Türkiye, tartışmalı referandum sonrası Cumhurbaşkanı'nın Rusya, Çin ve ABD ziyaretleriyle dış politikaya hız vermişken, mayıs ayı da Brüksel'deki NATO zirvesiyle tamamlandı. Zirvede NATO'nun resmi olarak IŞİD'la mücadele koalisyonuna katılma kararıyla Almanya ile İncirlik krizi ittifaka mal olur hale gelirken, Türkiye'nin AB ile ilişkileri de anti demokratk uygulamalar yüzünden sorgulama konusu oldu. Zirvedeki temaslar ve Türkiye-Batı ilişkileri açısından sonuçlarını Galatasaray Üniversitesi'nde akademisyen ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Özgür Mumcu ile konuştuk.
Türkiye'nin dış politikasının son dönemlerde savrulan bir duruşu olduğuna dikkat çeken Özgür Mumcu, Ankara'nın NATO zirvesinde de bu bakımdan ‘dikkat çekici' bir konumu olduğunu belirtti. "Hangi zirve olursa olsun ve kiminle buluşulursa buluşulsun Türkiye'nin en azından görüşmelerde heyecan yaratan bir ülke olacağı açık. Bu heyecan her zaman iyi anlamda bir heyecan değil elbette" diyen Mumcu, Türkiye'nin bir yandan Suriye'de Batı koalisyonunda yer alırken, diğer yandan Astana'da Rusya ile hareket etmesine dikkat çekerek NATO zirvesinde de Batı ile ilişkiler açısından karmaşık bir tablo ortaya konulduğunu anımsattı. Mumcu, "Bu istikrarsızlık ve savrulmanın çok yoğun olduğu bir dış politika güdüyor şu anda Türkiye. Türkiye-AB zirvesinden çıkacak sonuçların 15 gün sonra Erdoğan tarafından elinin tersiyle itilmesi de mümkün olabilir. Bu sebeple nasıl bir sonuç çıkacağından ziyade, çıkan sonuca ne şekilde uyulacağı, dış politikanın ne kadar bununla uyumlu devam ettirileceği daha önemli" dedi.
Ancak salt Türkiye değil tüm dünyanın çalkantılı bir dönemden geçtiğini anımsatan Mumcu, Türkiye için AB'den açık uzaklaşmanın yaşandığı tespitinde bulundu. Türkiye için "AB ile uyum müzakerelerinin tartışıldığı dönemden, Gümrük Birliği'ni kurtarmaya yönelik tartışmalara gelindiğini" anımsatan Mumcu şu değerlendirmelerde bulundu:
"Trump, NATO'nun eski moda bir örgüt olduğunu söyledi, başkan seçildikten sonra ‘yok canım, o kadar da fena değilmiş' dedi. İngiltere'nin AB'den çıktıktan sonra NATO'da daha aktif bir rol alması bekleniyor. Öte yandan AB NATO'dan biraz daha özerk bir askeri güç olmaya da çalışıyor. Tüm bunların aynı anda olduğu bir ortamda, Türkiye de bu içine girmiş olduğu genel savruk dış politikayla bu ortama katkıda bulunuyor. Bu sebeple Türkiye AB'den uzunca bir zamandır uzaklaşıyor. Özellikle referandum öncesindeki seçime yönelik söylemlerde bunu çok açık bir şekilde gördük idam tartışmalarıyla. Geldiğimiz nokta şu; Türkiye, AB ile en azından iyi olma perspektifi olan bir ülkeyken, şu anda Gümrük Birliği'ni kurtarmaya çalışan bir ülke manzarası çiziyor. Bunun Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından bir geri adım olarak değerlendiriyorum. Diğer yandan genel itibari ile baktığımızda, iyi olmaya yakın vizeleri kaldırmaya vesaire tartışan bir ülkeden, gümrük birliğini kurtarsa kar sayacak bir ülkeye evrildi."
AB içerisinde, insan hakları ve demokrasi gibi değerleri daha merkeze koyarak politika yapan kesimlerin birliğin Türkiye'ye taviz verdiği görüşünde olduğunu anımsatan Mumcu, kısa vadede Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinde ise reel politiğin daha baskın çıkacağı görüşünde:
"Dünya'daki reaksiyoner popülist dönemde reel politiğin değerler temelli politikadan daha ön plana çıktığını görüyoruz. Buna karşın Avrupa içerisinde bu gidişata dur demek isteyen, insan hakları, demokrasiyi öne koymak isteyen yaklaşımlar var. Bu yaklaşımın sahiplerinde, Türkiye'yi AB'ye istemeyen aşırı sağcı akımları dışarıda bırakırsak, daha değerler bazlı politika gütmek isteyenler biraz da Türkiye karşısında AB'nin çok fazla taviz verdiğini düşünüyorlar. Özelikle insan hakları ve mülteciler konusuyla da çok yakından ilgili bu rahatsızlık. Buna dur demek isteyen Avrupa içerisinde liberal ve merkez sol partilerde ciddi bir eğilim olduğunu zaten farkındaydık ve bu eğilimin bir benzerini burada görüyoruz. Ama bu nereye kadar varır benim şüphelerim var. Çünkü kısa ve orta vadede reel politiğin daha belirleyici olacağını düşünüyorum."
Türkiye'nin NATO üyesi olup da Suriye ile sınırı bulunan tek ülke olarak İncirlik Üssü'ne de ev sahipliği yapmasına dikkat çeken Mumcu'ya göre ‘NATO'nun Ortadoğu ile ilgili planlarında Türkiye'nin ön plana çıkmaması düşünülemez'. NATO'nun IŞİD'le mücadele koalisyonuna resmen katılma kararı için "NATO en son Libya'da müdahalede bulunmuştu ve sonuçlarını gördük" diyen Mumcu, ittifakın katılımı ve niyetlerinin ise şu an için belirsiz olmasına vurgu yaptı. Mumcu asıl sorunun sistemsel olduğuna ve Suudi Arabistan'ın başrolünü oynadığı radikal İslam'la mücadelede bu yöntemlerin çözüm getirmeyeceğine de şu sözlerle atıf yaptı:
"NATO da, başka bir Batılı güç de Suriye'deki radikal İslam veya IŞİD tehlikesini kesin bitirebilecek bir güce sahip değil. Sahip olsa da burada ciddi bir sistemsel sorun var. Trump daha geçenlerde Suudi Arabistan ile 300 milyar dolarlık bir askeri anlaşma yaptı. Suudi Arabistan'a giden her türlü askeri, mali yardım ya da onlarla yapılacak her türlü işlem eninde sonunda Ortadoğu'da radikal İslamcı grupların dolaylı olarak güçlenmesine sebep oluyor. Hem gidip 100 küsür milyar doları tahrip edici silahlar olmak üzere 300 milyar dolarlık bir anlaşma yapacaksınız, hem de sonra NATO ile Suriye'de çözüm arayacaksınız. Bu ikiyüzlü politika ve bu politikanın bir yere varacağını zannetmiyorum özellikle radikal İslamcı, cihatçı grupları engelleme açısından."
(Batı'nın) Basit çıkarlarını, gündelik ilişkilerini ön plana çıkartırken, cihatçı ve İslamcı da olsa bunları kontrol edebileceklerini yanılgısı içerisinde olduğunu belirten Mumcu, "Afganistan Savası'ndan bu yana ya da Suudi Arabistan ile kurulan meşhur petrol-dolar ilişkisini de bunun içine alabiliriz. Radikalliğe karşı belki ılımlı İslamcıları desteklerlerse, aşırıcılığı engelleriz konusundaki ufuksuz tespitlerinde de görüyoruz. Maalesef Batı'nın bu konuda karnesi çok zayıf ve uzun vadede kendi çıkarlarını da tehlikeye atacağını düşünüyorum" tespitlerinde bulundu.
Diğer yandan Türkiye'nin ise iktisadi olarak Batı'ya çok bağlı olmasından ötürü kopma ihtimalini mümkün görmüyor. Türkiye'nin Batı'nın karşısında İran, Rusya ittifakı ile ideolojik sorunları bulunduğunu savunan Mumcu, şu değerlendirmeleri yaptı:
"O kadar çalkantılı bir dönemdeyiz ki, Türkiye Batı'dan eninde sonunda kopabilir de ama bunun çok yakın bir zamanda olabileceğini zannetmiyorum. Çünkü Batı'dan koparsanız işbirliği kurmanız gereken başka bir grupla birlikte olmanız lazım. Orada da İran, Çin, Rusya hattı var ve bu hattın da İslamcılığa bakışı belli. Eğer Suudi Arabistan ve Katar ile ilişkinizi kesmezseniz, İran ve Rusya hattına geçmeniz biraz zor olur. O sebeple de Suudi Arabistan ve Katar'la ikiyüzlü işbirliği kuran Batı ile bir şekilde sizin de irtibatınız olacaktır elbette. Bu kısa vadede biraz zor çünkü öbür taraftakilerle ideolojik de bir anlaşamamazlık var, ama tabi zoru görünce Astana'ya gitmeler gibi gündelik hareketleri bir kenara bırakıyorum. Kısa vadede değil ama orta vadede her şeyin mümkün olduğu bir dönemdeyiz."