AB Bakanı Ömer Çelik, Reuters'e verdiği demeçte Ankara'nın AB ile yapılan sığınmacı anlaşmasının hükümlerine bağlı kalmak için artık bir neden görmediğini söyledi. Çelik'e göre, Brüksel'in Türk vatandaşlarına vize rejimini kaldırma yükümlülüğünü yerine getirme niyetinde olmadığı artık aşikar.
Anlaşmanın Türkiye tarafından feshedilmesi, Avrupa için yeni bir ağır kriz tehdidi oluşturuyor. Zira Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan sığınmacı akını en az iki katına çıkacak. Bunun sonucu olarak da, halihazırda Avrupa ülkelerinde yaşanan iç siyasi sorunlar daha ciddi bir hale gelecek.
'AVRUPA'YI ALABORA EDEBİLİR'
Türkiye ve AB'nin sığınmacı anlaşmasını uygulamaya başlamasıyla birlikte 2016 yılında Avrupa'ya giden sığınmacılarını sayısı belirgin oranda azaldı. Bugün itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 2 milyon sığınmacı bulunuyor. Eğer Ankara yükümlülüklerini yerine getirmeyi durdurursa, sığınmacı akını Avrupa'yı alabora edebilir.
Sputnik'e konuşan Rusya Bilimler Akademisi Öğretim Üyesi Viktor Nadein-Rayevskiy, "Türkiye'nin anlaşmadan çıkması, Avrupa için olumsuz sonuçlara yol açacak. Türkiye, sığınmacı akınını kendi topraklarında tutmaya son verecek ve sığınmacılar, kaçınılmaz bir şekilde Yunanistan'a ve diğer AB ülkelerine geçecek. Çalışmak istemeyip sosyal yardım almak isteyenler da elverişli koşulların bulunduğu Almanya'ya gidebilecek" dedi.
RADİKALLEŞMEYİ TEŞVİK EDİYOR
Diğer bir deyişle, 2015 yılındaki durum tekrarlanacak. Bu durum ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ortaya attığı sığınmacı kotası planı şimdiye dek Avrupa için pahalıya mal oldu. Sığınmacı kılığıyla Avrupa'ya giden teröristlerin saldırıları, Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç ve diğer AB ülkelerinde yerel halkla yaşadıkları çatışmalar, siyasi süreçlerdeki protesto eğilimini ve radikalleşmeyi teşvik etti.
Eğer Avrupa'yı yeni çok daha güçlü sığınmacı dalgası basarsa sonuçları, bugünkünden çok daha ciddi olabilir.
SEÇİMLERE DENK GELDİ
Öncelikle, Avrupa'da zaten şu anda 2 milyon sığınmacı var ve bu sayının ikiye katlanması kritik bir durum oluşturabilir.
İkincisi, bu akının, Avrupa'nın önde gelen ülkelerde ulusal seçimlerin yapıldığı bir döneme rastlaması riski var. Fransa'da Nisan-Mayıs döneminde, Almanya'da da eylülde parlamento seçimleri yapılacak. Protesto harekatının yükseldiği bu dönemde Avrupa'nın siyasi portresi beklenmedik biçimde değişebilir.
'SİYASİ PAZARLIĞIN PARÇASI'
Gerçi, Türk yetkililerin AB'yle sığınmacı anlaşmasından çıkacakları yönündeki açıklamaları, Avrupa kadar Türkiye'de de iç süreçlerin doruk noktasına ulaştığı bir dönemde yapılıyor. Türkiye ve Hollanda arasında gerilimin tırmanması fitil rolünü oynuyor. Hollanda, Türk tıolumu önünde propaganda konuşması yapmayı planlayan Türk bakanları ülkeye sokmadı. Almanya da benzer etkinliklere izin verilmeyeceğini açıkladı.
Tüm bu açıklamaların muhtemelen siyasi pazarlığın bir parçası olduğunu söyleyen Viktor Nadein-Rayevskiy, "Muhtemelen Ankara böylelikle insan haklarına uyması yönündeki taleplerin kesilmesi için Brüksel'e baskı yapmaya çalışıyor" dedi.