"İngiltere hükümeti internet kablolarına girerek, çocukları dahi evlerindeki çıplak halleriyle görüntülerken, bu yasa dışı sistemin finansmanını ise yine vergi mükelleflerinin cebinden çıkıyor. Üstelik temel hizmetler için 'kaynak ayrılamazken.' Ve son dönemde okullarda kurulan yeni bir sistem, fişlemenin kapılarını açıyor."
Gazeteci Graham Vanbergen'in İngiltere merkezli True Publica'da yayımlanan ve Global Research'te de yer verilen makalesinde, İngiltere'deki devlet gözetlemesinin ürkütücü boyutları bu sözlerle anlatılıyor.
'İNGİLTERE GÖZETLEME DEVLETİ, DEMOKRASİDEN DAHA ÇOK DİKTATÖRLÜĞE UYUYOR'
Daha birkaç yıl önce, 2013'te Edward Snowden'in ifşaatları ortaya çıkana kadar, Britanya vatandaşları hedefi oldukları devlet gözetlemesinden habersizdi.
Hükümet herhangi bir hukuki prosedür, tartışma ya da izin gözetmeksizin, komünikasyon kurumu GCHQ aracılığıyla ve vergi mükellefleri tarafından finanse edilen bir sistem kurdu.
Hukuki denetimi yok denecek kadar az olan sistem, internet kablolarına girerek ülkedeki tüm erkek, kadın ve çocukların iletişiminin içeriklerine dair kapsamlı ve ayrıntılı bir veritabanından oluşuyordu.
'TÜM TELEFON KONUŞMALARI KAYDEDİLİYOR'
Kimlik sistemi geçerliliğini yitirdi, zira artık herhangi bir kimlik kartının içerebileceğinden çok daha fazla bilgiye sahipler.
GCHQ'nun 360 derece tam spektrumlu toplu veri sistemi, Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu'nun 8. maddesine pişkince ve küstahça meydan okuyarak kuruldu.
Diğer büyük ulusal altyapı projelerinin aksine, Britanya parlamentosu bu devasa projeyi ne tartışabildi ne de onayladı. Her telefon görüşmesi, hangi cihazdan yapılırsa yapılsın, kaydedilmekte. Görüntülenen her imge, ziyaret edilen her internet sitesi, tıbbi ve finansal olanlar dahil tüm kişisel detaylar, iletişim bilgileri… Özetle mahrem olan hiçbir şey kalmadı.
'NÜFUSUN BEŞTE BİRİNİN KAYDEDİLEN GÖRÜNTÜLERİ MAHREM TÜRDEN'
'PROJE İÇİN 20 MİLYON STERLİN HARCANDIĞI TAHMİN EDİLİYOR'
Her ne kadar kimse Birleşik Krallık'ın kendi halkı üzerinde tatbik ettiği devlet gözetim sisteminin maliyetini bilmese de, sadece bu verilerin depolanması için aylık 20 milyon sterlin harcandığı tahmin ediliyor. GCHQ'nun bütçesi gizli tutulmakla birlikte, esas olarak, toplam değeri 20 milyar sterlinin üzerinde olan (2015'te 18 milyar sterlindi) Tekil İstihbarat Bütçesi (Single Intelligence Account — SIA) tarafından fonlandığı biliniyor.
Bu kemer sıkma koşullarında ulusal sağlık sistemi kaosa sürüklenmiş, itfaiye ve ambulans gibi acil servisler kuşa döndürülmüş ya da özelleştirilmişken, GCHQ bütçesinin katlanarak arttığını tahmin etmek güç değil. İnsanlar devletin kollarında ölüyor ve bize bu yaşamsal hizmetler için ayrılacak para olmadığını söylüyorlar. Öte yandan batık bankaların, ulusal güvenliği zerre kadar tehdit etmeyen uzak diyarlardaki savaşların ve otuz yıl öncesinin Doğu Alman Devlet Güvenlik Bakanlığı'nı (Stasi) utandıracak türden bir gözetim sisteminin masrafları vergi mükelleflerine ödetiliyor.
'PROGRAM BÜTÜN OKUL BİLGİSAYARLARINA VE ÖĞRENCİLERİN CİHAZLARINA YÜKLENDİ'
Sivil özgürlükler gözlem örgütü Big Brother Watch'un raporuna göre, İngiltere ve Galler'deki pek çok lise, hem okul bilgisayarlarına hem de öğrencilerin kişisel cihazlarına "Sınıf Yönetim Programı" adlı yazılımı yükledi.
Bu program, öğretmenlerin öğrencilerin internet faaliyetlerini sürekli olarak gözlemlemesine yarıyor. Çoğu okul gençlerin ailelerini çocuklarının izlendiği konusunda bilgilendirmedi ve dahası öğrencilerin rızası da sorulmadı.
Dahası, bilgi edinme hakkı kapsamındaki dilekçelere verilen yanıtlara göre, 8.2 milyon öğrenciden 6 milyonunun, 4 yaşından itibaren o ya da bu türden bir biometrik veri tabanına kaydedilmiş olduğu tahmin ediliyor. Üstelik bu 10 yıl öncesine ait bir bilgi. Yüz tanıma ve diğer türden güncel teknolojiler hesaba katıldığında, günümüzde bu sayının yüzde 100'e ulaştığı tahmin edilebilir.
'İNGİLTERE HİÇ BİR NEDEN YOKKEN HALKINA ŞÜPHEYLE YAKLAŞIYOR'
Her ikisi de Control Arms koalisyonu üyesi olan Uluslararası Af Örgütü ve Saferworld, gayet haklı olarak, Birleşik Krallık hükümetini ulusal ve uluslararası (AB dahil) yasa ve konvansiyonları çiğnemek suretiyle insan hakkı ihlalleri ve savaş suçları belgeyle sabit ülkelere silah sağlamakla suçladı. Elbette yine kimse tutuklanmadı.
'HERKES SEYİRCİ KALIRKEN ÖZGÜRLÜKLERİ SAVUNANLAR DA VAR'
İşte siz kanuna saygılı vergisini ödeyen vatandaşlara, siz temel haklarınızın gizleyecek çok şeyi olan paranoyak bir devlet tarafından lime lime edilmesine seyirci kalırken, sivil özgürlüklerinizi ve insan haklarınızı savunmaya çabalayan kimi isimlerin yorumları:
Renate Samson, Big Brother Watch'un başkanı:
"Bu yasaların (……) geçmesi bu ülkedeki gözetim faaliyetlerini kökünden değiştirdi. Artık internet görüşmelerimizin mahremiyeti ve daha önemlisi güvenliği garanti altında değil."
Jim Killock, Open Rights Group İcra Direktörü:
"Birleşik Krallık'ın gözetim yasası demokrasiden çok diktatörlüklere uyacak cinsten. Devlet, suç şüphesi olsun veya olmasın vatandaşlarının iletişim faaliyetlerini gözetleme ve analiz etme konusunda daha önce görülmemiş bir güce kavuştu."
Rebecca Vincent, Sınır Tanımayan Gazeteciler Britanya Ofisi Başkanı:
"Amber Rudd'ın yorumları, hükümetin ifade özgürlüğü, mahremiyet hakkı, ve diğer insan haklarını güvenlik gerekçesine kurban edişinin bir diğer örneği. Bu yorumlar, Birleşik Krallık'ta basın özgürlüğüne yönelik saldırıların son aylardaki artışına katkı koyuyor. Güvenli biçimde iletişim kurabilmek, araştırmacı gazeteciler ve bunların kaynakları için elzemdir. Şifreleme programlarını işlevsiz hale getirmek, genel anlamda basının sesinin kısılmasına neden olacak ve Birleşik Krallık'taki araştırmacı gazeteciliğe bir darbe daha vuracaktır."
Thomas Hughes, Başkan, Article 19:
"Güvenlik servislerinin iletişim bilgilerimize ulaşabilmesiyle ilgili tüm tartışmalar şeffaf olmalıdır. Düşünmeden verilen siyasi demeçler ve aceleye getirilmiş anlaşmalar, en iyi ihtimalle sivil özgürlüklerimizin korunmasına hiçbir katkı sunmayacaktır, en kötü ihtimalle ise bunlara yönelik bir tehdit oluşturacaktır. Hükümet, bir yandan özgürlüklerimizi korumaya yönelik niyetini ima ederken öte yandan onları riske atıyor."
Tüm bu sivil özgürlük ve insan hakları uzmanları ve aktivistleri, bunun 21. yüzyıl koşullarına uygun, çağdaş, ilerici ve dış dünyaya açık bir ulusu yönetmenin yolu olamayacağının farkında. Bu ülke, sürüsü kuzu kuzu etrafa bakındığı halde salyalarını akıtarak onları kontrol altında tutmaya uğraşan paranoyak kurtlarla dolu batan bir gemiyi andırıyor.
'EĞER BUNLARI YAPIYORSANIZ BAŞINIZ BÜYÜK BELADA'
Tarihe bakarsanız bazı rahatsız edici yanıtlar bulabilirsiniz.