OHAL kapsamında KHK'la ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, Ankara'da Yüksel Caddesi'nde 184 gündür işlerine geri dönem talebiyle direnişteler.
Gülmen ve Özakça, direnişlerinin 120. günüde başladıkları açlık grevinin bugün 64. günündeler.
İşlerine geri dönme talebiyle yaptıkları, çığlık niteliğinde olan açlık grevlerinin 63. gününde Bidebunudinle'ye konuşan Semih Özakça"Danıştay Başkanı'nın, 'OHAL ve KHK'lar hiç kimseyi mağdur etmemiştir' açıklamasındaki OHAL'in mağdur etmediği insanlarız biz. Direnişimizle ve çığlığımızla işimizi geri istiyoruz " dedi.
'OHAL'İN MAĞDUR ETMEDİĞİ İNSANLARIZ BİZ'
"Sağlık durumumuz kötüye doğru gidiyor ama moralimiz, inancımız yerinde, o nedenle sorun yok diyoruz. Direnişimizle, çığlığımızla işimizi geri istiyoruz. Bu eylemin etkili bir eylem olduğunu düşündüğümüz için, bu eylemi seçtik. Bugün eylemimizin 183. günündeyiz. Eylemimizin 120. gününde açlık grevini başlamıştık. Bugün Danıştay Başkanı 'OHAL ve KHK'lar hiç kimseyi mağdur etmemiştir' dedi. Nuriye Hoca'nın burnu kırıldı, benim ayağım kırıldı, OHAL'in mağdur etmediği insanlarız biz. Gözaltına alınırken, işkence görürken oldu bunlar. Sadece elimizdeki 'İşimizi Geri İstiyoruz' dövizini kaldırır kaldırmaz polisin hunharca saldırısıyla oluşmuş şeyler. Bu OHAL'in mağduriyeti değildir o zaman. Çünkü halka uygulanan baskı niye mağdur etsin insanları? Kendilerine baskı uygulansaydı mağdur olabilirlerdi tabii ki. Bu nedenle Danıştay Başkanı böyle bir açıklama yapmıştır, çünkü burada iç kanatacak bir durum yok, kendilerinin içi huzurlu."
'DANIŞTAY'A KHK'LARLA İLGİLİ BÖYLE AÇIKLAMA YAPTIRAN HÜKÜMET VE İKTİDARDIR'
"Danıştay'a OHAL ve KHK'larla ilgili böyle bir açıklama yaptıran hükümet ve iktidardır. Yargı bağımsızlığının olmadığını, biz yıllardır söylüyoruz. Biliyoruz ki ülkemizde demokrasi yok, bunun sonucu olarak işten atıldık, bunun sonucu olarak eylem yapıyoruz, bunun sonucu olarak şu an açlık grevimizin 63. günündeyiz ve işimizi istemek için devam ediyoruz. Milletvekilleri aracılığıyla, devlet yetkilileriyle bir görüşme talep edilip, kabul edildiğinin haberini aldık. Başbakan'la görüşülmüş, ilgileneceğini söylemiş. Kemal Kılıçdaroğlu, Numan Kurtulmuş'la görüşmüş. Tabii ki görüşmeler olmalıdır, günlerdir biz muhatap aradık zaten. Bir her gün bir şey söyledik, 'İşimizi geri istiyoruz, siz bizi atamazsınız, yanlış yapıyorsunuz' bunu aylardır söylememize rağmen, bu boyuta gelmemize kadar beklediler, ta ki insanlar, aydın ve sanatçılar ses çıkarana kadar, direniş halka halka büyümeye başlayana kadar. Bunun bedeli vardı, o bedeli ödemeye devam ediyoruz ve ödedik de. Bedel ödemeden bir duyarlılık gösterilmeyecek miydi? Somut bir kazanım elde etmeden eylemimizi noktalamayacağız. KHK'ların iptali, toplu işe geri dönüşler gibi diğer kamu emekçilerine bir umut olabilecek, yol açıcı bir kazanım elde etmek istiyoruz. Kendi işimizi ve onurumu savunuyoruz ama diğer kamu emekçilerinin de işlerini savunuyoruz. OHAL Komisyonu adı altında tiyatro oynanacak yerin kurulmasını kabul etmiyoruz. Bizim açımızdan OHAL Komisyonu somut bir adım değildir. Biz işimizi isteye devam edeceğiz. Onlar vermemekte ısrar ederse, biz hala devam edeceğiz."
'AÇLIK GREVLERİNE 1 HAFTA DAHA DEVAM EDERLERSE, ONLARI KAYBETME İHTİMALİMİZ VAR'
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın açlık grevinin 62. gününde Bidebunudinle'ye konuşan Ankara Tabip Odası Başkanı Vedat Bulut, Gülmen ve Özakça'nın açlık grevinde çok tehlikeli bir eşiğe geldiğine dikkat çekti.
Bulut, "45. günden sonra beyinleri için tehlikeli dönem başlamıştı. Uzun süren açlık grevlerinde 'Wernicke-Korsakoff Sendromu' dediğimiz nörolojik hastalık gelişiyor. Kendileri D Vitamini desteği almış olmalarına rağmen son bir hastadır zihinsel aktivitelerinde, düşünce sistemlerinde bir bozukluk var. Bu beynin etkilendiğini gösteriyor. Bugünden sonra her gün, her dakika tehlikeli bir duruma geldi. Bir hafta daha açlık grevine devam etmeleri durumunda kaybetme ihtimalimiz yada nörolojik hasar kalma ihtimali çok yüksektir. Günlük olarak bizden arkadaşlarımız muayenelerini yapıyorlar. Dün Nuriye'nin nabzı 35'e düşmüştü. Bugün Yüksel Caddesi'ne gelmeyip evinde istirahat etti. Şu anda sağlık durumları son derece bozuk. Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu olarak Nuriye ve Semih'ten tıbbi onam istedik, ancak tıbbi onam formunu imzalamak istemediler. Bilinçleri kapanırsa, bizim yada herhangi bir doktorun müdahalesini kabul etmiyorlar. Mevcut hak arayışı mücadelesi içerisinde kendilerini feda etmek istiyorlar" açıklamasında bulundu.
'AÇLIK GREVİNİN 2. AYININ DOLDURULMASI ÇOK KRİTİK BİR SÜREÇ'
Sarıhan "Defalarca gidip ziyaret ettik. Bugün de Ankara'daki milletvekillerimizin ve Sivil Toplumdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Veli Ağbaba'nın olduğu kalabalık bir heyetle gittik. Açlık grevinin 2. ayının doldurulması çok kritik bir süreç. Ayakta kalsalar da, sağlıklı gibi görünseler de, özellikle D Vitamini eksikliğinin yarattığı çok önemli yıpranmalar oluyor. Wernicke-Korsakoff diye anılan hastalığa doğru bir tırmanış oluyor. Bu yüzden ziyaretimizde mücadele edebilmek için sağlıklı olmaları gerektiğini, bir adımın atılıp kamuoyunun ilgilisinin önemli olduğunu ve onlara bir yol açabileceğini anlatmaya çalıştık. Biraz çekingen bir tavırla bunları anlatarak onların açlık grevlerini sonlandırmaları konusundaki talebimizi iletmeye çalıştık. Ama çok kararlılar. Kendilerini sadece ikisinin geleceği için bir mücadele içinde değil, hakları yenilmiş ve kapıya bırakılmış olan çok sayıda ihraç edilmiş akademisyen ve öğretmen ve diğer kamu görevlileri açısından bir simge olarak görüyorlar" dedi.
'BU SORUNLA İLGİLİ YAPTIĞIMIZ HER BAŞVURUDA ADETA BİR DUVARLA KONUŞUYORUZ'
CHP'li Sarıhan Gülmen Ve Özakça için temaslarda bulunulduğunu ancak bu konuda konuya hükümetten yeterli ilgi olmadığını vurguladı.
Sarıhan "Ziyaretimizden önce bu konudan sorumlu olan Nurettin Canikli'yle yeniden görüşmeye çalıştık. Kendisiyle İlhan Cihaner görüştü. Yeni bir adım atılması konusundaki talebi ifade etti. Biz başlangıçtan bu yana hep diyoruz ki, bu insanların ihraç edilmeleri bütünüyle hukuksuz ama kısmi bir ama kısmi bir hukuka uygunluk sağlayacaksanız, hiç olmazsa açığa alma işlemi alın. Çünkü görevlerine devam eden, haklarında kesin hüküm bulunmayan insanların sağcı, solcu, şucu bucu diye görevden atılmış olmaları aslında onları birer medeni ölü haline getirme niteliği taşıyor. Hiçbir sosyal haklara sahip değiller. Ne paraları, ne ev kiralarını ödeyebilecekleri, ne bir ekmek alabilecek güçleri kalıyor. Sağlık sorunları olsa bir hastaneden parasız destek almaları mümkün değil. Bu vahim bir tablo. Bu tablonun çözümü konusunda Nuriye ve Semih'in anneleri Genel Başkan'ımız Kemal Kılıçdaroğlu'yla görüşme yaptılar, kendilerini ifade ettiler, bizim desteğimizi aldılar. İşin ne kadar kritik bir noktada olduğu anlatıp, müdahale istediler. Genel Başkan'da bu sorunun bir an önce çözülmesi için çaba göstereceğini söyledi ama şöyle bir cümlede kullandı, 'Adeta bir duvarla konuşuyoruz, bu sorunla ilgili yaptığımız her başvuruda' dedi. İktidar, halkını her zaman silahla vurmaz, bir de yanlış eylem ve işlemlerle vurur. Yüz bini aşkın insanı ihraç ederek, insan olma haklarını ortadan kaldırdılar, insani taleplerini karşılayamayacak hale getirdiler" ifadelerini kullandı.
'BİZE GREVİ BIRAKIN DEMESİNLER, BU BİR EKMEK KAVGASIDIR'
Gülmen "Bizim için gerçekten endişelenen insanların, bir şey yapmalarını istiyoruz. Bu talep sadece Semih'le benim değil, canı yanmış binlerce insanın sorununu ifade eden bir talep. İşimizi geri istiyoruz. Adaletsizliğe uğrayan tüm kamu emekçileri için bu bir kazanım olacak. Bize 'açlık grevinden vazgeçin' demesinler. Biz de eylemi bırakmayı elbette biliriz ama biz kendi sağlımıza, canımıza kastettiğimiz için yapmıyoruz bu eylemi. Bu bir çığlık. Sesimizin duyulmadığı noktada, daha yüksek sesle söylemek istediğimiz için yaptığımız bir şey. Gerçekten bizi düşünen insanlardan isteğimiz, gidip muhatapların kapısı çalsınlar ve şunu söylesinler, 'İnsanları bir gecede işten attınız, ekmeğinden ettiniz, bakın bunlar o kadar bu kadar zamandır açlık grevindeler, mücadele ediyorlar. Bu insanların başına bir şey geldiğinde utanmayacak mısınız? Onları işine geri döndürün'. Bu gerçeği onların yüzüne vursunlar. Çünkü burada çok açık bir gerçek var. Biz, çok büyük bir adaletsizliğin muhatapları olduk. 100 binden fazla kamu emekçisi bunun muhatabı oldu. Ne ile ilişkilendirildiği hiç önemli değil. Bir izan yok, bir ölçü yok burada. Hiç bir gerekçe göstermeden, böyle bir şey olamaz. Neresinden tutarsanız tutun kabul edilebilir bir şey değil. Bizim ekmeğimizle oynadılar. Bu bir ekmek kavgası, bunun yıkıcılığını hissetsin insanlar. Bize asla bunu bırakın demesinler, bunu muhataplara söylesinler" dedi.
'SONUÇ ALANA KADAR DEVAM EDECEĞİZ'
Gülmen açıklamasını "Bunun yıkıcılığını onlara hissettirsinler. Bizim isteğimiz bu. Çok inandırıcı değil ama sağlığım iyi diyeceğim. Kas ağrılarım var, gün boyu yorulduğum zaman çok şiddetleniyor. Onun harici bir sıkıntım yok. İhraç edilmiş bir öğretmen olan Semih Özakça'yla birlikte açlık grevindeyiz. Semih'in nabzı düşük seyrediyor. 9 Kasım'dan bu yana eylem yapmaya devam ediyoruz. Direnişimizde 6 kişiyiz. Birebir fiili direnişçi olarak orada bulunan 6 kişi var. Ama ihraç edilen başka kamu emekçileri ve eylemin bir yerinden tutmak isteyen bir sürü insan bizimleler. Onlar da eylemin sahipleri. Semih Özakça'yla aynı tarihte açık grevine başladık. Açlık grevi eylemimizi ikimiz devam ettiriyoruz. Sonuç alana kadar eyleme devam edeceğiz diye yola çıktık. Süresiz açlık grevi ilan ettik" sözleriyle sonlandırdı.