Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile kritik görüşmesini gerçekleştirirken, dikkatler Ankara'nın beklentileri ve çıkacak sonuçlarda. Kulislerde, Trump'ın Suriye'nin kuzeyinde Türkiye ve PKK'yla bağlantılı olarak 'terör örgütü' saydığı YPG'ye silah verilmesi kararından geri adım atmayacağı konuşulurken, İran asıllı işadamı Rıza Sarraf ve Fethullah Gülen'in iadesi de diğer başlıklar.
Ankara'nın beklentileri ve olası mutabakatlar ile görüş ayrılıklarını Hürriyet Daily News'un Yayın Yönetmeni Serkan Demirtaş ile konuştuk.
'YENİ İLİŞKİLERDE ESKİ GÖLGE'
"Özellikle Obama yönetimin son iki senesinde, Türkiye ve ABD arasında neredeyse köprüler atılmış gibi bir görüntü ortaya çıkmıştı" diyen Demirtaş, Trump ile yeni dönemde bazı meselelerde farklılık olacağı beklentisini paylaşmıyor.
'TRUMP YÖNETİMİ OBAMA'DAN FARKLI DÜŞÜNCEDE DEĞİL'
Demirtaş, şu değerlendirmeyi yaptı: "Suriye'den kaynaklanan görüş ayrılıkları başta olmak üzere, Gülen'in iadesi de dahil olmak üzere, birçok konuda görüş ayrılıkları vardı. Dolayısıyla Ankara'nın yeni yönetimle birlikte, Türk-Amerikan ilişkilerinde yepyeni bir pencere açmak gibi önemli bir beklentisi vardı. Bu görüşme için yeni pencereyi değil, geçmişten kalan Suriye'den kaynaklanan kiminle mücadele edilmesi konusundaki görüş ayrıklarının gölgesi altında konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer Türk yetkililer, Obama yönetimini son derece kuvvetli ifadelerle eleştirmişti. Ama şimdi görüyoruz ki geçen hafta YPG'ye silah temini konusundaki kararın imzalanmasıyla, Trump yönetiminin de Obama yönetiminden farklı bir düşünce içinde olmadığını Ankara'nın artık görmüş olması lazım."
'ABD' İLE İLİŞKİLER ASLA KOPMAZ'
Başbakan Binali Yıldırım'ın YPG'yi silahlandırma kararının bir tercih değil, kısa vadeli bir gereksinim olduğunu söylemesini, ABD tarafının Türkiye'nin 'güvenlik hassasiyetlerini karşılayacak bazı adımlar atma mesajı vermesi' olarak yorumlayan Demirtaş, "Dolayısıyla Türkiye bunu kabullenmiş bir şekilde bu toplantıya gidecek ve ABD ile yeni bir müzakereye girip, ABD'den yazılı bir güvenceler paketi almaya çalışacak" öngörüsünde bulundu.
Demirtaş, görüşmelerde sorun yaşanırsa bunun büyük bir krize sebep olabileceğini de belirtip, "ABD başkanı eğer geri adım atmazsa ve Erdoğan yarıda bırakırsa, Türk-Amerikan ilişkileri tarihte görülmemiş bir krize doğru seyreder" dedi.
Diğer yandan Türk-Amerikan ilişkilerinin kopması gibi bir opsiyondan kimsenin bahsetmediğine dikkat çeken Demirtaş, "Bir şekilde bunun kabullenileceği ama yeni dönemde Suriye üzerinde belki ABD-Türkiye istihbarat yakınlaşması, diğer işbirliği mekanizmalarının kurulmasıyla bu verilen silahların iki gün sonra Türkiye'ye dönmemesi için belki yeni önlemler paketi gündeme gelebilir" diye konuştu.
'RUSYA VE ÇİN TÜRKİYE'NİN KALKINMA PARTNERLERİ'
Türkiye-ABD ilişkilerini değerlendirirken, Avrasya seçeneği de gündemde Erdoğan'ın Çin'de katıldığı Kuşak ve Yol Forumu ve temaslarına değinen Demirtaş, imza attığı altyapı yatırım anlaşmalarıyla beraber projeye desteğinin politik desteğin ötesine geçtiğini de ifade etti. Türkiye'nin Rusya ve Çin ile olan yakın diyaloğunun altını çizen Demirtaş, şu tespitlerde bulundu: "Türkiye'de bugün hemen hemen bütün ulaştırma projelerinin, nükleer enerji projelerinin, büyük projelerin içerisinde bir şekilde Çin ve Rus firmalarının olduğunu görüyoruz. Bu iki ülke özellikle Türkiye'nin kendi kalkınma arayışlarında önemli partnerler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin devlet başkanı ile bir yılda dördüncü kez bir araya geldiğini belirtiyor. Ben Türkiye ile Çin arasında bu kadar yoğun ve en üst düzeyde görüşme dönemi hatırlamıyorum. Aynı şekilde Erdoğan ve Putin arasındaki görüşme sıklığı başka hiçbir dünya liderleri arasında yok. Burada eksik bir tablo var. Aslında Erdoğan'ın Çin'i ziyareti sırasında üçlü bir Türkiye-Rusya-Çin görüşmesinin gerçekleşmesi söz konusuydu. Bununla ilgili kaynaklardan bilgiler gelmişti ama bu gerçekleşmedi. Bu üçlü görüşme belki de ABD ziyareti öncesi Trump'a verilmiş daha kuvvetli bir mesaj olacaktı."
'AVRASYA'YA YAKINLAŞMA GÖRÜNTÜSÜ'
'SARRAF VE GÜLEN DAVASINDA SOMUT BİR SONUÇ ALAMAZLAR'
Erdoğan'ın gündemindeki Gülen'in iadesi ve Sarraf davası için ise Demirtaş'a göre top ABD yargısında. Demirtaş, siyasi girişimlerin bu süreci etkilemeyeceği ve Türkiye'nin bu konularda eli boş döneceği görüşünde: "Her ülkenin kendine özgü bir demokratik yapısı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi başta olmak üzere demokratik işleyişi var. ABD'de başkanın veya seçilmiş başka bir liderin federal yargı süreçlerine müdahil olması çok beklenen ve görülen bir durum değil. Bu hem Sarraf dosyası için hem de Gülen'in iadesi için geçerli. Özellikle birincisi Sarraf olayı ki bu davanın ve dosyanın gelişme biçimine bakıldığında, Amerikan çıkarlarına karşı yapılmış bir suç olarak görüyor. ABD'nin milli güvenliği açısından en önemli dosya olan nükleer silah ve İran konusunda yaptırımların delinmesini çok önemsiyorlar. Oradaki yaptırımları kara para aklayarak, çeşitli illegal yolları kullanarak ABD'yi zarara sokma ve güvenliğini tehdide sokmak gibi ABD yasaları açısından çok önemli konu başlıkları oluşturuyor. Dolayısıyla, böyle bir konuda Türkiye konuk bir devlet başkanının, bu meseleyi ABD yönetiminin dikkatine getirmesi nasıl bir karşılık alır üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz. Türkiye bu olaya bir siyasi dava olarak bakıyor ve hukuki geçerliliği olmadığını iddia ediyor. Fakat ABD'nin elindeki bilgi ve belgeler başka bir şey söylüyor ve bu açıdan da buradaki etkinin fazla olacağını söyleyemeyiz. Aynı durum Gülen'in iadesi için de geçerli. Bu da ABD'de bir federal yargı meselesi ve tabi iade konuları başlı başına bir mevzuatın uygulanmasını gerektiriyor."
'KISA VADEDE BEKLENDİ GEÇİCİ GÖZALTI'
Demirtaş, Türkiye'de idam cezasının geri getirilmesinin bu kadar yoğun bir şekilde tartışıldığı bir dönemde iadeleri almasının sorun olduğuna da dikkat çekerek, "Dolayısıyla bu konularda, bu ziyaretten tek başına somut bir sonuç alınmasını beklemiyorum" dedi.
"Özellikle Fetullah Gülen meselesi ile ilgili olarak Türkiye'nin Başkan Trump'a yüz yüze görüşmede vereceği bilgi ve belgelerin, bu konunun Türkiye'de nasıl algılandığının en üst düzeyde somut ve net bir şekilde iletilmesi önemli olacaktır" diye ekleyen Demirtaş, son üç aydaki yoğun temaslarla Türkiye'nin kısa vadede beklentisinin 'geçici gözaltı işlemi' olabileceğini belirtti.
'İDLİB'DEKİ ENERJİ YOĞUNLAŞMASI, KIRILMA NOKTASI YARATACAK'
Demirtaş, Türkiye'nin ABD'yi dengelemek için Rusya ile işbirliğine gittiği ve bunun Washington'daki yeni yönetime mesaj vermek açısından önemli sonuçlar doğurduğunu da belirtirken, diğer yandan "Belki orada bir denge aracı olarak kullanıldı ama getirmiş olduğu önemli sonuçlar oldu. İlk olarak Halep'in boşaltılması anlaşması, ardından Astana sürecinin başlaması, arada Moskova Deklarasyonu'nun imzalanması bu süreci oluşturdu. Gelinen noktada, Türkiye ile Rusya, Suriye sahasında birbirini daha iyi anlayan ortaklar gibi davranıyorlar" vurgusu yaptı.
'PUTİN YPG İLE ÇALIŞACAĞIM AMA TÜRKİYE RAHAT OLSUN DİYOR'
Demirtaş'a göre yakın gelecekte önemli kırılma noktaları ile karşılaşılabilir. 'İdlib'de çok önemli bir enerji yoğunlaşması görülüyor' saptaması yapan Demirtaş, şöyle konuştu: "Bunun Türkiye'ye dönük ileride sonuçları olabilir mi diye değerlendiriliyor ve hep beraber kaygısını güdüyoruz. Rusya'nın da aynı ABD gibi YPG ile ilişkisi açısından Türkiye'yi rahatsız eden çok önemli unsurları var. Putin, 'YPG ile çalışmaya devam edeceğiz ama Türkiye rahat olsun' manasında bir açıklama yapma ihtiyacı duydu çünkü Sayın Erdoğan cuma günü yaptığı açıklamasında, Rusya'nın da bir terör örgütünün yanında durmasının yakışık almadığını ifade etmişti. Dolayısıyla YPG perspektifinden olaya bakarsak, Türkiye açısından ABD ve Rusya'nın birbirinden çok farkı yok. Türkiye'nin ABD ile ilişkileri toparlayayım derken, Rusya'yı bir denge aracı gibi kullanma politikasının ne kadar sonuç verdiği de tartışma konusu."