Böke'nin Cumhuriyet'ten Çiğdem Toker'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
İstifa açıklamanızda yer alan eleştiri ve gerekçelerde, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile parti yönetimi açısından sürpriz var mı?
İşleme konulmak üzere verdiğim, iki satırlık rutin bir istifa dilekçesiydi. Ama dilekçeyi gerekçelendiren siyaset anlayışımı ve buraya giden itirazlarımı, hem o günkü görüşmemizde hem de farklı zamanlarda sayın genel başkanımla paylaşmıştım. Dolayısıyla metinde sürpriz yoktu.
Bu kadar net ifade ediyorsunuz.
Çok rahatlıkla. Hiçbiri sürpriz değildi. Herbiri, hem MYK'larda hem de sayın genel başkanla görüşmelerimde ilettiğim itirazların bir özeti.
Dolayısıyla bu istifaya giden sürecin kırılma noktaları olmalı?
Elbette herşey o gün olup bitmedi. Ama takvimsel bir şey koyup, bu sertlikte ifade etmek siyasetin doğasına uymuyor. Siyaset akışkan birşey. Şöyle diyeyim: Temsil ettiğim siyaseti ve seçmeni, onların sesi olmam gerektiğini düşündüğüm her kritik dönemeçte itirazları dile getirdim.
'BENİM VİCDANIM DOKUNULMAZLIKLARDA 'HAYIR' DEMEYİ GEREKTİRİYORDU'
Dokunulmazlıklar bu dönemeçlerden biri miydi?
Dokunulmazlıklar her birimizin kendi vicdanında oy verdiği bir süreç. Benim vicdanım orada 'hayır' demeyi gerektiriyordu. Partimizin genel tavrının da hayır olması gerektiği konusundaki ısrarlı tutumumu, hem MYKda hem son ana kadar sayın genel başkanımla yaptığımm görüşmelerde dile getirmek konusunda hiçbir tereddüt duymadım.
CHP'nin 'Evet' desteği olmasa bugünkü siyaset ve Parlamento profili nasıl olurdu?
Türkiye siyasetinin farklı evrileceğini düşünüyorum. Ama siyaseti, yol ayrımlarında verilen kararlarada, 'Bu olmasaydı ne olurdu' üzerinden okumayı doğru bulmuyorum. Geleceğe yarın ne yapmamız gerekiyor diye bakmamız gerekiyor.
Partinizden 16 Nisan sonrasında izlenen bazı tutumları eleştiriyorsunuz?
Biz milyonlara, bütün kişisel dertlerinizi bir kenara bırakın, hastaysanız bile o sandığa mutlaka gidin, dedik. "Siz yoksanız demokrasi eksik" dedik. Bize düşen görev de onların ortaya koyduğu iradeye, aynı kararlılık ve ısrarla sahip çıkmaktı. Bu görüşümü paylaştım. CHP, AKP'nin ortaya koyduğu siyasetin karşısında laik, demokratik solda, bugünkü düzen altında ezilenlerin sesi olmakla yükümlü siyasi alternatif olmak zorunda. Bu alternatifin yeterince güçlü konulmadığını düşündüğüm her dönemeçte itirazımı dile getirdim.
Açıklamanızda CHP'nin gayrımeşru oyları meşrulaştırmaması ifadesi kritikti?
SİNE-İ MİLLET AÇIKLAMASI
19 Nisanda kürsüden yaptığınız açıklamada tüm seçeneklerin masada olduğunuu söylediniz. Hemen 'düzeltme' geldi. Sine-i millet demediniz ama soruya verilen yanıtta mı sorun çıktı?
Evet, o kavramı kullanmadım ama soru olarak soruldu. Ben de soruyu büyük bir siyasi kararlılık ve siyasi özgüvenle, partim adına şöyle yanıtladım: "CHP milyonların iradesini kurmak için ne yapılması gerekiyorsa, tüm alternatifleri masada tutatarak değerlendirecektir". Bu önemliydi. Çünkü siyasi olarak nihai bir kararı değil, iradeyi savunmaya dönük bir siyasi kararlılık içeriyordu. O milyonların hayırının duygusu şuydu: "Siyasetçiler, hayıra nasıl gerekiyorsa öyle sahip çıkın". Biz de "Merak etmeyin biz ne gerekiyorsa yaparız" diyen bir siyasi kararlılıktı o.
Kürsüye gelirken "Bütün seçenekler masada" diyeceğiniz netlikte bir yetki almış mıydınız, yoksa inisiyatif mi kullandınız?
MYK'da ve henüz partinin karar organlarında alınmış nihai bir siyasi karar yoktu. Dolayısıyla bütün seçeneklerin hala masada olduğu bir konumda inmiştim o kürsüye. Siyasi kararlılığı ifade etmek konusunda zaten yetkim vardı o konuda mutabıktık.
Sine-i millet açıklaması tekzip edilirken neler yaşandı, ne düşündünüz? Çünkü siz o açıklamayı yaptıktan sonra kitlelerde bir dalgalanma yarattı.
'PARTİ SÖZCÜLÜĞÜ KURUMUNUN ZEDELENMESİ KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL'
Hızlı 'düzeltme' istifa sürecini etkiledi değil mi?
Evet, parçalardan biri. Orada bir sorumluluk duygusu var. Koskoca Türkiye'de büyük bir parti. Ve ben o büyük partinin sözcüsüyüm. Şahsımın temsil ettiği parti sözcülüğü kurumunun, böyle bir güvensizlikle zedelenmesi kabul edilebilir Bir şey değil. O parti sözcülüğü kurumunun korunması için; şahsımın koltuğunu koruması yerine ayrılması daha doğruydu.
İstifa metninizde yalnızca Meclis içi mücadeleyi yetersiz bulduğunuz görüşü de var?
Meclis içi mücadele, yeni koşullarda yeniden tarif edilmeli. Ama alt bununla sınırlı bir siyasi mücadelenin, bu kadar derin bir rejim değişikliğine karşı koyuşa yeterli olamayacağını düşünürüm. Sokakta demokratik hakkını kullanmak için, "ben buradayım" diyenlere, sokağın korkulacak değil, terörle özdeş değil, bir anayasal hak, demokrasinin en temel tarifi olduğunu anımsatan bir yeni siyaset zeminini sahiplenmek gerektiğini düşünüyorum.
Hemen 2019'u konuşmak da yanlış mıydı?
Olması gereken ne?
2019'u bir referandum olarak çerçevelemek. Yeniden bir referandumla, yetkiyi Saray'dan alıp halka vereceğimiz bir iddia ortaya koymalıyız. 2019'daki Cumhurbaşkanı, Türkiyeyi parlamenter sisteme geri döndürecek, güçlü bir Meclis'i inşa edecek adımları da hızla atacak işler yapmalı. Kendi yetkilerini ortadan kaldıracak, Türkiye'yi parlamenter sisteme geri taşıyacak.
Parçası olmayı uygun görmediğiniz yönetim anlayışı nasıl bir anlayış?
İki şeyi ayırmak gerekiyor. Bu; siyasi kararlar ve o siyasi kararların veriliş biçimine dair de biritiraz. AKP'nin karşısında, CHP'nin koyması gereken alternatif siyasetin tarifi esasen öncelikle temsil ettiğimiz kitleyi sahiplenici nitelikte olmalı. Önce kendi içimizde sıkı sıkıya kucaklaşmalıyız ki, sonra bizden farklı düşünen insanlara seslenebilelim. Bunu da başkasının değil, kendi dilimizi konuşarak yapabiliriz. okumadaki ayrışma belki de burada ortaya çıkıyor.
Burası yok heralde?
İkinci mesele Sosyal demokrat parti olarak, farklı görüşleri içeride demokratik biçimde ifade etme imkanı buluyoruz. Fakat bir süredir görüşlerimin nihai kararları etkileme imkanı azaldı. Demokratik zeminlerde dile getirdiğim itirazların, son dönem nihai kararlara evrilmediğini gördüm.
Başlangıçta evrilirken mi?
Her CHP'linin yapmak istediği bir görevi yapma şansına eriştim Bu onurla, sorumluluğunu bilerek çalıştım. İki yıl sekiz ay. İlk dönemde yönetim anlayışının değişmesine dönük katkılarım oldu. Türkiye'de kimlik siyasetine sıkışmış dili, üretim bölüşüm ekonomi konuşan bir siyaset diline taşımaya dönük değişimde bu katkılarım somutlaştı. Asgari ücretin konuşulur hale gelmesi, dahası Türkiyede asgari ücretin artmasını sağlayan bir siyasetin ortaya çıkmasında imkan verdik.
Görüşlerinizin kararları etkilememesi sıkıntı mı yarattı?
Evet. Fikrinizin nihai siyasi sonuca etki etmediği bir yerde, bunun sözcülüğünü yapmak, siyasi dürüstlükle örtüşmüyor. Bunun yönetime de haksızlık olduğunu düşündüm. En nihayetinde kendi tercihleri ve kendi siyasi görüşüyle uyumlu süreç yürütebileceği insanlarla çalışmak, sayın genel başkanın en büyük hakkı. Tanım gerekirse, bu kadar siyasi görüş ayrılığı varken, partinin kurumsal yapısını korumak adına ayrılmayı doğru buldum.
'SİYASİ KARARLA İSTİFA ETTİM'
Duygusal küskünlük gibi bir ifade kullanıldı?
Gülüyorum ama duygusal değil (kahkahalar) Siyaset kişisel bir mesele gibi tartışıldığında yanlış oluyor. Partimizin liderlik tartışmasına değil, bundan sonra hangi siyasi görüşle siyaset yapacağını tartışmaya ihtiyacı var. Bu tartışmayı duygusal tavır diye sınıflayan, tam da işte "siyaset konuşmayalım" diyen yaklaşım. Ben bir duygusal tavırla, incinmeyle itiraz etmedim. Siyasi kararla istifa ettim. Konuşacaksak o siyasi itirazı konuşalım.
Atandığınız görevleri bıraktınız, seçildikleriniz sürüyor…
'BU KARAR BİRİLERİNİN SESİ OLMUŞ'
Geri bildirimler nasıl?
Destekleyenler de oldu itiraz edenler de. Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim kamuoyunda, demokrasiye hayırıyla sahip çıkmış irade, onların sesi olduğuma dair umudu ifade ettiler. Yani bu karar birilerinin sesi olmuş, bunu anladım.
'ADAY OLMAYA NİYETİM YOK'
Genel başkan adayı mısınız?
Hayır diyen kitlenin beklentilerini dönüştürecek adımlar eş zamanlı olarak atılabilir mi?
Çok rahat. Çünkü siyaseten tartışmalar, zaten gayrımeşruyu meşrulaştırmamanın alternatif yöntemleri üzerine olacak. Önemli olan partinin, 'sen kalk ben oturayım'siyasetiyle değil, 'oturduğumda yön vereceğim siyaset ne olduğunu' tartışabilmesi. Sosyal demokrat bir partiyi diğerlerinden ayıran da bu. Bu istifanın kamuoyunda gördüğü destek de bunu gösteriyor.
'SAĞLAR İÇİN KESİN İHRAÇ TALEBİ YOLUNUN YANLIŞ OLDUĞUNU PAYLAŞTIM'
Metinde 'disiplin dayatması'na vurgu yapan bir esaslı eleştiri de var?
Tersi anlama gelen görüşler yansıdı. Sanki Sağlar'ın ihracını istiyormuşsunuz gibi?
Buradaki sıkışıklık şöyle: MYK'dan oy birliğiyle çıkan ve benim de parti sözcüsü olarak açıkladığım karar, şuydu: MYK'nın, disiplin sürecini PM'nin değerlendirmesine dair talebi oldu. Oybirliğiyle olan bu. Kesin ihraç talebiyle oylanınca hayır oyu verdim.