Arap uzmanlar, kanalın yaptığı yayınların Arap ülkeleri için ne şekilde tehlikeli olabileceğini ve ofislerin niçin kapatıldığı konusunda açıklamalarda bulundu.
İşe başlamadan önce ofisin bağımsız olarak çalışması ve sadece İngilizce yayın yapması şartlarını koştuğunu söyleyen Fahmi, Doha'nın bu şartları kabul ettiğini, ancak daha sonra kanal yönetiminin kendilerine yalan söylediğini aktardı. Muhabir, "Niçin Marriott hotelden çalıştığımızı sorduğumuzda bunun ülkenin yasalarına bağı olduğunu söylediler. Hapisteyken de ofisin tüm çalışma lisanslarının Mısır hükümeti tarafından iptal edildiğini anladım" diye konuştu.
'TERÖRİST GRUPLARA ÇALIŞARAK GAZETECİLİK İLKELERİNİ AYAKLAR ALTINA ALIYORLAR'
Hapisteyken Al Jazeera'nin Müslüman Kardeşler ile bağlantılı öğrenciler üzerinden yayın yaptığın anladığını belirten Fahmi, "O andan itibaren kanala savaş açtım. Daha önce Al Jazeera gibi çalışan kanal hiç görmedim. Muhalif veya terörist gruplara çalışarak gazeteciliğin ilkelerini ayaklar altına alıyorlar. Maalesef Suriye, Libya, Irak ve diğer ülkelerde birçok olay bu şekilde haberleştirildi" dedi.
Kendisinin ve diğer 2 meslektaşının Al Jazeera hakkında dava açtıklarını söyleyen Fahmi, kanalın terörizme destek vermek ve Katar hükümeti ile işbirliği yapmakla suçlandığını ifade etti.
'KANALIK ÇATIŞMA ÇIKARTMAYA YÖNELİK ÇALIŞTIĞINI GÖSTEREN KANITLAR VAR'
Öte yandan Sputnik'e konuşan gazetecilik öğretmeni Ahmed al Dafiri, Al Jazeera kanalının ilk kurulduğu andan itibaren hızlı geliştiğini, kanala muazzam bir mali destek yapıldığını, dünya genelinde ofisler kurulup en iyi ekipmanların sağlandığını aktardı. İlk başlarda Al Jazeera'nin olaylara farklı bakış açısı sayesinde Arap dünyasında çok iyi karşılandığını belirten Faslı uzman, ancak zamanla kanalın iç sürtüşmelere ve siyasi çatışmalara vurgu yaptığının anlaşıldığını kaydetti. Al Dafiri, "Dürüst gazetecilikte konu tarafsız bir şekilde sunuluyor. Ancak Al Jazeera bu ilkeye bağlı kalmıyor. Kanalın çatışma çıkartmaya yönelik çalıştığını gösteren birçok kanıt mevcut… Kanalın sabotaj eylemlerinin en belirgin örneği olarak ‘Arap Baharı' ile ilgili olaylar gösterilebilir" diye konuştu.
'TÜM DÜNYADA İZLEYİCİ KAYBINA UĞRADI'
Tunuslu yazar ve strateji uzmanı Basel Mustafa, Sputnik'e verdiği mülakatta çalışmalarının güven kaybına uğrayan Al Jazeera'nin sahte raporları ve kurgulanmış haberleri yayınladığı için otoritesini yitirdiğini, cinayet ve yıkımları teşvik eden bir enstrüman haline geldiğini ileri sürdü. Mustafa, kanalın aşırıcılık yanlısı grupları ve terör örgütlerini, Müslüman Kardeşleri desteklemiş olduğunu kaydetti.
'GERÇEK NEDEN TELAFFUZ EDİLMİYOR'
Sputnik'e konuşan Al Gad sitesinin genel yayın yönetmeni Ibrahim Mansur, Al Jazeera kanalına ait ofislerin kapatılmasının Katar krizinin doğrudan bir sonucu olduğunu, Katar ile Suudi Arabistan arasında olup bitenlerin ise ‘gerçek bir savaşa' benzediğini vurguladı. Mansur, "Kopmanın resmi açıklaması terörizme destek olarak gösteriliyor, ancak ben, gerçek nedenin telaffuz edilmediğinden eminim" dedi.
'YAYIN POLİTİKASINI DEĞİŞTİRMELİ'
Öte yandan Suudi gazeteci Khaled Batrafi, Sputnik'e verdiği röportajda, bölgedeki krizin çözülmesi için Arap ülkelerinde birçok kez ayrımcılık ve çatışma sabotajlarında bulunan Al Jazeera konusunun çözülmesi gerektiğine dikkat çekti. Batrafi, "Kapatılması yerine kanalın yayın politikasının değiştirilmesi yeterli olur, zira kanal üzerinden yayınlanan fikirler, sonradan yerel politikacılar tarafından da dile getiriliyor" diye konuştu.
Al Jazeera'nin yayınlarında genel olarak muhalefet yanlılarını ve onların fikirlerini seçtiğini söyleyen Batrafi, "Kanalın sahibi ile çalışıp, yayın politikasını değiştirmesini talep edersek, durum düzeltilebilir. Bu, sadece bir enstrüman olan Al Jazeera'den talep edilemez" ifadelerini kullandı.