Foreign Policy dergisi için bir makale kaleme alan Kahl, "Türkiye’nin YPG’ye ilişkin endişeleri anlaşılır ve yaygın kabul görüyor. Daha az bilinen şeyse, ABD’yle Türkiye’nin IŞİD’e karşı YPG’ye alternatif bir güç oluşturmak konusundaki ortak çabalarını, Türkiye’nin kendi adımlarının, özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı bir dizi kararın engellemiş olması. Bu durum ABD ile YPG’yi yakınlaştırdı ve zaman için Demokratik Suriye Güçleri’ni (DSG) ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı.
Duvar'ın aktardığına göre Kahl, Kobani’nin IŞİD'in elinde olduğu Eylül 2014’te, ABD’nin Türkiye’ye bir plan sunduğunu açıkladı. Buna göre, dönemin IŞİD karşıtı koalisyon özel temsilcisi General John Allen ile yardımcısı Brett McGurk’ün hazırladığı plan, Türkiye’deki üslerin IŞİD’e karşı saldırı uçuşlarına da açılması karşılığı Türkiye sınırını IŞİD’den tamamen temizlemek üzere bir Suriyeli silahlı isyancı gücü kurulmasını içeriyordu. Hatta, Türk özel kuvvetlerinin bu güce danışmanlık yapması da konuşulmuştu. Üst düzey Türkiyeli yetkililerle birlikte plan üzerinde kapsamlı çalışmalar yapılmıştı.
Ancak Kahl’a göre, plan Erdoğan’ın uçuşa yasak bölge ısrarına takıldı. Kasım 2014’te dönemin ABD başkan yardımcısı Joe Biden’la İstanbul’a geldiğini anlatan eski yetkili, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun plana onay verdiğini yazıp şöyle devam etti: “Biden bundan sonra Erdoğan’la biraraya geldi. Onun farklı önceliklerinin olduğu açıktı. Beş saat süren görüşmede, Biden Erdoğan’ın Kobani’de YPG’ye verilen Amerikan desteğine dair endişelerini kabule derken, Türkiye’nin de El Kaide bağlantılı, selefi Ahrar'uş Şam gibi Amerikan perspektifinden son derece sorunlu örgütleri desteklediğine dikkat çekti. Biden, Erdoğan’a, Allen-McGurk önerisini kabul etmek için bu farklılıkları bir kenara bırakmayı önerdi. Erdoğan’ın YPG’ye dair kaygılarını ortadan kaldırmak için ABD ve Türkiye IŞİD karşıtı ortak bir güç oluşturacaktı. Erdoğan bu öneriye açıktı ama tek bir şartla: ABD’nin önce Halep dahil, bütün kuzey Suriye üzerinde bir uçuşa yasak bölge kurmasını istiyordu.”
Kahl’a göre Erdoğan o dönem IŞİD’i Türkiye’nin ulusal güvenliği için acil bir tehdit olarak görmüyordu ve dolayısıyla IŞİD’le mücadeleye destek için ABD’den bir taviz koparmak istiyordu. “Bu şart anlaşmayı bozdu” diyen Kahl, uçuşa yasak bölgenin ABD’yle Şam'ı doğrudan karşı karşıya getireceğini, Obama’nın uluslararası bir yetkilendirme olmadan böyle bir müdahalede bulunmayı reddettiğini yazdı.
Eski yetkili, “Bir ABD-Türkiye anlaşmasının yokluğunda, Pentagon kuzey ve doğu Suriye’de IŞİD’le savaşmaya istekli ve bunu yapabilecek tek güç olan YPG ve Suriyeli Arap milisleri destekledi” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin zaman içinde IŞİD’e bakışının değiştiğini ancak bu sırada YPG’nin savaş alanında ilerleme kaydettiğini aktaran Kahl, Fırat Kalkanı operasyonunun da bu bağlamda bir tezat içerdiğini savundu: ”Fırat Kalkanı birçok açıdan, IŞİD’e karşı ilk olarak 2014 sonbaharında ele alınan ortak girişime benzer bir adımdı. Bununla birlikte, Erdoğan’ın IŞİD’e dair değerlendirmelerinin doğrudan Türk müdahalesini meşrulaştıracak kadar değişmesi Erdoğan’ın neredeyse iki yılını aldı. Fakat Erdoğan’ın hamlesi her şeyden önce Kürtlerle ilgiliydi.
'İRONİ ŞU Kİ ABD-YPG İLİŞKİLERİNİ ÜRETEN ŞEY ERDOĞAN'IN İLK BAŞTAKİ IŞİD İSTEKSİZLİĞİYDİ'
Suriye savaşının barındırdığı çok sayıda ironiden biri de şu ki, tam da Türkiye’nin elini zorlayan şeyi – yakın ABD-YPG ilişkilerini- üreten şey, Erdoğan’ın IŞİD’e odaklanmak konusunda ilk baştaki isteksizliğiydi.”
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.