiyetinin yaşanması da izaha muhtaçtır.
Bu çelişki ve boşluklar, bizi gerek Genelkurmay Başkanı'nın, gerekse MİT Müsteşarı'nın darbe gecesindeki konumunu yeniden düşünmeye sevk etmektedir. Keza operasyonla kurtarıldığı açıklanan Akar'ın başarısız olduklarını anlayan darbecilerin Akıncılar Üssü'nde bulunan bir helikopteri vermesiyle Çankaya Köşkü'ne gittiği anlaşılmıştır. Akar'ın Dişli'nin ateş edilmesin diye helikoptere bindiğini söylemesi, Dişli'nin helikopterde telefon görüşmeleri yapmış olması pazarlık ve müzakereler sonucu darbe girişiminin farklı bir yöne evrildiği yönünde bir emare olarak değerlendirilebilir.
'GÖRÜNTÜLER PAYLAŞILMAMIŞTIR'
Genelkurmay Başkanlığı ve Akıncı Üssü'nün güvenlik kameralarının görüntüleri ne kamuoyuyla ne de komisyonla paylaşılmıştır.
'FİDAN'A NEDEN ULAŞALIMAMIŞTIR?'
Gerek Mehmet Şanver ve Abidin Ünal'ın ifadelerinde yer alan konuşmalarda gerekse Akın Öztürk'ün ifadelerinde, Genelkurmay Başkanı'nın her yere gönderdiği söylenen uçuş yasağı emrinden bahsetmemişlerdir. Şanver, dönemin İçişleri Bakanı Ala'nın uçağını hedef alan iki uçağın kalkışına engel olduğunu ifade etmiştir. Şanver'in bir telefonla engel olabildiği uçak kalkışına Genelkurmay Başkanı'nın emrinin yeterli olmaması da açıklamaya muhtaçtır.
'CEMAATÇİ OLMAYAN ASKERLERİN SİYASİ AİDİYETLERİ ELE ALINMAMIŞTIR'
Darbe girişimine katılan ve cemaatçi olmayan askerlerin siyasi aidiyetleri de ele alınmamıştır. Darbe girişiminin bir ittifak neticesinde gerçekleşmiş olduğu fikri Komisyon çalışmalarında da ciddiyetle değerlendirilmemiştir."