Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a halkın verdiği yüzde 51’lik destek, Türkiye’nin Suriye başta olmak üzere Ortadoğu politikasını nasıl etkileyecek? Referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından henüz sessizliğini koruyan ABD, söz konusu sonuçlara bakarak, Türkiye’yi Suriye konusunda cesaretlendirecek mi? Ankara, Washington yönetimiyle birlikte Suriye’de yeni ve belirsiz bir maceraya mı girecek, yoksa Rusya ve İran’la birlikte Astana’daki barışçıl çözüm arayışına mı yönelecek? Uzmanlar, bu soruların yanıtlarını Sputnik’e verdi.
Ortadoğu uzmanı Ferhat Pirinççi, Sputnik’e yaptığı açıklamada, referandumda ‘evet’ çıkmasının yürütmenin daha belirgin bir hal alması ve ‘çift başlılığın son bulması’ anlamında önemli olduğunu ifade etti. Referandumun kabulünün yönetimsel olarak istikrar getirdiğini savunan Pirinççi, bunun dış politikada yansımaları olacağını ifade etti.
Türkiye’nin Suriye’deki adımlarının çeşitli dinamik faktörlere göre attığını ifade eden uzman “Irak ve Suriye özeline bakıldığınsa sahadaki gelişmelerin Türkiye’nin adımları üzerindeki etkisinin daha belirgin olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
‘TÜRKİYE TEK BAŞINA KARAR VEREMEZ’
Türkiye’nin önünde Suriye’de operasyonun yeni bir faza geçmesiyle ilgili tek belirleyici olmadığını ifade eden Pirinççi, Ankara’nın adımlarının ABD’nin PYD ile nasıl bir ilişki kuracağına bağlı olarak şekilleneceğini dile getirdi ve ekledi:
“Eğer bu konuda Türkiye tek başına karar verebiliyor olsaydı şüphesiz Suriye’de operasyonun ikinci, fazına derhal geçerdi.”
Referandumun başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin karşılarında 2019’daki seçimlere kadar Erdoğan’ı karşılarında göreceklerini fark ettiklerini söyleyen Pirinççi “Eğer referandumun sonucu ‘hayır’ çıksaydı bu Erdoğan’ın gücünde sembolik bir zedelenme ve AK Parti hükümetine ilişkin bir istikrarsızlaşma ile sonuçlanırdı” dedi.
Pirinççi, “Türkiye’nin Suriye politikasının ABD’nin Suriye’de ne yapmak istediğiyle de şekillenecek. Ancak Erdoğan’ın 2019’a kadar yürütmenin başında olacağı ve halk desteğini arkasına almış olduğu bilinecektir” dedi.
Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye’nin ikili ilişkilerde belli sıkıntılar yaşanacağını aktaran Pirinççi “Taraflar, Ortadoğu politikası açısından iki önemli önceliği var. Birincisi; aşırıcılığın yani DAEŞ (IŞİD) radikalizminin engellenmesi, ikincisi ise; Avrupa’ya yönelik göç akımının engellenmesinde Türkiye’nin rolü. AB bu rolü önemsiyor ancak gerek referandum sürecindeki tavrı gerekse 15 Temmuz’da gerçekleştirilen başarısız darbe girişimi süresince takındığı tavırlar, AB’nin darbe karşıtı tavrının cılız kalması Türkiye açısından AB’ye karşı tereddütler yarattı. Ancak Ortadoğu politikasıyla ilgili olarak taraflar arasında görüş birliği var. Tabii bunun ne kadarının eyleme geçeceği tarafların atacağı adıma bağlı” diye konuştu.
‘TÜRKİYE ESAD’A YÖNELİK İTİRAZLARINI ÖTELEYEBİLİR’
Pirinççi “Esad’ın uluslararası toplum nezdinde meşruiyetini yitirmiş bir lider. Suriye krizinin insani boyutu daha ön planda. Astana görüşmelerinde de bu daha ön plana alındı. Dolayısıyla,Türkiye Esad’ın meşruiyetini kabul etmese de, insani kısma öncelik verdiği için eskisi kadar itiraz etmeyebilir. Bu Esad’ı kabul değil sadece itirazlarını daha az ifade ettiği bir dönem olarak kabul edilmeli” diye konuştu.
Referandum sonrasının Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerinden ziyade AB ülkeleriyle ilişkilere etkisinin daha yoğun olduğunu ifade eden Pirinççi “Hiçbir aktörün tek başına etkili olamadığı bir süreç bu. Referandumun sonucu evet oranı kaç olursa olsun 15 temmuz başarısız darbe girişiminden sonra yöneltilen eleştirilere karşı bir tepki niteliğinde” dedi.
‘HÜKÜMET ORTADOĞU POLİTİKASINA DAHA ÇOK TUTUNABİLİR’
Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Bursalı, referandumda ‘evet’ çıkmasının, hükümeti Ortadoğu politikalarının doğru olduğu yönünde düşünceye itebileceğini ifade etti.
Türkiye’nin Ortadoğu politikalarının ülkenin bölgedeki açmazları sebebiyle değişeceğini vurgulayan Bursalı “Türkiye orada bazı tehditlerle karşı karşıya. Türkiye bir an önce Suriye’nin parçalanmasına hizmet edecek Esad’ın gitmesine yol açabilecek bütün politikalardan kaçınmalı. İktidar, şimdiye kadar bir intikam hırsıyla bu politikasından vazgeçmedi ama artık bir an önce bunu değiştirmeli” dedi.