Son olarak Rusya, Belarus, Kazakistan, Ermenistan ve Kırgızistan'dan oluşan Avrasya Ekonomik Birliği'nin (AEB), portakal, üzüm ve brüksel lahanası gibi ürünler için ithalat vergisi getirme ihtimali tartışılmaya başlandı. Söz konusu ithalat vergisi uygulaması yürürlüğe girerse; Ekim 2016'da narenciye yasağının kaldırılmasının ardından Rusya'ya üç ayda 47 milyonluk ihracat yapan Türkiye, karardan son derece olumsuz etkilenebilir.
Rusya'nın Türkiye'nin ihraç ettiği domatese yönelik yasağının da Türkiye'nin yıllık gelirini 400 ile 500 milyon dolarlık bir gelir düşüşüne sebep olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, 6-7 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek görüşmelerinin ticari ilişkileri "onarıcı" rol oynaması ihtimali büyük önem taşıyor.
Uzmanlar, ticari ilişkilerin hassas diplomatik dengelere bağlı olduğu gerekçesiyle "öngörülmesi zor" bir hal aldığı görüşünde. Tarım alanındaki karşılık yaptırımlar kararları ve restlerin Moskova ile Ankara'nın ticari ilişkilerini nasıl etkileyeceği üzerine Sputnik'e değerlendirmede bulunan ekonomist Özlem Derici "beklentilerin aksine" Rusya ve Türkiye'nin ekonomik ilişkilerinin özellikle tarımsal ürünler üzerindeki yaptırımların iptali konusunda ilerleme sağlanmadığını dile getirdi.
Derici "4-5 yıl önce Rusya'ya ihracatımız 7- 7.5 milyar doları buluyorken bu rakam aşamalı olarak düştü. Şu an 2 milyar doların altında. Bu rakamları canlandırmak için sadece tarımsal ürünlerde değil bütün ticaret yapılan ürünlerde artış lazım. Küçük yaptırım artırma ve geri çekilme adımlarına rağmen genel bir toparlanma söz konusu değil. Sanıyorum ikili ilişkilerin eski gücüne kavuşması zaman alacak" dedi.
Ekonomik ilişkilerdeki düzelmelerin diplomatik ve politik süreçlerde atılacak "sağlıklı" adımlardan geçtiğini aktaran Derici "Tıkanıklıkların tam nedenini bilmemiz mümkün değil ama Rusya'nın ithalat vergisi koyma gibi bir uygulamaları, ikili ilişkilerin düzelmesine dair umutları orta vadede törpüleyebilir. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler ağır ilerliyor. Sadece ekonomik çıkarlar bazında olsa işler hızlı yürürdü. Çözüm politik ve diplomatik ilişkilerin sağlıklı şekilde tesis edilmesinden geçiyor. Ancak ben şahsen ilişkilerde kısa vadede iyileşme beklemiyorum" diye ekledi.
Sputnik'e konuşan bir diğer isim Rusya Uzmanı ve Moskova Devlet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Kerim Has da Moskova'nın ekonomik ilişkilerini Türkiye'yle Suriye meselesindeki iş birliğine göre şekillendirme eğilimi içerisinde olduğunu söyledi.
Türkiye'nin Suriye'deki pozisyonunun Rusya'ya yaklaştırmasının önemine değinen Has "İki taraf ortak noktaya bir türlü varamıyor. Rusya 23 tane ürüne kısıtlama getirmişti ve 9 tanesi üzerindeki sınırlamayı kaldırdı. En büyük pay domates, salatalıkta, onlar devam ediyor. Bunlar kaldırılmadığı için Türkiye'de Rusya'nın ayçiçeği, buğdayına kısıtlama getirdi. Burada bir restleşme var; taraflar birbirlerinin zayıf yanlarını tartmaya çalışıyor" diye konuştu.
Şimşek'in ziyaretinin somut bir mutabakatla neticelenmediği yönünde görüş bildiren Has "Rusya ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik müdahalesinin ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan ve Türk hükümeti ABD'nin yanında durdu. Türkiye ve ABD'nin bu yakınlaşmasının Rusya'yı rahatsız etmesi çok muhtemel" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin ABD'nin Suriye müdahalesinin ardından Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın gidebileceğine dair ‘fazla umutlandığını' dile getiren Has "Türkiye'nin bu tavrı Rusya'nın tavrını etkiledi. Erdoğan'ın 10 Mart Moskova ziyareti sonrasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Türk iş adamlarının ihalelere katılması ve çalışma izni konusunda yalnızca teknik meseleler kaldığını ve yaptırımların yakın zamanda kaldırılacağını söylemişti. Ama öyle olmadı" dedi.
Rusya'nın Türkiye'den daha öngörülebilir bir dış politika beklentisi içerisinde olduğuna değinen Has "AEB'nin uyarısı ve Rus yetkililerin charter seferlerinin referandumun ardından durdurulabileceği yönündeki açıklamaları, Türkiye'nin yönünü ABD'ye çevirme ve Rusya'ya sırtını dönmesi ihtimaline karşı bir uyarı niteliğinde" dedi ve ekledi:
"Türkiye'ye olan domates de dahil tarım ürünleri yaptırımları yürürlükteyken Rusya bunları Belarus, Gürcistan, Azerbaycan ve Kazakistan'dan ithal ettiği domates miktarı yüzde 800'e kadar artırma yoluna gitti. Bu da Türkiye'nin söz konusu ürünlerini üçüncü ülkeler üzerinden Rusya'ya sattığı anlamına geliyor. Rusya bu duruma, ürünlerin fiyatlarının çok artmaması için göz yumdu. Ancak Avrasya Ekonomik Birliği'nin kararı, bunun da kısıtlanmasını öngörüyor. Anlaşılan taraf ülkeler, kontrolün artmasına yönelik bir görüş birliğine varmış. Ancak yine de kesinleşmiş bir karara henüz söz konusu değil."
Rusya'nın Afrin'deki askeri varlığını artırmasının ve Suriye'de Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Halk Savunma Birlikleri'ni (YPG) koruma altına almasının da Türkiye'ye yönelik bir diğer mesaj olduğunu savundu.
Rusya'nın referandum sonrası Türkiye'nin ABD, AB ve NATO ile ilişkilerinin seyrine göre de tavır şekillendireceğini ifade eden Has "Eğer ABD ve Türkiye yakınlaşırsa bu Astana sürecini de etkileyebilir. ABD Suriye yönetimine yönelik saldırılarını sıklaştırır, Türkiye de ABD'nin arkasında durursa muhaliflerin savaşı lehlerine döndürme umudu artabilir ve Esad yönetimiyle masaya oturmak istemeyebilirler" dedi.
Söz konusu durumda Rusya'nın ise İdlib'e yönelik harekata ağırlık vereceğini söyleyen uzman "İdlib barut fıçısı gibi. Orada El Nusra gibi terör örgütünün yanı sıra bir kısmı Türkiye tarafından da desteklenen Ahrar'uş Şam ve Ceyş'ül İslam gibi gruplar var. Bu gruplar olası bir bombardımanda Hatay tarafına kaçmak isteyebilir. Bu da 60-70 bin savaşçı/terörist demek. Bu çok büyük bir sayı bu ve Türkiye'nin güvenliği için de tehdit. O yüzden de Türkiye Rusya ile ortak noktalar arayışı içinde olmalı" diye ekledi.