Arslan, Al Jazeera Türk'te yayınlanan makalesinde özetle şu ifadeleri kullandı:
'DİNAMİK YAKLAŞIMLARI ESAS ALMALIYIZ'
Türkiye ise elbette bu süreçten ciddi şekilde etkileniyor. Jeopolitik, realpolitik şartları değiştirmek tek başına Türkiye'nin elinde değil ama bu, mevcut koşullar içinde yapılabileceklere akıl yormaya da engel değil. Zira bölge seçmeninin 16 Nisan'daki tavrı, meselenin en azından kendi ülkemizdeki boyutu üzerine yeniden ve daha önce denenmiş bakış açılarından farklı olarak kafa yormamız için önemli bir fırsat teşkil ediyor.
Eski yaklaşımlara tekrar bel bağlamak yerine, tecrübeler ışığında, bu temel soruna yeni yaklaşımlar benimseyip cep çözümlere odaklanmanın zamanı geldi. Denenmiş, belli bir tanıma sıkıştırılmış statik politikalar yerine sürekli evrilebilen, değiştirilebilen ve geliştirilebilen çözümler üretmeyi mümkün kılan dinamik yaklaşımları esas almalıyız."
'PKK'NIN SUR'DA ETKİN OLURKEN BAĞLAR'DA OLAMAMASININ NEDENİ NEYDİ?'
'CEP ÇÖZÜMLER ÜRETİLMELİ'
Bu yerel dinamiklerden de beslenen özel yetiştirilmiş personelin farklı problemlere spesifik çözüm üretmesine imkan tanınması da hayati önem taşıyor. Sorun, bir yerde su şebekesinin yetersizliğinden, bir başka yerde ise kadınların okuma-yazma bilmemesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenledir ki etkin mücadele için her soruna özel bir çözüm üretilmesi gerekiyor."
'MÜCADELENİN PKK'YA SALT SİLAHLI TAKİP YAPMAKLA KAZANILACAĞI YANILSAMASINDAN KENDİMİZİ KURTARMALIYIZ'
Orada da güvenlik birimlerinin örgüte yönelik operasyonlar düzenlemesine dayalı mücadele yöntemi uzun süre devam etmiş, ama bir netice elde edilememişti. Başarı, yerel sorunlara dinamik çözümler üretmeye başladıktan sonra geldi. Bunun için, yeri geldiğinde askerlerin de bizzat katıldıkları özel birimler kurdu. Bu birimlerin, örneğin bölgedeki alt yapı sorunlarını birlikte çözmek için yöre sakinleriyle beraber çalışmaları, halkın örgütten kendiliğinden uzaklaşmasına, devlet sistemiyle entegrasyonu yeğlemesine vesile oldu.
Örneğin bir yol yapılacaksa, bunu özel bir şirkete ihale etmek yerine, halkla birlikte yapılması tercih edildi. Çünkü yol yapımı özel bir firmaya verildiğinde, Aydınlık Yol saldırılarıyla inşaatı engelliyordu. Bu durumda halk, örgüt tarafından yoldan mahrum bırakılırken, devlet tarafından da saldırıya müsaade etmek, örgüte destek çıkmak gibi bahanelerle ayrıca zulme uğratılıyordu. Bu durum, örgütün, halk nezdinde ‘devlet zulmediyor' propagandası yapmasına da zemin hazırlıyordu.
Ancak yol vb. projelerin halkla birlikte inşasını esas alan yeni anlayış, uygulamaya geçirildikten sonra adeta kar topu etkisi yarattı. Projenin başarılı olduğunu gören başka köyler, yerleşim birimleri, ‘Biz de yapalım' yarışına girdi. Bu, proje inşasına bizzat dahil olan halka Aydınlık Yol'un müdahale edememesine, örgütün marjinalleşmesine neden oldu. Sonuçta, Peru halkının ezici çoğunluğu devletin sistemini tercih etti.
Bu çerçevede bizler de mücadelenin, PKK'ya salt silahlı takip yapmakla ya da bölgeye büyük yatırımlarla kazanılacağı yanılsamasından kendimizi kurtarmalıyız. Mücadelenin başarısı için her şeyden önce, PKK'nın tesis ettiği kontrol sisteminin kırılması gerekiyor. Bu da ancak yöre halkıyla birlikte her soruna spesifik bir çözüm üretmeyi esas alan bir metotla, insanların devlet sistemine entegrasyonunu sağlamaya odaklı bir mücadeleyle sağlanabilir."